Sevgilinizi Kendinize Bağlayın!


Size önerilen bu tavsiyeleri uygulayarak sevgilinizle aranızdaki bağı güçlendirebilirsiniz.

1- Onunla Sohbet Edin

Birbirinize karşı açık olmanızın sonuçlarını almak için öncelikle zamanlamayı doğru ayarlamanız gerekiyor. Sevgilinizle güzel bir gün geçirdikten sonra onunla konuşun. Çünkü ilişkiniz çok güzel giderken, doğal olarak birbirinize karşı daha açık olursunuz. Konuyu şöyle açabilirisniz. “Birlikte hep çok güzel zaman geçiriyoruz ve seninle olduğum için gerçekten çok mutluyum. İlişkimizin bu şekilde devam etmesini istediğim için, ilişkimizin güzel yanları ve varsa düzeltmenizi istediğin konular hakkında konuşmak istiyorum.” Sonra ona aşağıdaki sorulardan birkaçını sorun:

1. İkimiz hakkında en çok neyi hissediyorsun?
2. Benimle yapmak istediğin daha farklı birşey var mı? Eğer size cevap vermezse şöyle devam edin: Belki çok önemli birşey değildir ama seni azcık da olsa rahatsız eden birşey varsa konuşmalıyız. Sadece bir konuya odaklanacaksak, sence o ne olmalı?
3. Tartışma şeklimiz konusunda değiştirmek istediğin birşey var mı?
4. Seks hayatımız seni tatmin ediyor mu? Denemek istediğin daha farklı bir şey varsa benimle paylaşabilirsin.

Bu sayede aranızdaki bağ ve ilişkiden ne istediğiniz konusunda dürüst bir konuşma yapabilirsiniz.

2- Gerçekten Yaratıcı Olun
Ekonomik krizin etkilerinin sürdüğü bir dönemden geçiyor olsak da, ilişkiler söz konusu olduğunda akan sular durabiliyor. Çiftler bu gibi durumlarda romantizm kalıplarına sıkışıp kalmaktansa, birbirlerini sevdiklerini göstermenin daha ucuz yolu ve anlamlı yollarını keşfediyor. Örneğin maç izlerken bira içmekten hoşlanan sevgilinizi şık bir restorana sürüklemek istemeniz sıkıntı yaratabilir. Bunu yerine, kendi stilinize daha çok uyan bir alışkanlık edinin. Eğer sizde spordan hoşlanıyorsanız, kahvelerinizi alarak televizyonun karşısına kurulun.

3 Birbirinize Güvenin

Sevgilinizle aranızdaki bağı güçlendirmek için, herkesten çok ona açılmanız gerekiyor. Tabii ki bu durumun tersi de geçerli. İnsanlar yola genellikle sevgililerini aldatma kararı alarak çıkmıyorlar. Taraflardan biri bir iş arkadaşıyla biraz fazla sıkı fıkı oluyor ve giderek onunla bazı kişisel detayları paylaşmaya başlıyor. Bunun sonucunda ise işler kızışıyor. Sizin erkeke arkadaşladınız olduğu gibi, sevgilinizn de kız arkadaşları olabilir ama sevgiliniz karşı cinsten o kişiyle sizinle paylaştığından daha çok şey paylaştığında geçilmiş oluyor.

4 Yaramazlık Yapın

Tutkunuzu kapalı kapılar ardında göstermekle çevrenize anons etmek arasında büyük bir fark var. Kendi özel alanınızda yaşadıklarınızın keyfini çıkarmak birlikteliğiniz için büyük önem taşıdığı gibi, aşkınızı toplum içinde paylaşmak da önemlidir.

5 Hayallerinizi Destekleyin

Bir çiftin 5 ila 10 yıllık planlarını konuşmasının ilişkilerinin sağlam olduğunu gösterdiğini ortaya çıkarmış. Konuşmayı alışkanlık haline getiren kişiler sevgililerine daha yakın oldukları gibi ilişkilerinde de çok daha fazla mutlu oluyorlar.

Yaşadığınız aşk mı değil mi?


Aşkı hayatımıza neden çekemiyoruz? İlişkilerimiz nasıl amansız bir güç savaşı haline geldi? Kadın ve erkek doğasını ne zaman unuttu? Aşk maskesi takmış farklı duygularımızı nasıl ayırt edeceğiz? İşte ‘aşksal’ sorulara uzman cevapları! 

Aşık olmak ve ilişkiye aşkla devam etmek en büyük arzumuz. ‘Tek’ olmak ise büyük özgürlük ama özgür olmanın bedeli yalnızlık mı?” diye soruyor Psikoterapist ve Aile Hekimi Uzmanı Dr. Seda Ülgen ve Erhan Altunay. İnsana Güven Eğitim ve Danışmanlık Merkezi’nde “Tek mi, Çift mi?” ismiyle verdikleri seminerde, “Aşkı hayatımıza neden çekemiyoruz? İlişkilerimiz nasıl amansız bir güç savaşı haline geldi? Kadın ve erkek doğasını ne zaman unuttu? Aşk maskesi takmış farklı duygularımızı nasıl ayırt edeceğiz?” gibi sorulara, katılımcılarla birlikte yanıt arayan uzmanlar, röportajımızda ‘aşksal’ durumları anlamamız için önemli ayrıntılar veriyor.

Aşk maskesi takmış duygular

İnsanların aşk hayatında sürekli çekildiği belirli bir tip vardır, örneğin bir kadın hayatı boyunca karizmatik, çekici bir erkek tipine çekiliyor. Aslında o çekim yaratan erkek tipinin, kişide uyandırdığı bazı duygular var. “Onun güçlü, karizmatik ve paralı olması bana güven veriyorsa ben ona aşık olduğumu düşünüyorum”. Burada güven arayışıyla birlikte, kişinin kendi duygularını tam olarak tanıyamaması, bunu bir başkasından karşılamaya çalışması var. Bu amaçla ilişki yaşamaya başlıyor ve bir süre sonra güveni dışarıda aradığından ve bunu bulamadığı zamanlarda hayal kırıklığı yaşadığından, güven ile güvensizlik hisleri arasında gidip gelmeye başlıyor. Aynı zamanda bu süreçte kendisini yetersiz ve değersiz hissediyor. Kendini ve o aşkın güzelliğini yaşayacakken yetersizlik, değersizlik duyguları içinde ilişkisini devam ettirmeye çalışıyor ya da ayrılıyor ama yeniden aynı şeyleri yaşayacağı başka ilişkilere çekiliyor. Bir süre sonra da aşka, sevgiye inancı kalmıyor ve ilişki kurmamaya başlıyor.

Bu “aşk” değil!

Genellikle aşk yaşanamadığında, başkaları tarafından engellendiğinde, belirsizlik olduğunda bunlar hep aşk olarak tanımlanıyor. Cinsellik de aşkla karıştırılan tutkulardan. Tutku, aşk içinde yaşanacak duygulardan ama tutkuyu birçok şeye karşı yaşayabilmek mümkün. İlişki sadece tutkuyla yürüyorsa içinde bağımlılık vardır. Sonuç olarak aşk kişiye iyi gelmiyorsa mutlaka başka bir noktaya dokunuyordur.

Aşk hasta ve huzursuz ediyorsa yanlış giden bir şey var demektir!

Aşk ortak alanda yaşanan güzel bir duygu. Aşk hasta ve huzursuz ediyorsa yanlış giden bir şey var demektir. Bunun için kişinin önceki ilişkilerini tanımlaması, ana hatlarını ortaya çıkarması gerekiyor. Muhakkak o öyküler içinde birbirini tekrarlayan senaryolar olacaktır. Bunları bulması şart. Bu sayede kişinin belli bir saplantısı ya da kendini geliştirmesi gereken yön belirleniyor.

Erkekler tam erkek, kadınlar tam kadın olamıyor…

Günümüz koşullarında asıl sorun erkeğin tam olarak erkek, kadının tam olarak kadın olamayışı yani cinsel rollerin tamamlanmamış olması. Burada mitoloji ve eski kültürler devreye giriyor. Çünkü inanç ve düşüncelerimiz ne olursa olsun içimizde o eski insan yaşıyor. Eski kültürlerde insanların birey olması için birtakım törenler yapılıyordu, şimdi bunlar kalmadı. Erkek bazı sınavlardan geçiriliyordu. Ölüm deneyimini yaşatıyorlar, erkekliğini ispatlaması için avlanmasını istiyorlardı.

Oysa günümüzde erkeğin erkekliğini sergileyebilecek alanı yok. Sünnet törenleri var, o da çocukların anlayamadığı yaşlarda, anlayamadığı törenlerle oluyor ve erkek gücünü işinden, arabasından alıyor. Oysa artık kadın da çalışıp parasını kazanıyor. Kadınların sorunları daha az komplike. Çünkü kadın, kadından doğuyor ama erkek kadından doğuyor ve annesinin esiri oluyor bizim gibi toplumlarda. Evliliklerde rastlanan, erkeğin sorumluluk almayışı, annesinin dediğini yapması karşımıza çok sık çıkıyor.

İlişkilerde güç kavgası

Kadının en büyük sorunu çağımızın getirdikleri. Geçmişte evinde oturan, erkeğine hizmet eden bir kadın modeli vardı. O kadın özgür değildi, para kazanmıyordu, alanı yoktu ama şu anda çalışan kadın modeli var. Bizler bir şeyi örnekleyerek öğreniyoruz. Önümüzde, çalışan model erkekler var. Bu erkek güçlü duracak, duygularını ve zayıf kısımlarını belli etmeyecek. Kadın da bunları öğrenince, ilişki içinde güçlü durup, zayıf kısımlarını göstermeyen bir kadın modeli oluştu. Erkek de aynı davranış kalıbında.

Böyle olunca sorunlar başlıyor. Buna ‘kumanda kavgası’ deniyor. TV kumandasının kavgası ile ilişkinin kumandası çatışıyor. Eğer kadın kumandayı alıyorsa yönetmeye başlayıp, anneleşiyor. Oysa aşkı ancak eşit, karşılıklı ve dengeli ilişkilerin yaşanacağı ortak bir alanda var edebiliriz. Hükmederseniz, “şunu yap, eve para getir” derseniz anne olursunuz ve erkek gücünü başka yerde aramaya başlar.

Aşkın tarifi yok mu?

En büyük sorunlardan biri de aşkın tanımlanamaz olması. Havayı tarif edin dediğimizde edemezsiniz. Deneyimlediğiniz şekilde bilirsiniz. Hava bazısı için nefestir, bazısı için lodostur. Aşkı ve sevgiyi de tanımlamayı bilmiyoruz. Anne-babamızdan gördüğümüz şeyi ya da dizilerdeki patalojik ilişkileri aşk zannediyoruz.

Diziler aşkı yanlış anlatıyor!

Dizilere baktığımızda anneye bağımlı, erkekliğini tamamlayamamış, kendi içinde erkekliğiyle çatışan erkeklerin yaşadığı çatışmalar var. İlişki içinde, gücünü kadını ezerek yaşamaya çalışan erkekler görüyoruz. Kadına saygısızlığı, verdiği yalnızlık duygusunu “Ne büyük aşk. Duygularına pirim vermeyen adam” diye izliyoruz. Oysa bunların hepsi patolojik ve bunları örnek alıyoruz. Ya da kendi ilişkilerimizde yaşadığımız sorunları, herkes böyle yaşıyor diye çözümleme yoluna gitmiyoruz.

Günümüz aşk ilişkilerinde de dengesizlik ve birçok var olmamış duygu var. Farz edin, birlikte yaşadığınız bir eviniz var. Siz evin tüm alışverişini, temizliğini üstleniyorsunuz, karşıdaki ise sadece tv izliyor. Buna nasıl bir dengeler ilişkisi dersiniz? Bir kişinin “Seni seviyorum, sana aşığım” demesi hiç önemli değil. Eğer bir insanı seviyorsanız, ona kendinize dair bir şeyler vermeniz lazım. Bunun için kendinizi sürekli yenilemeniz, geliştirmeniz gerekir ki karşılıklı verebilesiniz. Kendinizi değiştirecek bakış açısı, hobiler, kültür aktiviteleri edinin ki o insan size baktığında devamlı devinim görsün ve o da bunu yapsın. O zaman ilişki canlı olur.

Aşk için birey olmak gerekir. Birey olmak kişinin kendi hayatıyla ilgili arzularını hayallerini oluşturabilmesi ve bunları gerçekleştirecek cesaret ve sorumluluğa sahip olması demek. Birey olmayı ayrı evde yaşamak olarak anlıyoruz. Oysa çoğumuz kendimizle ilgili istek ve seçimlerimizi sorgulayıp sorumluluk almıyoruz. “X kişiyle beraber olmak istiyorum, tamam. Ama onun sorumluluğunu alamıyorsam da bu aşk değil.”

 

Evlilikte aşk bitince


Evliliğinizde aşkın tükendiğini mi hissediyorsunuz? O zaman eşinize isteklerinizi ve ihtiyaçlarınızı bildirip, ne hissettiğinizi, nasıl mutlu olacağınızı hatırlatabilirsiniz.

Modern kadın olarak Milliyet Cadde’de yer alan Psikolog Dr. Başak Demiriz’in psikoterapi diyaloglarından oluşan yazılarını çok severek takip ettiğimizi okuyucularımız bilir! Bu sefer de Demiriz’in evlilikte aşk ile ilgili yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Danışan: Evliliğimizle ilgili sorunlar yaşıyoruz. Bunun için belki de çift terapistine gitmeliydik ama eşim terapiyi kabul etmedi. Bu nedenle ben tek başıma geldim.

Dr. Başak: Eşiniz yardım almayı neden kabul etmedi?

Danışan: Çünkü ona göre ilişkimizde önemli bir sorun yok, bütün evli çiftler aynı şeyleri yaşıyor. Ama aramızda aşk kalmadı ve böyle devam etmek istemiyorum. Ona da söyledim ama beni ciddiye almıyor.

Dr. Başak: Bu konu sizi epey üzmüşe benziyor.

Danışan: Üzülmek mi, çaresiz hissetmek mi, umutsuzluğa kapılmak mı, kızgınlık mı, yoksa hepsi mi bilemiyorum. Aslında hayatımdan mutluyum. Çocuklarımı, işimi, evimi seviyorum. Ama eşimle ilişkimiz beni tatmin etmiyor. Bunu ona anlatmaya çalışınca da ‘dırdırcı’ oluyorum, o yüzden artık vazgeçtim.

Dr. Başak: Ne zamandır böyle hissediyorsunuz?

Danışan: Son 1-2 senedir. Biz sekiz yıllık evliyiz. İki tane de çocuğumuz var, üç ve beş yaşlarında. Ama eşimle çok uzaklaştık. Karı-koca olmaktan çıktık, anne-baba rolünde iki arkadaş olduk. Oysa ben ona aşık olup evlenmiştim ve o günleri özlüyorum.

Dr. Başak: Birbirinizde uzaklaşmış olmanız asıl sorun galiba.

Danışan: Evet ama başka bir sorun daha var. Bunu anlatmak çok kolay değil. Geçen ay işyerimden bir arkadaşla öğle yemeğine çıkmıştık. Ofiste de sık sık sohbet ettiğim, karakterini, çalışkanlığını beğendiğim, güvendiğim bir kişidir. Genelde öyle baş başa kimseyle yemeğe çıkmam ama o gün etrafta başka kimse yoktu biz de ikimiz çıktık. Yemek yerken birden bire benimle flört etmeye başladı. Utanarak itiraf ediyorum ki, bu durum hoşuma gitti.

Dr. Başak: Hoşunuza gitmesi sizi rahatsız etmiş anlaşılan.

Danışan: Sadece o kadar değil maalesef. Ertesi gün bana bir e-posta yolladı. Çok iyi vakit geçirdiğini, beni aklından çıkaramadığını yazmış. Önce ne yapacağımı bilemedim ve uzak kalmaya çalıştım ama benimle ilgilenmeye, küçük jestler yapmaya devam etti. Yavaş yavaş ben de etkilenmeye başladım. Eşimle böyle duygular yaşamayalı öyle uzun zaman oldu ki… Bir kaç gün sonra tekrar yemeğe çıktık. Bu yaptığımın doğru olmadığını biliyorum ama kendime engel olamıyorum. Ben eşini seven bir kadınım ama bir yandan da o kişiyi aklımdan çıkaramıyorum. Sanırım ona aşık oldum. Gece gündüz onu düşünüyorum. Bu duygulardan kurtulmak istiyorum, evliliğimi bozmak istemiyorum ama bir yandan da eşim, gördüğünüz gibi terapiye bile gelmiyor.

Dr. Başak: Eşiniz gelseydi bu duygularınızı paylaşır mıydınız?

Danışan: Başka birine ilgi duyduğumu söyleyemezdim, bu onu çok kırardı ama diğer yandan o da evliliğimiz adına hiç bir şey yapmıyor. “Neyin var, niye mutsuzsun?” diye sormuyor artık. O zaman da ona iyice kızıyorum “Acaba diğer kişi beni daha mı mutlu ederdi?” diye hayal kurmaya başlıyorum.

Dr. Başak: Böyle hayaller kurdukça da eşinizden iyice uzaklaşıyorsunuz.

Danışan: Evet, öyle. Bu çok zor bir durum, işin içinden nasıl çıkacağımı bilemiyorum. Ne kadar zorlasam da o kişiyi düşünmekten kendimi alamıyorum.

Dr. Başak: Çünkü o kişiyle devam etseniz hayatınızın çok farklı olacağını, sizi çok mutlu edeceğini hayal ediyorsunuz değil mi?

Danışan: Şu anda öyle hissediyorum.

Dr. Başak: Tam olarak hayatınız nasıl farklı olurdu anlatabilir misiniz? O kişi sizi nasıl mutlu ederdi? Hangi eksiklikleri doldururdu?

Danışan: Her şeyden önce, beni daha çok severdi diye düşünüyorum.

Dr. Başak: Sizi daha çok sevdiğini nasıl anlardınız, bunu size nasıl hissettirirdi? Daha açık açık ve tek tek söyleyebilir misiniz? Hatta bir liste yapar mısınız?

Danışan: Beni o kadar çok beğeniyor ki, bunu her an belli ederdi.

– Konuşurken gözlerimin içine bakardı, dinliyormuş gibi yapmazdı.

– Romantik şeyler söylerdi.

– Elimi tutardı.

– Hoşuma gidecek mesajlar yollardı.

– Güzel olduğumu hissettirirdi.

– Benimle buluşmak, benimle vakit geçirmek için can atardı.

– TV seyrederken bana sarılırdı.

– Kucağına başımı koyduğumda saçlarımı okşardı.

– Beraber olmak için fırsat kollardı.

– Küçük hediyeler alır, jestler yapardı.

– Arabaya binerken kapımı açardı.

– Beni sık sık öperdi.

– Güzel koktuğumu söylerdi.

– Kendisine özen gösterirdi.

– Bana kadın olduğumu hissettirirdi.

– Eve gelirken beni düşünür, yoldan sevdiğim bir çicek veya tatlı alırdı.

– Saçlarımı değiştirdiğimde veya yeni bir şey giydiğimde farkeder, güzel sözler söylerdi.

– Bana sık sık sarılırdı.

– Bana masaj yapardı, zorla değil, seve seve, sevgiyle.

– Beni sevdiğini söylerdi.

– Yorgun olduğumu gördüğünde yardım etmeyi önerirdi.

– “TV’de seyretmek istediğin birşey var mı” diye sorardı.

– Arada bir yatağımızı toplardı.

– Öğle yemeğinde yanıma gelirdi.

– Benimle gurur duyardı.

– Beni seksi bulduğunu hissettirirdi.

Dr. Başak: Bu güzel bir liste oldu. Eminim biraz daha düşünseniz birçok şey daha ekleyebilirsiniz. Aşık olunca insanlar gerçekten birbirlerine böyle şeyler yapıyorlar. Bunları yaptığınız kişi, kendini nasıl da ‘seviliyor’ hisseder!

Danışan: Kesinlikle. İşte benim de ihtiyacım bu zaten.

Dr. Başak: Çok doğru söylediniz. Sizin de ihtiyacınız bu. İhtiyacınız size birinin bu listedekileri yapması. Aslında kadın, erkek, hepimiz bu listedekiler yapıldığında kendimizi iyi hissetmez miyiz? Sanırım en önemli sorun, bunları birbirimize yapmayı unutunca başlıyor. Çünkü ihtiyaçlarımız giderilmiyor. Terapiye gelen kişi siz olduğunuza göre, öncelikle size bu ihtiyaçlarınızı farketmenize yardımcı olabilirim.

Danışan: Farkına vardım ama ne işe yarayacak? Bunları eşim yapsın isterdim ama o benden ‘vazgeçmiş’ gibi davranıyor.

Dr. Başak: Bunları yapmadığı için sizden ‘vazgeçtiğini’ varsayıyorsunuz. Buna emin olduğunuzu sanmıyorum. Evliliklerde hiçbir zaman tek tarafı suçlamak ve tüm sorumluluğu bir tarafa yüklemek doğru değil. O ‘vazgeçmiş’ gibi davranırken, siz de öyle davranmıyor musunuz?

Danışan: Evet ama ben en azından terapiye geldim.

Dr. Başak: Bu yeni kişi ortaya çıkmasaydı belki gelmeyecektiniz. Yani aslında siz de umutsuzluk içindeysiniz. Oysa emin olun ki çiftlerden biri bile tutumunu değiştirse evliliğin tonu, yönü değişebiliyor. Yukarıdaki listenin aslında sizin ihtiyaçlarınız olduğunu söylemiştim. Öyleyse yapmanız gereken tek şey bu ihtiyaçlarınıza odaklanmak ve bunları yerine getirmek için kararlı, istekli davranmak.

Danışan: Ona zorla bir şey yaptıramam.

Dr. Başak: Zorla yaptırın demiyorum ama ona isteklerinizi ve ihtiyaçlarınızı bildirip, ne hissettiğinizi, nasıl mutlu olacağınızı hatırlatabilirsiniz. Elinizin tutulmasına ihtiyacınız varsa, uzanın ve elini tutun. Gözünüzün içine bakarak konuşmasını istiyorsanız, siz onun gözünün içine bakarak konuşun. Yapmadığı şeyler için ona içten içe kızmak yerine, ona hatırlatın, küçük jestlerden ne kadar mutlu olduğunuzu ifade edin. Birbirini seven bir çift olduğunuzu söylemiştiniz, bu sevgiyi tekrar canlandırmak mümkün. Siz değiştikçe o da değişecektir, siz yaklaştıkça o da yaklaşacaktır. İhtiyacınız olanın yeni bir aşk değil, hazırladığınız liste olduğunu farkedeceksiniz.

 

 

Kanka Mı, Sevgili Mi?


Bir ilişkinin en zor yanlarından birisi de en yakın arkadaşlarınızla sevgiliniz arasındaki dengeyi sağlamaktır. Oldukça hassas bir dengedir, ve durumu yanlış ele almanızın ciddi sonuçları olabilir.

Kız arkadaşınız yerine bir çok kere erkek arkadaşlarınızla dışarı çıkarsanız, siz farketmeden ayrılırsınız. Kankalarınız ile sevgiliniz arasındaki dengeyi kurmak tamamen zaman yönetimi ve saygıyla alakalıdır. Askmen olarak size yardımcı olmaya geldik.

Her birisiyle zaman planlayın

Arkadaşlarınız dışarı çıkmayı düşünüyorlar bu sizi de davet etmek için aradılar. Aynı zamanda kız arkadaşınız, her haftasonunu onla geçireceğinizi düşünmeye başladı. Burada problem her iki tarafla yapılan aktivitenin de önemidir. Arkadaşlarınız ve kız arkadaşınız arasındaki dengeyi kurmak amacıyla küçük bir plan yapmanız işe yarayacaktır. İşgüzar ya da gergin gibi görünebilir ama zamanınızı planlamak size çok şey kazandıracaktır.

Kutsal zamanlar

Sevgiliniz ve en iyi arkadaşlarınız arasındaki dengeyi kurarken, bazı kutsal zamanlar olduğunu göz ardı etmeyin. Böyle zamanları zorunlu olarak sevgilinizle geçirmeniz gerekir. Örneğin, yıl başı için en yakın arkadaşlarınız New York’a gitmeyi ya da en basitinden şehrin meydanında alkolle sulandırılmış bir gece geçirecekler ve sizi de davet ediyorlar. Esas nokta işte burada parlıyor. Her ne kadar alkole susamış olsanız da yıl başınızı kız arkadaşınızla geçirmeniz gerekiyor. Evet, o sizle romantik bir gece geçirmek istiyor. Bu durumda hayır diyemezsiniz. Buna benzer şekilde hiçbir durum altında kız arkadaşınızla kamp kuramazsınız ya da çılgınlar gibi futbol maçı izleyemezsiniz. Bazı şeylerin önemini kavrayın ve buarada kanka ve sevgili farkı ortaya çıkacaktır.

Ortak arkadaş haline getirin

Sevgiliniz ile kankalarınız arasındaki ince çizgiyi kurma aşamasında, her iki tarafında bulunduğu organizasyonlar düzenleyin. Örneğin, arkadaşlarınızla beraber dışarı çıktığınızda kız arkadaşınızı da götürün. Bu, kanka ve sevgili arasındaki bağı kurmakta birebirdir. Kız arkadaşınız, ilişkisi olmayan erkek arkadaşlarınız için fırsat yaratır. Yalnız kızlar, ortamda başka kız varsa, ilişkisi olmayan erkeklerle daha rahat konuşacaktır. Ortamda bir kızın olması ayrıca kızlar arasındaki rekabeti de arttıracaktır.

Kız arkadaşınız bu tip toplanmaları sevecektir çünkü herhangi bir dişi çöp çatan olmaktan kendini alıkoyamaz. Ayrıca sizin arkadaşlarınızla eğlenmekten de mutlu olacaktır çünkü genelde sevgililer, sizin yalnız erkek arkadaşlarınıza kız arkadaş bulmak isteyecektir. Yalnız arkadaşlarınız artık kendilerine bir sevgili edindiklerinde, onlar sevgiliniz için daha az tehditkar olacaktır. Böylece çift çift dışarı çıkabilir ve eğlenebilirsiniz.

Partiler

Partiler düzenlemek, kız arkadaşınız ve yakın arkadaşlarınızı bir araya getirmek için bir başka uygun yoldur. Arkadaşlarınız özellikle bu tip partilere daha fazla ilgi duyar çünkü sevgilinizin ilişkisi olmayan kız arkadaşları da gelecektir.

Kimle olduğunuza dikkat edin

Kankalar ve sevgiliniz arasındaki ince ayarı tutturmanız için bir ip ucu: beraber geçirdiğiniz ‘kaliteli’ süreye dikkat edin. Diğer bir deyişle, en yakın arkadaşlarınızla beraberken, telefonla sevgilinizle fazla uzun konuşmayın. Ya da sevgilinizle beraberken kankalarınızla uzun süre boyunca mesajlaşmayın. Kız arkadaşınız ya da yakın arkadaşınız, ihmal edildiğini anlayınca kıskançlaşabilir ve alınganlaşabilir. Eğer dikkatiniz başka yerdeyse, birisiyle olmanızın bir önemi yoktur.

Kız arkadaşınızı kankalaştırmayın

Sevgiliniz ile yakın arkadaşlarınız arasındaki ince çizgiyi bulmanızda size bazı öneriler sunduk. Bunların arasında onu günlük rutininize katmak da bulunuyor. Ancak bir sorun var…: Ne kadar isteseniz de sevgiliniz, en yakın erkek arkadaşlarınız gibi birisi haline asla gelmez. Spordan nefret ediyorsa, onu her Pazar günü yakın arkadaşlarınızla beraber futbol maçı izlemeye zorlayamazsınız. Yakın arkadaşlarınızda onu her okey gecesine getirmenize bir yerden sonra sinir olmaya başlarlar. Sevgilinizi, arkadaşlarınızın da içinde olduğu aktivitelere ne zaman katacağınıza iyi karar verin.

Mutlu bir çevre

Sevgiliniz ve kankalarınız arası ince çizgiyi tutturmak çok zordur, ancak bu nihai olayı gerçekleştirdiğinizde nirvanaya ulaşabilirsiniz. Buna ulaşmak, kız arkadaşınızı elinizde tutmak ve yakın arkadaşlarınızdan ayrılmamanız için gereklidir. Bazen zamanınız konusunda yaratıcı olmanız gerekebilir, ama olması gerektiğinden biraz önce zaman yönetiminizi yaparsanız, herkes mutlu olur.. siz de dahil olmak üzere!

 

Hamilelikte cinselliğe bakış değişiyor


Araştırmalara göre hamileliğin ilk 12 haftasında kadınların cinsel isteklerinde azalma oluyor. Bu durumla beraber hamilelik ve sonrasındaki süreç eşlerin hayatlarını her yönden olduğu gibi cinsel yönden de etkiliyor.

VKV Amerikan Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Psikolog Aslı Akkan, hamilelik boyunca yaşanan cinsel sorunların kolayca aşılabilmesi için çiftlerin birbilerine anlayış, şefkat, ilgi ve sevgiyle yaklaşması gerektiğini söylüyor.

Evlilik kurumunun ve çiftler arasındaki ilişkinin sağlığının test edildiği önemli noktalardan biri de çocuk sahibi olunmaya karar verilmesi, hamilelik ve hamilelik sonrası sürecin eşler üstündeki etkisidir. Hamilelik ve hamilelik sonrası süreç eşlerin duygusal süreçlerini etkilediği kadar, cinsel hayatlarını da etkilemektedir. Her ne kadar bu süreç cinsel hayatı eskisinden farklı kılacaksa da bu farklılığın bireylerin ilişkilerini etkilemesine ve zorlamasına en az düzeyde izin verilmesini sağlaması önemlidir.

Hamilelik süresince jinekoloğu tarafından medikal, fizyolojik herhangi bir sorun görülmeyen ve cinsel hayatı yaşamasına izin verilen kadının, yaşadığı hormonal ve fiziksel değişiklikler cinsel isteksizliğine sebep olduğu kadar kadının kendi inanç sistemi de bu durumu tetikler. Araştırmalara bakıldığında sağlıklı bir hamilelik yaşamakta olan kadınların ilk 12 haftada cinsel isteklerinde azalma olduğu görülmekteidir. Yaşadığı fiziksel yorgunluk, bulantı, kilo alımı, rahat bir pozisyon bulamama gibi sebepler bu durumu açıklayabilmekle beraber, kadının kendindeki değişime adapte olma sürecinde yaşadığı kaygılar, bebeğime zarar verir miyim endişesi, ve fiziğindeki değişime bağlı olarak eşinin onu eskisi gibi istemeyeceği inancı da çok büyük rol oynamaktadır. Benzer düşünceler erkeği de etkilemektedir ve onu da cinsellikten soğutmaktadır. Hamilelik boyunca cinsellikle ilgili yaşanılabilecek bu çeşit sorunları engellemenin en önemli yolu ise çiftlerin bir birleriyle mümkün olan en açık şekilde konuşmalarıdır. Kaygılarını ve isteklerini dile getirdikleri zaman sağlıklı cinselliklerini neyin etkilediğini bulacaklar ve sorun odaklı çözüme ulaşacaklardır.

Hamilelik süresince çiftlerin cinsel hayatlarında yaşayabilecekleri sorunlar doğum sonrası da devam edebilir ve bu konunun önemi unutulmamalıdır. Doktorunun izin verdiği zaman itibariyle kadının cinsel ilişkiye girmesinin herhangi bir sakıncası yoktur ancak cinsel ilişkiyi etkileyebilecek psikolojik faktörler yine ortaya çıkabilir. Doğum ve bebek bakımının kadın için son derece yorucu olması nedeniyle doğum sonrası ilişki sıklığında azalma beklenen bir durumdur. Ancak doğum sonrası depresyon veya başka sağlık problemi olmadığı taktirde genellikle doğumdan 3 ay sonra hamilelik öncesi cinsel ilişki sıklığına dönülmesi beklendiktir. Bebeğin bakım ihtiyaçları azaldıkça, uykusu düzene girdikçe cinsel aktivite de normale dönmeye başlar.

Doğum sonrası fiziksel yorgunluk dışında cinselliği etkileyebilecek durumlar :

Ağrı Korkusu : Bir çok kadının doğum sonrası ilişkiye girmekten çekinme nedenin ağrılı ilişkiden korkmaları ve kaygıları arttıkça da girdikleri ilişki sırasında disparoni (ağrılı cinsel beraberlik) ve vajinismus (vajinal kasların kasılması sonucu cinsel beraberliğin olamaması) gibi sorunlar yaşayabildikleri araştırmalarda gözlemlenmiştir.

Estetik Kaygılar : Vücudundaki değişim ve/veya aldığı kilolar yüzünden kendini beğenmeyen kadının cinsellik sırasında zihnini sürekli bedeniyle meşgul etmesi cinsel ilişkiden zevk almasını önleyebilir. Bununla bağlantılı olarak, eşini eskisi kadar bakımlı bulmayan erkek de cinsel yaşamdan uzaklaşabilir.

Rol Değişimi : Çocukları olan kadar sadece birbirine odaklanan çiftler, doğumun ardından neredeyse tüm ilgiyi çocuğa yöneltmeye başlayabilir. Bir yandan yeni bir yaşama uyum sağlamaya çalışmanın gerginliği, bir yandan da birbirlerinden eskisi kadar ilgi görememenin yarattığı sıkıntı cinsel isteksizliğin oluşmasına yol açabilir.

Bu sorunların en az seviyede yaşanması ve ilişkiyi en az ölçüde etklilemesini sağlamak için çiftlerin, özellikle erkeğin eşine şefkat, ilgi, sevgi ve anlayış ile yaklaşması, beğenisinin devam ettiğini belli etmesi, kadının ise bu geçiş döneminin özelliklerini bilerek eski haline döneceğini sorun olmadığını bilmesi gereklidir. Ayrıca çiftlerin haftada l yada 2 kez bebek yanlarında olmadığı zamanlarda bir arada olmaya özen göstermeleri gereklidir. Bu birbirleri için ayrılmış özel zamanlarda ev ya da bebek hakkında konuşmayıp, kendileri ve bir birleri hakkında konuşmaları, eskisi gibi ortak paylaşımlar yaşamaları tavsiye edilebilir. Bunların yanı sıra okşamak, dokunmak veya kucaklaşmak gibi cinsel duyguları tetikleyebilecek davranışlarda bulunmak cinsel hayatlarının canlanmasına yardımcı olacaktır. Tüm bunlara rağmen sıkıntılar yaşanıyorsa bir uzmandan yardım almak da faydalı sağlayacaktır.

 

Evde romantizm yaşamanın yolları


İlişkinizi daha heyecanlı ve dinamik tutmak için evde yapabileceğiniz bir sürü romantizm var. İşte önerilerimiz!

Sevgilinizle ya da eşinizle romantik bir akşam geçirmek, dışarıda şık bir yemek yemeye bütçeniz yetmeyebilir. Belki de maddi olarak gücünüz yetse bile dışarıda gerçekleştireceğiniz buluşma düşündüğünüz kadar romantik bir atmosferde yaşanmayabilir.

Peki o zaman ne yapacaksınız? Kendinizi bu zevki yaşamaktan mahrum mu bırakacaksınız?

Romantik bir buluşma için çözüm sandığınızdan daha yakın bir yerde olabilir. Evde randevulaşmaya ne dersiniz? Hem unutmayın, romantik bir geceyi tamamlayacak ‘ateşli’ dakikalar için de ev ortamı her zaman daha uygun.

Mesajla teklif edin

İşe, partnerinize romantik bir cep telefonu mesajı atarak başlayın. “Şu tarihte ve şu saatte seninle özel bir akşam yemeği yemek istiyorum” temalı mesajınızın sonuna evin adresini ekleyin. Ya da telefon mesajı yerine küçük bir not yazarak paltosunun cebine atın.

Evde romantik atmosfer

Sonraki adım, evinizde romantik bir atmosfer yaratmak. Ev partileri ya da doğum günü gibi özel durumlar için sakladığınız şeyleri partnerinizle yaşayacağınız bu özel buluşmada kullanın. Neden özel olan her şeyi sadece arkadaşlarınıza sunasınız ki!

Mesela, sadece özel davetlerde kullandığınız kadehler, mumlar, masa örtüsü, minderler, bu romantik buluşmanın özel atmosferini yaratmanızda size yardımcı olacaktır. Vazoyu harika çiçeklerle doldurmayı, etrafı mumla donatmayı ve tabii fonda romantik bir müzik çalmayı ihmal etmeyin. Birkaç küçük dokunuşla evinizin inanamayacağınız kadar romantik bir atmosfere kavuştuğunu göreceksiniz.

Yemek hazırlığı

Peki bu harika gece için ne tür bir yemek hazırlamalısınız? Elbette o güne dek hiç pişirmediğiniz bir yemeği denemek için evde randevulaşma gününü beklemek hiç de iyi bir fikir değil! Bunu başka bir güne saklayın. Tabii, her zaman pişirdiğiniz bir yemekten farklı olmasına da dikkat etmelisiniz. Mesela geceyi bir spagettiyle geçiştirmeyin. Her ne kadar sosunu özel olarak hazırladığınızı iddia etseniz de… Ne de olsa bu özel bir gece. Evdeki randevunuz için kırmızı et türü bir yemek ve tabii yanında da kırmızı şarap iyi bir seçim olabilir. Romantik bir tatlı servisini de unutmamalısınız. Çikolatalı fondü, fazlasıyla romantik ve sıcak duygular yaratabilecek bir tatlı seçimi.

Kendinize özen gösterin

Ev ve yemekler hazır, peki ya siz? Mutfakta yemek hazırlamaktan perişan olmuş halinizle karşılamayacaksınız onu, değil mi? Şu özel davetler için ayırdığınız, ama eşinizle ya da sevgilinizle baş başa olduğunuzda giymeye kıyamadığınız elbiseniz ne güne duruyor? En güzel giysinizi arkadaşlarınıza saklamak yerine eşiniz için giymenizi tavsiye ediyoruz. Abartılı olmayan güzel bir makyaj ve şekillendirilmiş bir saçla hazırlanın geceye. Ardınızda hoş kokulu bir rüzgar bırakmak için sürün parfümünüzü.

Bu özel buluşmayı, gerçekleştireceğiniz romantik akşam yemeğinin ardından eğlenceli hale getirmeye ne dersiniz?

Eski videolar ile fotoğraflara bakın

Düğün videonuzu ya da çocukluğunuzda çekilmiş bir videoyu veya mezuniyet videosunu izlemek, inanın sandığınızdan çok eğlenceli olacak. Buna bir de eski fotoğraf albümlerini karıştırmayı eklerseniz, epey güleceğiniz garanti… Belki bu nostalji biraz hüzün de getirebilir, ama bu hüznü birlikte yaşamak da hoş olmaz mı?

Oyun oynayın

Belki bugüne kadar hep kaçtıysanız bu defa kendinizi rahat bırakın ve iskambil oyunları, scrabble ya da video oyunlarından zevk almaya bakın. Çoğumuz bu oyunlardan sadece erkeklerin hoşlandığını düşünsek de aslında baş başa oynanan her oyun, bize de eğlenceli dakikalar vaat ediyor.

Evde sinema seansı

Bu özel gece için birkaç DVD satın alın ya da kiralayın. “Aşk Engel Tanımaz”, “Lolita” ve “Annem Hakkında Her Şey”, bizim tavsiye ettiğimiz, hoş zaman geçirmenizi sağlayabilecek filmlerden bazıları. Yanında patlamış mısırla film izleme keyfinizi taçlandırmak da size kalmış!

Evde piknik yapın

İçine sizin ve partnerinizin en sevdiği yiyecekleri doldurduğunuz piknik sepetini yere sereceğiniz bir battaniyenin üzerine koyarak piknik keyfi yaşayabilirsiniz. Ya da şahane yiyeceklerle dolu piknik sepetiyle yatakta zaman geçirebilirsiniz.

Dans edin

Kim demiş dans etmek için bir gece kulübüne ihtiyaç olduğunu? Fonda çalacağınız dans müziği, evin salonunda boş bir alan yeterli bunun için.

Küvet keyfi

Romantik akşam yemeğinizi aynı tatta sürdürmekse niyetiniz, bol köpüklü bir küvet keyfine ne dersiniz? Fonda romantik bir müzik, yanınızda birer kadeh şarap… Gerisi size kalmış!

Balayınızı tekrar yaşayın

Tıpkı cicim aylarınızdaki gibi bir tam günü ve geceyi yatakta geçirerek birlikte olmanın tadını çıkarın!

 

Bir erkeğin aldatma belirtileri


Bir erkeğin sizi aldattığını bazı hareketlerinden çıkarmanız mümkün. İşte o belirtiler…

Eşinizin ya da sevgilinizin sizi aldatıp aldatmadığını mı merak ediyorsanız? Sadakatsizlik nasıl başlar, ihanet nasıl anlaşılır? Bahsedeceğimiz davranış değişikliklerinin hepsi değilse bile bazılarının mevcut olup olmadığını gözlemlemelisiniz.

Kendine daha çok bakar

Aldatan erkeği anlamanın en bildik yolu, onu gözlemleyip kendine eskisinden daha çok bakıp bakmadığını anlamaktır. Çünkü erkekler kadınlara göre dışarıdan nasıl görüneceklerini kestirmek, ince hesaplar yapmak konusunda daha başarısızdırlar.

Erkekler aldattığında dikkatsizdirler… Kendilerine daha fazla bakmaya başlar, yeni kıyafetler alır, sık banyo yapar, yeni parfümler alır, rejim ya da egzersize başlar, akşam eve beklenmedik saatlerde gelip, işte sürekli bir toplantı hali yaşadıklarını ifade ederler… Dolayısıyla birlikte olduğunuz erkeğe bir de bu açıdan bakmakta yarar var.

Cep telefonunu sakınır

Günlük hayatımızın vazgeçilmez unsuru haline gelen cep telefonları, aldatma sinyallerini de almak için işe yarıyor. Şöyle ki, aldatan erkek, daha önce sakınmadığı telefonunu sizden kaçırmak için can atar. Sizin yanınızda konuşmamak için elinden geleni yapar. Olur da telefon sizin elinize düşer ve mesajlara bakarsınız diye zamanını mesajlarını silerek geçirir. Ama bu arada aldattığı kişinin adı mutlaka bir erkek adı olarak ya da “… hanım” olarak kayıtlıdır telefonunda. Bu sayede bir iş arkadaşı ya da resmi olarak görüştüğü bir kişi imajı vermeye çalışır erkek.

Çocuklarına daha az ilgi gösterir

Evlilik içinde bir aldatma söz konusuysa, erkek, eviyle ve çocuklarıyla daha az ilgilenmeye başlar. Ailece geçirilen hafta sonları ona sıkıcı gelmeye başlar. Aklı sürekli birlikte olduğu diğer kadında olduğundan, bedenen eşi ve çocuklarıyla birlikte olsa da ruhen orada olmayı başaramaz. Sonuçta birlikte geçirilen zamanı tatsız hale gelir.

Kredi kartı ekstresini saklar

Kredi kartı ödemelerinin ekstresi aldatan erkeği anlamak için en uygun yoldur. Ama biliyorsunuz, artık kredi kartı ekstreleri e-mail yoluyla iletilebiliyor. Eşiniz o zamana kadar eve zarfla postalanan kredi kartı ekstresi için online ekstre talimati verdiyse, hareketlerini takip etmekte yarar vardır.

İsteksiz ve hızlı sevişir

Yatak odası, aldatan erkeğin kendini ele verdiği yegane yerdir aslında. Düşünsenize, tüm bahanelerden ne kadar uzaktadır oradayken… Sevişmeye ne kadar gönüllü olduğu, sevişirken ne kadar şehvetli davrandığı, sizin için ipucudur.

Eşiniz sizi aldatıyorsa, sizinle sevişme konusunda eskisi kadar istekli davranmayacaktır elbette. Seks stilinde bir değişiklik olduğunu, bazen seksi daha çabuk bitirmeye çalıştığını fark edebilirsiniz. Ama yine de kendini ele vermemek adına, sizinle olan ilişkisini normalmiş gibi sürdürebilmek için ruhsuz sevişmelerden de geri kalmayacaktır. Sizin için en belirleyici tavır, sevişmeden hemen sonra size ne kadar yakın olduğudur. Gerçekten içten öpüşler, sarılmalar var mı, bunu gözlemlemelisiniz. Aklı ve kalbi bir başkasında olan erkek, size karşı ne kadar içten olabilir ki!

Panik atak yaşar

Uzman Psikolog Yıldız Burkovik, eşlerini aldatan erkeklerin genellikle panik atağa maruz kaldıklarını söylüyor. İki veya üç ya da birkaç kişiyi birden idare etmeyi başardıkça haz duyan ve kendini güçlü hisseden erkeğin, yasak bir ilişkiden başlangıçta tatlı bir heyecan duyacağını, ama zamanla bu duygunun sıkıntıya dönüşeceğini ve kaygı haline geleceğini söylüyor. “Kimi zaman nefesler tutulur; sık ya da tutuk alınan nefesler düzeni bozar ve iç sıkıntısı derin düşünceyle birlikte karşılaşınca hatalı nefeslerle birlikte panik atak kendisini göstermeye başlar” diyor Burkovik. Dolayısıyla her şey normalken panik atak rahatsızlığı yaşamaya başlayan sevgilinizin ya da eşinizin durumunu daha yakından gözlemlemeye çalışın.

Hiperaktif erkekler

Evlilik ve Aile Terapisti İlkim Öz, aldatan erkeklerle ilgili farklı bir bakış açısı getiriyor. “Davranış ve kişilik bozukluğu olan erkekler aldatır. Hiperaktif erkekler, tek eşli olamazlar. Kompleksli erkekler, kendilerini ispat için sürekli aldatırlar.’’ Bu seçeneği de göz önünde bulundurarak, gerçeği anlamaya çalışıp bir yol ayrımına girmeniz belki de en doğrusu olacaktır!

 

Aşk bir hastalık mı?


Dr. Sabri Derman aşk için “Ne hastalıktır, ne anormallik. Her insanda farklı ortaya çıkan bir insanlık halidir” diyor.

Bayramlar, doğum günleri ve yıldönümlerinden sonra modern pazarlama tekniklerinin yaşamımıza kattığı vazgeçilmez kutlamalardan en sevimlisi “Aşıklar Günü”, diğer adıyla St.Valentine Günü’dür. Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Kliniği Şefi Dr. Sabri Derman, romantik aşkın bir hastalık olmadığını; yakın çevremizle ilgili farkındalıklarımızın keskinleşmesinde, sosyal farkındalığımızın artmasında, varlığı ve yokluğu ruhumuzun balansını en derinden bozan öğe olan aşk hayatımızı yeniden irdelememizde çok yararlı bir rol oynadığını anlatıyor.

Nasıl evlilik yıldönümleri beraber geçmiş ve geçmemiş zamanların yeniden değerlendirilmesine, yılbaşları daha çok iş ve sosyal yaşamımızın gözden geçirilmesine, doğum günleri yaptıklarımızla yapacaklarımız hakkındaki perspektif ayarlamalarına vesile oluyorlarsa Sevgililer Günü de, sevdiklerimizi ve sevemediklerimizi düşünmemize yol açıyor. Psikolojik anlamda bu özelleştirilmiş günler, bizim kendimiz ve yakın çevremizle ilgili farkındalıklarımızın keskinleşmesinde, sosyal farkındalığımızın artmasında, çiçek, çikolata, yemek, tiyatro, mum, hafif müzik, tütsü, kırmızı iç çamaşırı gibi rutinlere ilaveten, varlığı ve yokluğu ruhumuzun balansını en derinden bozan öğe olan aşk hayatımızı yeniden irdelememizde çok yararlı bir rol oynuyor.

Son yıllarda dinamik görüntüleme tekniklerinin yardımıyla sadece beyin yapılarının değil, işlevlerinin de renkli resimler ve kliplerle belirlenebilmesi, iki kulağımızın arasındaki 1.350 gramlık et parçasının fiziksel olduğu kadar duygusal alanda da ne denli olağanüstü karmaşık bir yapıda olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor.

“Aşka dair” konularda sürpriz sayılacak gelişmelerden bazıları, kadın beyninin gerçekten daha küçük olmakla beraber en az erkek beyni kadar mükemmel olduğunun bunu da gramajdan kaybettiğini “verimli çalışmayla” dengelediğinin gösterilmesi, anatomik yapı olarak, sinir hücresi yoğunlukları, sinirlerarası kimyasal ileticilerin cins ve miktarlarındaki dağılım farklılıkları ve nihayet bilgiyi alma, işleme, depolama ve geri-çağırma konularındaki işlevsel farklılıklar gösterilebilir. Kadınlarla erkeklerin beyni hem yapısal hem işlevsel olarak farklılıklar gösteriyorlar çünkü bazı farklar onların biyolojik olarak üstlendikleri görevleri daha iyi yerine getirmelerini sağlıyor.

İnsanların aşık olacakları ve/veya eş seçecekleri insan hakkında beyinlerinde taşıdıkları şablonların 2 ile 8 yaşlar arasında oluştuğu düşünülüyor. Bu özellikler sadece yakınlarında olan anne, baba, kardeş, bakıcı, akraba, öğretmen, arkadaşlar tarafından değil, sinema, TV, dergi vb kaynaklarda rastladıkları ve etkilendikleri sanal kişilerle de belirleniyor. Beynin derinliklerinde birçok farklı alanda depolanan bu sevgili/eş resmine uygun bir kişiye rastlayınca, şimdi beyinde romantik aşk dediğimiz bir “kimyasal heyelan” ortaya çıkıyor. Basit bir tetiklenme değil bu! İlk etkileri saniyeler, dakikalar içinde (yıldırım aşkı), daha karmaşık etkileri günler, haftalar içinde beliriyor ve beynimizde – zorlama bir ayırım yaparsak bir çok farklı duygusal ve bedensel olayı harekete geçiriyor.

Bunların en önemlileri, otonomik sistemimizi canlandıran dopamin ve noradrenalin salgılarının artması. Testosteron hormonunun artmasıyla artan sex dürtüsünün aksine bunlar, bedensel ve duygusal bir ödüle ulaşma konusunda beynin ve vücudun hedefe kilitlenmesini ve ona ulaşmak için biyolojik anlamda “gaza basmasını” sağlıyor. Kalp atışları hızlanıyor, ateş basmaları, terlemeler oluyor, iştah azalıyor, sevgili dışında herşey ve herkes giderek önem ve açıklık kazanıyor. Konsantrasyon saplantıya varacak düzeylere çıkıyor, uyku kaçıyor, aşık olunan dünyanın en akıllı, güzel, sevimli, iyi huylu bulunmaz hazinesi haline getirilirken bütün olumsuz özellikler beyin tarafından filtreleniyor, çarpıtılıyor ve bastırılıyor. Bu süreç içinde aşık olunana ulaşamama, sadece ulaşma dürtülerini daha da arttırmaya, yanmaya tutuşmaya sebep oluyor.

Tahmin edileceği gibi, biyolojik bir sistemin yemeden içmeden uyumadan kısıp metabolizmasını ve beyin faaliyetlerini tek bir kişide yoğunlaştırması uzun süreli olamaz. Bu noktada iki olasılık var: Birincisi sevgiliye ulaşmak, birlikte olmak, birlikteliği sürdürmek ve bunun sonucu “motorun turunu düşürmek” ikincisi, ilgiyi hastalıklı bir saplantı haline getirmek, yıkıcı ve zarar verici fikirleri giderek arttırmak ve sonunda sevgiliye ve kişiye zarar verecek akıl hastalığı düzeyine vardırmak. Cinayetler, intaharlar, yakmalar, yıkmalar bu aşama ortaya çıkan çaresizliklerin olumlu yoldan çözümlenememsi halidir. Eğer sevgiliye ulaşılırsa beyinde farklı hormonlar, oksitosin ve vazopressin gibi kimyasallar, çiftin “aşkın ateşinden” çıkıp, zamanla “oda ısısında” bir sevgiye, güvene ulaşmalarına, karşılıklı saygı ve bağlılığa ulaşmış bir çift olarak çok uzun yıllar beraber olmalarını sağlıyor. Bütün bu anlattıklarım hem insanlardaki laboratuvar testleriyle, hem de hayvanlar aleminde yaşayan bazı tek eşli hayvanlarda yapılan deneysel yöntemlerle ortaya konmuş bulunuyor.

Aşkın biyolojik önemi ve temel işlevi, evrim süreci içinde ortaya çıkan ve bizi akıllı maymunların çok ötesinde yaratıklar haline dönüştüren beyin gelişmesi ile ilgili. Bence romantik aşk olmasaydı insan neslinin sürmesi mümkün olmazdı. Bizi nesli tükenmiş maymunsu/insansı diğer primatlarda ayıran en kritik evrimsel sıçrama, üreme yaşına gelmiş insanlar arasında ortaya çıkan “mucizevi” aşk duygusu ve bağlılığıdır. Atalarımızın dört ayaktan vazgeçip ayağa kalkmasının bedeli olarak doğum kanalının küçülüp uzamasına yol açan sürecin, bir yandan beynin büyüyüp özelleşmesine olanak sağlarken, tam gelişmiş büyüklükte bir beyni olan çocuğun normal yoldan doğumunun olanaksız hale gelmesi, nesil tüketecek bir sorun yarattı: Yüzbinlerce yıl öncesinin mağra koşullarında aylarca gebe, sonra aylarca-yıllarca aciz bir bebek bakmakla yükümlü olan bir annenin, kendisini ve yavrusunu koruyup besleyecek bir “partner” bulmaya ve elde tutmaya ihtiyacı var! Bu ikilinin, bizim şimdiki babalık kavramı ve bilgilerinin olmadığı bir çağda, seks, şehvet, sosyal üstünlük kanıtlama gibi katma getirileri olmadan birbirine ve yeni doğan bebeğe yıllarca (yaklaşık 3 yıl kadar) “karşılıksız” bakmaları ancak son derece güçlü ve özverili bir duygusal ilişkiyle olur.

Bu ilişkiyi yönlendiren duygular ve bunları yöneten fizyolojik sistemler, tıpkı gebelik, doğum, erkenlik, menapoz gibi doğal yaşamın doğal süreçlerinden biri olan AŞK’tır. Ne hastalıktır, ne anormallik. Her insanda biraz farklı ortaya çıkan ve gelişen bir insanlık halidir. Son 8-10 senede evrimsel gerekliliğinden uzaklaşıp daha çok duygu zenginlikleriyle bezenmiş olsa da, aşk yaşanabilecek en karmaşık ve iz bırakan duygu durumlarundan birisidir. Üstelik bu haliyle aşk, üreme fizyolojisinin ve neslin sürdürülme dürtülerinin çok üstünde farklı bir düzeye çıkmıştır önbeynimizin gelişmesi sayesinde. Üstelik duygu ağırlığı üstün bu tutkular, sevenler arasındaki cinsiyet, yaş, sosyal statü, ırk, din gibi farklılıkların da üstesinden gelebilecek bir güce ulaşmıştır. Montaigne’nin dediği gibi “Her insanda insanlığın her hali vardır”, bu nedenle de insan sayısı kadar çeşitli aşk vardır, her aşk eşsizdir, kendi içinde herbirisi güzel ve saygıdeğerdir. Marifet yargıcı olmadan bu duyguyu dürüstce ve alabildiğine yaşamak, değerini bilmek ve anısına saygı gösterebilmektir.

Aranan aşk neden bulunmaz?


Sabah gazetesi yazarı Ayşe Özyılmazel, Aranan aşkın neden bulunmadığını 30 maddede açıklamış! Buyrun aşk dersine…

 

1. Peşinde eli bıçaklı katil varmış gibi acele ettiğin için.

2. Her zamanki gibi anneni dinlemediğin için.

3. ‘Ele güne karşı yapayalnız böyle de olmaz ki’ fikriyle kendine gaz verip durduğun için. Eh akıllım, derdi sen mi çekiyorsun, el mi çekiyor?

4. Söz konusu aşk olunca kafada saksı taşıdığın için. Biraz akıl, biraz düşünce, biraz mantık be canım.

5. Eski sevgiliye misilleme yapmaya kalktığın için. Çok ayıp çok!

6. Yarana merhem aradığın için. Kendine bir zaman tanısan, yasını tutsan da, 18 gündür temiz olsan nasıl olur?

AŞKA AŞIK OLDUĞUN İÇİN

7. Yanlış erkek-kadın seçme uzmanı olduğun için.

8. Davulu dengi dengine vurdurmayı beceremediğin için. Bkz. Seren Serengil sendromu.

9. Dilimize aşkı dolayıp, aslında saf aşktan başka her şeyi istediğimiz, hayallerimizde dağ gibi beklentiler yarattığımız için. ‘Seviyor ama çiçek almıyor, çiçek alıyor ama günde 20 SMS çekmiyor, 20 SMS çekiyor ama dün bir saat geç kaldı, dün bir saat erken geldi ama bana ‘güzelsin’ demedi, bana ‘güzelsin’ dedi ama saçımın rengini fark etmedi, saçımın rengini fark etti ama hiç gece dışarı çıkmıyoruz evde sıkıldım. Gece dışarı çıkıyoruz ama yolda yürürken elimi tutmadı, elimi tuttu ama bana hiç sürpriz yapmadı, sürpriz yaptı ama tek taş almadı, tek taş aldı ama doğru cümleyi kurmadı, doğru cümleyi kurdu ama annesi de pek kaynana…. Ooohooo be gülüm, git kendine bir çay koy be gülüm.

10. Aslında karşındaki adamakadına değil, aşka aşık olduğun için.

ARKADAŞLARININ GAZI

11. Sürekli geçmişi cebinde taşıyıp, geleceği kurmaktan kendini koyverip gidemediğin, ilişkiye ve hayata salamadığın için.

12. Hatıralar dört bir yanını sarmış olduğu için.

13. Sanki sen dört dörtlükmüş gibi mükemmel insanı beklediğin için.

14. Kabullenmeyi, olduğu gibi sevmeyi bilmediğin için.

15. Aranan aşk, kapsama alanı dışında olduğu için. Yanlış yer, doğru zaman ikilisi çalışır mı hiç kuzum?

16. Dakika bir gol bir, karşına çıkan kişiye kocaman kocaman krediler açtığın için.

17. Yalnızlık olayına karşı olup, sana ilk sırıtanı hayatının aşkı zannettiğin için.

18. Arkadaşlarının dolduruşuna gelip, gitmediğin yöndeki dolmuşlara bindiğin için. O zaman; çekip sağa inmesini de bilelim, icabında sen olacağına bak…

19. Evde işe, işten eve gitmekten başka bir halt etmediğin için. Kızım evladım çık biraz dışarı, dolan, hava al, gez, toz.

20. Bu madde ben ve saz arkadaşlarıma gelsin: Sürekli, gaylerle gezdiğimiz için.

PIN KODU FALAN FİLAN

21. Gözümüzün önündeki mükemmel adamları/kadınları göremediğimiz için. Onlar iyi ya, onlar şahane dost ya, kusursuz ya… Batıyor işte.

22. Sezen Aksu şarkılarıyla büyüdüğümüz için. Acıyı, melankoliyi, mutsuzluğu seviyor muyuz ne?

23. Kendi kendimizi sabote edip olmayacak dualara amin demeye bayıldığımız için.

24. Balık baştan koksa bile burnumuzu mandallayıp yola devam ettiğimiz için.

25. Yalnızlığı kötü bir şey zannettiğimiz için. Tamam, bir ömür yalnızlık çok tatlı bir iş değildir ama arada iki soluklanmak, kendini dinlemek, kendine zaman ayırmak insana ne iyi gelir.

26. Az önce aldığımız bir habere göre; Angelina, Brad’i aldattığı için.

27. Kendimizi psikolog zannedip de fabrika ayarları bozuk adamları/kadınları düzeltmek için tepiştiğimiz için. Bu yaşa kadar değişmemiş adamı sen nasıl değiştireceksin!

28. İnatçı keçi olduğun için.

29. Valla, geldiğimiz son noktaya dayanarak; pin kodunuz, astrolojik haritanız, numerolojiniz artık ne varsa işte, topu birden tutmadığı için. Tutmayınca tutmuyor işte, seninki yaptı bana alerjiiii.

30. Ve pek tabii ki aradığın için! Aşk aranarak bulunur mu hiç? Bırak dağınık kalsın, kaderde varsa gelip kapını tıklasın. Tık tık tık…

Kaynak: Sabah

Aşkın sağlığımıza faydaları!


Aşkın hem bedenimize fiziksel faydaları, hem ruhumuza psikolojik faydaları olduğunu biliyor muydunuz?

14 Şubat’a sayılı günler kaldı. Sevgiliniz için hediye alternatifleri, ona yazacağınız aşk dolu yazılar, planlayacağınız şık bir organizasyon derken anlıyoruz ki ‘aşk’ aslında hiç hafife alınacak bir konu değil…  size bu kez aşkın farklı bir yönünden bahsedeceğiz!

Bilim adamlarına göre aşk

Aşk, bilim adamlarına göre bir beyin aktivitesidir. Beyinde artan hormonlarla duygu değişimleri; dopamin, norepinefrin, feniletilamin gibi çeşitli beyin içindeki hormonların aktivasyonları söz konusudur.

Memorial Suadiye Tıp Merkezi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. İsmail Yağız “Aşık bireylerin beyin MR görüntüleri incelendiğinde özellikle dopamin içeren bölgelerin, yani beyin sağ bölgesinin yoğun bir biçimde aktivitesinin arttığı gözleniyor” diyor. Dopamin vücuda enerji veriyor, iştahı azaltıyor, ilgiyi artırıyor, uykusuzluk, sürekli karşı tarafa odaklanma, onu düşünmeyi sağlıyor. Aşkın 3 fazının ilk dönemi bu şekilde gösteriliyor. Aşkın 2. ve 3. döneminde ise biraz daha sakinlik, sevgi, iletişim, koku duyguları, alışkanlık ve güven hissi ön planda. Bu dönemlerde ise serotonin ve diğer mutluluk sağlayan endorfinler etkili.

Peki ya aşk olmazsa?

Yapılan bilimsel çalışmalarda intihar girişiminde bulunan gençlerde kalp kırıklığı, terk edilme, aşkın kabul görmemesi gibi nedenler var. Aşk problemleri özellikle genç bireylerde toplum dışına itilme, yalnızlık ve depresyonu tetikleyerek yaşam isteğini azaltıyor. Kırık kalpli gençlerin hayatları incelendiğinde aile ilişkilerinde problemler, şefkat ve ilgi eksiklikleri gözleniyor. Hükümetler gençlerin üzerine daha fazla durulması, sosyal ilişkilerin güçlendirilmesi, gençlik cesaretinin olumsuz bir sonuca yol açmaması için önlemler alınması üzerinde duruyorlar.

Aşkın fiziksel faydaları

1.Kan akımının düzenlenmesi

Dopamin ve norepinefrin kan akımını artırır.

2.İştah azalması

Tokluk merkezinin uyarılmasıyla açlık hissi kaybolur

3.Kalp ritminin hızlanması

Noradrenalin kalp atım hızını artırır.

4.Yağ yakımı

Stres hormonları olarak bilinen noradrenalin yağ yıkımını sağlar.

5.Metabolizmanın hızlanması

Kilo kontrolü ve zayıflık sağlar

6.Hafıza ve becerilerin artması

Artan kan beyin kan akımı hafıza ve becerilerin artmasını sağlar.

7.Ağrıyı daha az hissetme

Güçlü vücut içi morfin olan endorfinler hem ağrı algısını azaltır hem de mutluluk sağlar.

8.Bağışıklık sisteminin güçlenmesi

Endorfin ve serotonin yüksekliği bağışıklık sistemini güçlendirir.

9.Cilt sağlığının artması

Kan akımı değişiklikleri ve seks hormonlarının artması ciltte duruluk ve canlılık sağlar.

10.Östrojen ve testosteron artması

Üreme isteğini artırır.

Aşkın psikolojik faydaları

1.Motivasyonun artması

Kendine güvenen ve enerjik bir bünye, konsantrasyon yoğunluğunu sağlar.

2.Antidepresan etkiler

Kullanılan antidepresanlar serotonin ve noradrenalin türevi maddeler içerir.

3.Özgüven ve başarı

Mesleksel başarılara imza atılır.

4.Dışa dönük, sosyal kişilik yapısı

Mutlu ve sosyal bir kişilik yapısı sağlar.

Sevgililer gününüz şimdiden kutlu olsun! Aşkla ve dolayısıyla sağlıkla kalın…