Boş gebelik ve dış gebelik


Halk arasında boş gebelik ve dış gebelik olarak bilinen durumların aynı rahatsızlık olduğu düşünülüyor. Oysa boş gebelik ve dış gebelik farklı rahatsızlıklardır

 

Kadıköy Şifa Ataşehir Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Yakut boş gebelik ve dış gebelik hakkında bilgi veriyor…

Boş gebelik nedir?

Boş gebelik, gebelik kesesi içinde embriyonun (yani bebeğin) olması gereken haftada görülmemesi demektir. Halk arasında su gebeliği, tıp dilinde de anembriyonik gebelik denmektedir. Son adet tarihine göre gelişimi ve gidişatı iyi olacak bir gebelik ise 5. ve 6. haftalara da görülen gebelik kesesinin içinde 7. haftada artık embriyo ve kalp atışının görülmesi gerekir. Hastada ilk muayenede rahim içinde olması gereken yerde olması gerektiği gibi gebelik kesesi görülmesi gerekir. Ancak kese içinde embriyoyu da görebilmek için hasta 7. haftada yeniden muayene edilir. Sağlıklı bir gebelikte bu haftada kese içinde embriyoyu ve kalp atışını görmek gerekir. Şayet gebelik kesesi var ama içinde embriyo görülmüyorsa boş gebelik tanısı alır. Boş gebelik belirtileri ile normal gebelik belirtileri aynıdır.

Ancak boş gebelikte bazı vakalarda kahverengi lekelenme tarzında kanamalar ortaya çıkar. Boş gebeliğin tekrarlama eğilimi yoktur. Boş gebelik mevcut gebeliğe özgü bir durumdur. Sadece bu gebelikte yumurta ya da sperm hücresinin kalite bozukluğundan kaynaklanır. Anne ve babada kalıcı bir genetik problem yok ise tekrarlamaz. Bazı durumlarda kromozal bir bozukluktan ileri gelebilir. Boş gebeliğin tedavisi kürtaj yapılması yani bu boş gebeliğin tıbbi olarak tahliye edilmesi ile gerçekleştirilir. Müdahale sonrası bir adet kanamasından sonra hemen hamile kalınabilir.

Dış gebelik nedir?

Kadın döllenme hücresi yumurta ile erkek dölleme hücresi sperm yumurtalık kanalı dediğimiz tubaların 1/3 uterusa yakın kısmında bir araya gelir ve bölünerek çoğalır. Bu çoğalma esnasında aynı zamanda kendi etrafında rotasyon yaparak, yuvarlanarak rahim içine ulaşır ve orada büyümeye başlar. Sağlıklı bir gebelikte böyledir. Ancak tubalarda herhangi bir sorun var ise bu gebelik materyali yuvarlanarak yoluna devam edemez ve tubada kalıp büyümeye devam eder. Ancak tubanı yapısı rahim içindeki kavite dediğimiz özel boşluk gibi gebeliğin büyümesine uygun bir ortam değildir. Gebelik materyali bir süre sonra burada tubanın yapısını bozar, kanamaya neden olur. İşte bu duruma dış gebelik (= ektopik gebelik) denir.

Dış gebeliğin yaklaşık %80’ni tubalardadır. Daha az olasılıkla karın içinde, yumurtanın üzerinde ve servikal kanalda da olabilir. Dış gebeliğin erken döneminde elbette gebeliğin ilk belirtileri vardır. Takip eden günlerde gebe vajinal kanma ve kasık ağrısı şikayetleri ile bir uzmana baş vurabilir. Ancak bu ağrı şiddetli bıçak saplanır gibi değişik yoğunlukta hissedilen bir ağrıdır. Adet rötarı, vajinal kanama, şiddetli kasık ve karın ağrısı şikayeti olan gebede muayenede ele gelen kitle (tubal gebeliğin olduğu tarafta kitle) saptanırsa hekim mutlaka dış gebelikten şüphelenir. Esas tanı ultrasonografi ile teyit edilir. Beta HCG denilen kanda gebelik testinin değerleri istenilen düzeyde yükselmemektedir. Gidişatı iyi olacak rahim içi gelişecek bir gebelikte Beta HCG dediğimiz gebeliğe özel hormonun kan değerleri iki günde bir iki katına çıkar. Oysa dış gebelikte bu değer beklenen şekilde yükselme göstermez.

Boş gebelikte tedavi şekli rahmin içindeki embriyo içermeyen gebelik kesesi materyallerinin kürtaj ile sonlandırılması iken dış gebelikte tedavi metodu çoğunlukla cerrahi olup karın içi açılarak ya da laparoskopi dediğimiz ameliyatlarla olur.

Hamilelere 10 Yaz Önerisi


Sıcak yaz günlerinin getirdiği aşırı terleme ile sıvı kaybı, hamilelerde rahim kasılmalarına ve erken doğum riskine yol açıyor. Mevsimin tadını çıkararak hamileliğinizi rahat yaşamak istiyorsanız uzmanların sözlerine kulak verin…

1. Azar azar ve sık sık beslenin

Diyetisyen Evrim Demirel: Günlük beslenmeyi üç ana ve üç ara öğüne yaymak, gaz ve hazımsızlık gibi şikayetleri önlüyor. Dengeli beslenme ile kilo kontrolünü sağlamak kolaylaşıyor, metabolizma bu şekilde daha ritmik çalıştığı için gebeliğin getirdiği yorgunluk hissi oluşmuyor.

2. Yağlı ve tuzlu yiyeceklerden uzak durun

Dyt. Demirel: Kalitesi düşük, yağ ve karbonhidrat oranı yüksek, ağır yiyeceklerden uzak durmak gerekiyor. Hamileliğin doğal etkisi olan “Kendini ağır hissetme” hali, yaz sıcağında, yağlı yiyeceklerin tüketilmesiyle birlikte daha da artıyor. Yaz ayları sebze ve meyve çeşitliliği açısından hamilelerin seçeneklerini artırıyor. Kalorisi düşük olan bu yiyecekler, vitamin ve mineral yönünden oldukça zengin oluyor. Ayrıca bolca posa içeren bu besinler, kabızlığın engellenmesini ve kilo kontrolünü de sağlıyor. Dr. Tayfun Osmanağaoğlu: Hamilelerin aşırı tuzlu kuruyemişler ve turşu gibi yiyecekler ile sodalı içeceklerden uzak durmaları gerekiyor. Ayrıca, sebze ağırlıklı beslenirken protein alımının da ihmal edilmemesi önemli. Çünkü protein, anne karnındaki bebeğin vücut ve beyin gelişimi için büyük önem taşıyor.

3. Dışarıda yediklerinize dikkat edin

Dyt. Demirel: Koruması daha zor olan yiyecekler özellikle yaz aylarında hamileler için risk oluşturuyor. Sıcaklık nedeniyle zararlı bakterilerin kolayca üreyebileceği bu mevsimde az pişmiş ya da buzdolabında bekletilmeyen yiyeceklerden uzak durulmasında yarar var. Hamilelerin hangi mevsimde olursa olsun, özellikle çiğ yiyecekleri hijyeninden emin olmadıkları lokanta gibi dış mekanlarda tüketmemeleri gerekiyor. İyi yıkanmamış sebze ve meyvelerin yanı sıra çabuk bozulabilen tavuk etinin de bu aylarda dışarıda tüketilmesi önerilmiyor.

4. Bol sıvı tüketin

Dyt. Demirel: Bebeğin içinde bulunduğu amniyon sıvısı ve plasentanın, içeriğinin zenginliğini sağlamak için hamilelikte sıvı tüketimi her mevsim önem taşıyor. Ancak hormon değişikliği nedeniyle daha fazla terledikleri için, hamilelerin kaybettikleri besin öğelerini yerine koymaları açısından sıvı tüketiminin önemi yazın daha da artıyor. Dr. Osmanağaoğlu: Hamileler sıcak yaz günlerinde daha fazla sıvıya ihtiyaç duyuyor. Yeterli sıvı alınmaması rahimde kasılmalara, hatta erken doğuma bile neden olabiliyor. Günlük alınması gereken sıvı miktarı en az 2.5 litre olarak öneriliyor. Ayrıca bu dönemde sıkça karşılaşılan ödemin artmaması için mümkün olduğunca tuz içerikli içeceklerden kaçınmak gerekiyor.

5. Ayaklarınızı uzatın, dinlenin

Dr. Osmanağaoğlu: Hamilelik döneminde damarların geçişkenliği artıyor. Buna bağlı olarak da cilt altında ödem görülüyor. İstirahat ile kan akışında artış sağlanıyor. Bu yüzden özellikle çalışan hamilelerin gün içerisinde ayaklarını uzatarak dinlenmesi ödemi azaltıcı bir yöntem oluyor.

6. Masaj yapın, yaptırın

Dr. Osmanağaoğlu: Ağırlaşan vücudun yaptığı baskı nedeniyle ağrıların çok görüldüğü ayakların rahatlatılmasında masaj işe yarayan yöntemlerden biri oluyor. Masaj, bölgedeki kan akımını artırıyor, ayrıca ödemi azaltıyor. Bunlara ek olarak, vücut ısısı normalden bir derece daha yüksek olan hamilelere, ılık banyo yapmaları da öneriliyor.

7. Yürüyün, yüzün

Dyt. Demirel: Hekime danışılarak yapılan temposu düşük yürüyüşler, vücutta insülinin düzenli salınımını sağlayarak hızlı kilo alımını engelliyor. Dr. Osmanağaoğlu: Hamilelik döneminde yapılabilecek iki güzel spor var; yürüyüş ve yüzme. Sağlık sorunu yaşamayan hamileler, hekimlerine danışarak son haftalarına kadar yüzebilirler. Ancak deniz ya da havuz suyunun temiz olması çok önemli. Çünkü bazı vajen enfeksiyonları su kesesinin yırtılmasına, dolayısıyla erken doğuma neden olabiliyor.

8. Güneşe dikkat edin

Dr. Osmanağaoğlu: Hamileler güneş ışınlarının dik geldiği 11:00-16:00 saatleri arasında dışarı çıkmamalı. Bu saatlerde dışarı çıkmak zorunda kalan hamilelere, şapka kullanmaları ve 50 koruma faktörlü bir krem sürmeleri öneriliyor. Dyt. Demirel: Güneşin zararlı etkilerinden kaçınmak ve yararlarından faydalanmak gerekiyor. Çünkü cilt aracılığı ile alınan güneş ışınları, D vitamininin sentezlenmesini, kalsiyum ve mineralin vücut tarafından emilimini sağlıyor. Kalsiyum; kemik, diş ve organ gelişimini etkilediğinden hamileler için önem taşıyor.

9. Sol tarafınıza yatın

Dr. Osmanağaoğlu: Hamilelerin uterusa giden damarları baskıdan kurtarmak için sola yatmaları öneriliyor. Sırtüstü yatılması, “vena kava” adlı büyük toplardamarda baskıya neden olabiliyor. Bu durum, hamilelerin tansiyonlarının düşmesine ve baygınlığa yol açabiliyor. Aynı zamanda fetusa giden oksijenin azalması nedeniyle de riskli bir durum oluşabiliyor.

10. Tatilden önce kontrole gidin

Dr. Osmanağaoğlu: Hamilelikte seyahatin en rahat yapılabileceği dönem ikinci trimester, yani 13-28. haftalar arası. Bu, öncesinde ya da sonrasında tatile gidilemez, anlamına gelmiyor. Ancak, özellikle son trimesterda tatile çıkmadan önce doktor kontrolünden geçilmesi öneriliyor.

Hamilelik depresyonu ve TMS tedavisi


Kadınların yaklaşık 5’te 1’inin, hamilelik döneminde depresyon yaşadığını biliyor muydunuz? İşte depresyonun belirtileri, etkileri ve tedavi yöntemleri…

Hamilelik boyunca var olan bir depresyon türünden bahsetmek istiyoruz. Bu da neredeyse doğum sonrası depresyon kadar yaygın bir durum. Reem Nöroloji Merkezi kurucusu ve doktoru Mehmet Yavuz, kadınların yaklaşık 5’te 1’inin, hamilelik döneminde bazı depresyon belirtileri ile mücadele ettiğini söylüyor. Dr. Yavuz, hamilelik depresyonunda hem anne adayı, hem bebek için en iyi tedavi seçeneğinin TMS uygulaması olduğunu ekliyor.

Kadınların yaklaşık yüzde 10 ila 20’si hamilelik döneminde bazı depresyon belirtileri ile mücadele ediyor. Ve bu kadınların yaklaşık olarak 4’te 1’i majör depresyon geçiriyor. Dr. Mehmet Yavuz, hamilelik dönemi çoğu kadının başına gelen depresyon konusunda bilgi verirken şunları söyledi: “Depresyon her 4 kadından 1’inin hayatının bir döneminde etkileyen bir duygu durum bozukluğudur. Dolayısıyla bu hastalığın, hamilelik dönemindeki kadınları da yakalaması şaşırtıcı değil.”

Hamilelik sırasında geçirilen depresyonun sıklıkla teşhis edilmediğini belirten Dr. Yavuz, “Çünkü herkes bunun hormonal değişikliklerin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Oysa bu düşünce hem anne hem de bebeğin sağlığı açısında önemli sakıncalar doğurabilir. Depresyon hamilelik sırasında da tedavi ve kontrol edilebilen bir hastalıktır, ancak ilk adım olarak yardım ve destek aranması, hem annenin sağlığı hem de bebeğin sağlığı açısından büyük önem taşır” diyor.

Hamilelik depresyonu nedir?

Mehmet Yavuz’un belirttiğine göre, hamilelik depresyonu ya da antepartum depresyon, normal depresyon gibi bir duygu durum bozukluğudur. Duygu durum bozuklukları, beyin kimyasındaki değişimleri içeren biyolojik rahatsızlıklardır. Hamilelik sırasındaki hormon değişimleri, beyindeki depresyon ve anskiyete ile direkt olarak bağlantısı bulunan kimyasal maddeleri etkileyebilir. Zor yaşam olayları da bu değişimleri artırarak hamilelikte depresyon yaşanmasına neden olabilir.

Hamilelik depresyonun belirtileri nelerdir?

Hamilelik dönemi depresyonunun belirtileri konusunda değinen Mehmet Yavuz, depresyon geçiren kadınların, aşağıda saydığı belirtilerden bazılarını, 2 hafta boyunca veya daha uzun süre yaşadıklarını hatırlattı:

•Sürekli üzüntü hali

•Konsantre olma güçlüğü

•Çok az veya çok fazla uyuma

•Genellikle haz veren aktivitelere olan ilginin kaybolması

•Doğacak çocuğun istikbali ile alakalı karamsar düşünceler

•Doğacak çocuğuna bakamama endişeleri

•Ölüm, intihar veya ümitsizlik düşüncelerinin sürekli tekrarlaması

•Anksiyete, huzursuzluk

•Suçluluk veya değersizlik duyguları

•Yeme alışkanlıklarında değişimler

Hamilelik depresyonunun olası tetikleyicileri nelerdir?

Nöroloji Uzmanı Mehmet Yavuz, hamilelik depresyonundan bahsederken, anne adaylarında bu depresyonu tetikleyici nedenlere değinmeden geçmedi:

•İlişkilerde sorunlar, evliliğin geleceği ile ilgili kaygılar

•Doğacak çocuğun özürlü olabilme ihtimalleri

•İstenmeyen hamilelik durumları

•Ailede veya kişide depresyon geçmişi

•Daha önce yaşanan düşükler

•Stresli yaşam olayları

•Hamilelikte komplikasyonlar olması

•Travmaya maruz kalmak

Peki hamilelik depresyonu bebeğe zarar verir mi?

Tedavi edilmeyen depresyon halinin, anne ve bebek açısından bazı zararlara neden olabileceğini belirten Dr. Mehmet Yavuz, tedavi edilmeyen depresyonun; kötü beslenme, alkol alma, sigara içme ve intihar davranışı gibi erken doğum, düşük ağırlıklı doğum ve bebekte gelişimsel sorunlara neden olabilecek davranışlara yol açabileceğini vurguladı. Sıklıkla depresif hisseden bir kadının, kendisine ve gelişmekte olan bebeğine bakmak için gerekli gücü ya da isteği bulamayacağını ifade eden Dr. Yavuz, bu durumda da bebeğin gelişiminin olumsuz etkilenebileceğine dikkat çekti.

Hamilelik depresyonu nasıl tedavi edilir?

Dr. Yavuz, hamilelik döneminde depresyon geçirmekte olduğunu düşünen bir anne adayının, mutlaka yardım alması gerektiğini belirtti.

Anne adayının yaşadığı semptomlar ve bunlarla mücadele konusunda doktoruna bilgi vermesi gerektiğini de kaydeden Dr. Yavuz, doktorun anne adayı ve bebeği için en sağlıklı seçeneği belirleyebileceğini ve tedavi seçeneklerini anne adayı ile konuşabileceğini ifade etti.

Dr. Mehmet Yavuz, hamilelik depresyonu geçiren kadınlar için tedavi seçeneklerini şöyle sıraladı:

•Destek grupları

•Özel psikoterapi

•İlaç tedavisi

•TMS tedavisi

Dr. Mehmet Yavuz, semptomların ağır olduğu durumda, doktorun acil olarak ilaç tedavisine başlamayı tercih edebileceğini belirterek, “Hamilelik sırasında kullanımının güvenli oluşu kanıtlanmış ilaçlar mevcuttur. Anne adayı ve bebeği açısından en güvenli ve en yararlı tedavi yönteminin ne olabileceği konusunda doktorunuzla konuşmalısınız” diye konuştu.

TMS tedavisi iyi bir seçenek

“Hamilelik esnasında antidepresan ilaçların kullanımı birçok açıdan fetus için zararlı olabilir” diyen Mehmet Yavuz, bu bakımdan eğer ilaç tedavisi olacaksa bunun iyi seçilmesi gerektiğini vurguladı. Son zamanlarda TMS tedavisinin, hamilelik depresyonunda da iyi bir seçenek durumunda olduğunu vurgulayan Yavuz, “Zira TMS uygulaması hem antidepresan etki göstermekte, hem de anneye ve karnındaki bebeğe yönelik bir yan etki göstermemektedir. Bu nedenle hamilelik depresyonunda olup ilaç kullanmak istemeyenler için, TMS iyi bir seçenek konumundadır” dedi.

Mehmet Yavuz, son olarak şu uyarıda bulundu: “Depresyonla asla tek başınıza mücadele etmeyin. Unutmayın, bebeğinizin de sizin yardım ve tedavi görmenize ihtiyacı var.”

Hamilelikte yaşanan sıkıntılar


Mide bulantısı, kaşıntı, ödem, kramplar, bel ağrısı, yorgunluk, ciltteki değişimler, diş sağlığı, burun kanaması, kabızlık, çatlaklar… Hamilelikte yaşayabileceğiniz tüm sıkıntılar ve çözüm yolları.

Hamile birçok kadının şikayetidir; “Bugün midem çok bulanıyor” veya “Bel ağrısından ayakta duramıyorum”… Hamilelik döneminde yaşanan bu sıkıntıların önlenebileceğini veya ciddi oranda azaltılabileceğini biliyor muydunuz? İşte; bulantı, kusma, sık idrara çıkma ya da bel ağrısı gibi gebelik döneminde yaşanan şikayetlerin sebepleri ve bu şikayetleri önleme yolları…

Bulantı ve kusmalar

Gebeliğin özellikle başlarında oluşan bulantı ve kusmaların nedeni, gebelik ile artmış olan bazı hormonların sindirim sisteminde oluşturduğu değişikliklerdir. Bazı kokular, yiyecekler, kahve, koyu çay, ani hareketler, tansiyon düşmesi ve duygusal stresler bulantı hissini oluşturabilir. Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Remzi Aydın bu hissi azaltmak için yapılması gereken ana şeyin, uyaranı uzaklaştırmak olması gerektiğini söylüyor. Midenin boş kalmaması için sık (en az 6 öğün) yemek, aşırı şişkinliği önlemek için yemek miktarını azaltmak, yağlı, hazmı zor ve baharatlı yiyeceklerden uzak durmak ve duygusal gerginlik yaratan ortamlardan hızla uzaklaşmak gerekir. Hiç unutulmaması gereken şey ise bu durumun tamamen normal olduğu ve zamanla mutlaka geçeceğidir.

Sırt ve bel ağrıları

Sırt ve bel ağrıları, omurgamızı dik tutmamızı sağlayan, sırt ve karın bölgesindeki kasların dengeli kasılmasıdır. Karın bölgesinde ortaya çıkan ağırlık artışını dengelemek üzere, sırt kasları daha fazla kasılmaya ve bel kavisi artmaya başlar. Kaslardaki aşırı yorgunluk ve bağlardaki gerginlik ağrı nedeni olabilir. Bunu engellemek için karın kaslarını güçlendirici, sırt kaslarını geren egzersizler yapmak (hamile jimnastiği, hamile pilatesi, yüzme, yoga gibi), ergonomik koltuklarda dinlenmek, düzgün oturma pozisyonu seçmek ve arada bir dinlenmek faydalı olur.

Sık idrara çıkma

Hamilelik sürecinde oluşan yapım faaliyetleri metabolizma hızının yükselmesine, bu da atık madde artışına neden olur. Vücut bunları atmak üzere böbreklerin çalışmasını artırır. Hormonal etkilerin de yardımı ile idrar kesesi daha sık kasılır ve sık idrar yapma isteği duyurur. Bunun tamamen normal olduğunu bilmek ve sıvı alımını kısıtlamamak çok önemlidir. Bilinmesi gereken, idrar yaparken yanma hissi oluştuğunda ve aşırı miktarda idrar olduğunda doktora başvurulması gerektiğidir. Bu gibi durumlarda idrar yolu enfeksiyonu veya gizli şeker gibi hastalıklar araştırılır.

Göğüslerde aşırı hassasiyet

Gebelik süresince göğüslerlerde süt üretimini sağlamak üzere aşırı bir yapım ve gelişme yaşanır. Bu süreç meme dokusunda ısı artışı ve hassasiyet oluşumuna yol açar. Büyüyen göğüslerin ölçüsüne uygun sutyen kullanımı ve nemlendirici krem ile cilt bakımı ana önlemlerdir. Ayrıca, bu hassasiyetin geçici olduğunu unutmayın.

Aşırı yorgunluk

Hamilelik boyunca sürekli bir yapım faaliyeti olduğundan, vücudun dinlenme ihtiyacı artar. Buna direnmek yerine günde en az 8 saat uyku yanında kısa, mesela 10 dakikalık dinlenme molaları yapmak ve açık havada yürüyüş yapmak en iyisidir. Bu yorgunluk hissinin aşırı boyutlara varması durumunda enfeksiyon, depresyon gibi hastalıkların araştırılması için doktora başvurulması gerekir.

Mide yanması

Mide çeşitli sindirim faaliyetlerinin sürdürüldüğü üst ve alt çıkışlarının bu çalışma süresince kapalı tutulduğu bir organdır. Gebelik hormonlarının etkisi ile midenin boşalması zorlaşırken, midenin asidik içeriğinin yemek borusuna doğru çıkması ve burada yanma oluşturması sık rastlanılan bir durumdur. Bunu önlemek için midenin boşalmasını geciktiren yağlı ve hazmı zor yiyeceklerden uzak durmak, öğün miktarını azaltıp sıklığını arttırmak, yemek yedikten sonra en az 2 saat yatmamak gerekir.

Kramplar

Hamilelik döneminde hemen her anne adayının şikayetidir kramplar… Hamile olmasak da rahatsız edici bir istemdışı kas hareketi olan kramplar, özellikle bu dönemde bizi uykumuzdan uyandırmaya bile varan güce sahiptir. Hamileliğin özellikle ikinci ve üçüncü aylık periyotlarında (özellikle 24’üncü haftadan itibaren) hissedilen bu kramplar zaman zaman kısa süreli olurken, zaman zaman da 10 dakikaya kadar varabiliyor.

Çatlaklar

Hamilelikte oluşan çatlakların nedenleri; hormonal değişim, derinin gerilmesi ve kilo artışına bağlı. Bu çatlakları tamamen engellemek mümkün değil. Ancak derinin nemini, yağını artıran, elastikiyetini koruyan genellikle lokal kullanılan birtakım ürünlerle olabildiğince az oluşması sağlanabilir. Bunun dışında gebelik esnasında bol su içmek, sebze ve meyve tüketimine dikkat etmek faydalı olabilir. Gebelik öncesinde spor yapanlarda ve sigara içmeyenlerde çatlakların daha az görüldüğünü de hatırlatalım!

Kaşıntı

Gebelik sırasında anne adayını hem fiziksel olarak hem de bebeğine zarar gelip gelmeyeceği konusunda endişelendiren durumlardan birisi de kaşıntılardır. Pek çok kadın gebeliğin seyri sırasında vücudun belirli bölgelerinde ya da genelinde değişik derecelerde kaşıntı sorunu yaşar.Hemen herkeste görülebilen basit kaşıntılar ile başa çıkmak için alınabilecek basit önlemler vardır.

Kabızlık

Gebelikte kabızlık oldukça sık rastlanan bir durumdur. Sebeplerinden biri gebelikte hormon düzeylerindeki artışa bağlı olarak bağırsaklarda yaşanan kas dokusu gevşemesi, diğer bir sebebi ise büyümekte olan uterusun baskı yapmasıdır. Ama bu çözülemeyecek bir durum değildir.Lifli gıdalar tüketerek, su alarak ve egzersizi artırarak kabızlığı yenmek mümkün.

Diş problemleri

Eğer hamileyseniz veya hamile kalmayı düşünüyorsanız, diş ve diş etlerinize özellikle dikkat etmeniz gereken bir dönemdesiniz. Hamilelikte çürük eğiliminin artması, enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla alınan karbonhidrat miktarındaki artış ile ilgili olabilmektedir. Bazen dişler çürüyebilir, böylece düşmelere neden olabilir.

Burun kanaması

Gebe bir kadının günün herhangi bir anında ortada hiçbirşey yokken birden burnunun kanamaya başlaması çok da nadir karşılaşılmayan bir durumdur. Bu kanamalar birkaç damla olabileceği gibi zaman zaman çok daha şiddetli olabilir. Kanamalar bazı kadınlarda ara sıra görülürken bazı kadınlar ise hemen hemen her gün benzer kanama atakları yaşayabilirler.Alınacak bazı basit önlemler ile burun kanamalarının önüne geçilebilir.

Ciltteki değişiklikler

Gebelik, anne adayının tüm hayatısını ve bedenini etkileyen ve değiştiren bir dönem. Bu dönemde vücuttaki bu değişimden cilt de payını alıyor, bir kabuk değişimi yaşıyor. Lekeler, çatlaklar, varis, ödem, tüm gebelerin ortak sorunları… Ciltte olabilecek en belirgin değişiklikleri okumak için Gebelikte cilt neden değişir? yazımızdan tüm detayları bulabilirsiniz. Hamilelere ve yeni annelere cilt bakım önerileri yazımızı da tıklayıp tavsiyelerimizi okuyabilirsiniz.

Ödem

Hamilelikte ödem oldukça sık rastlanan ve ciddiye alınarak doktor takibi yapılması gereken bir konudur. Özellikle hamileliğin son dönemlerinde artan ödemleri azaltmak içinse uzun süre hareketsiz bir şekilde ayakta kalmamak, ayakların altına yastık koyup yüksekte olacak şekilde uzanmak ve tuz tüketiminde aşırıya kaçmamak gerekir. Eğer ayaklardaki ödeme bir de eller, el bilekleri, göz kapakları ve yüzde oluşan şişkinlikler ekleniyorsa bu durum gebelik hipertansiyonu (preeklampsi) olabilir ve doktora başvurmayı gerektirebilir.

Gebelik şekerine dikkat!


Hamilelikte şeker testlerini yaptırmanız ve nasıl beslendiğiniz önemli! gebelik şekeri olanlar için örnek beslenme programı…

Hayatında hiç diyabet sorunu yaşamayan kadınlar, gebelik döneminde şeker hastalığı ile tanışabiliyor. Hamilelerin yüzde 2’sinde gebelik diyabeti ortaya çıkabiliyor. Gebelik diyabetinde hem açken hem de tokken kan şekeri yükseliyor.

Normalde kan şekerinin dokuların içine girip dokular tarafından kullanılması gerekiyor. Eğer dokular tarafından kullanılmazsa, şeker dışında başka maddelere dönüşerek organlara zarar veriyor. İşte bu nedenle hamilelikte şeker testlerinin yapılması çok önemli!

Op. Dr. Kağan Kocatepe, şeker tarama testini anne adaylarının hepsi için önerdiklerini, genellikle bu testin 24-30’uncu haftalar arasında yapılması gerektiğini belirtiyor. Ancak hamilelik, şeker açısından yüksek risk altındaysa daha erken de yapılabiliyor testler.

Şeker testleri nasıl yapılıyor?

Şeker tarama testinde, 50 gram şekerli suyu içtikten sonra bir saat boyunca yemek yemiyorsunuz ve sonrasında kandaki değere bakılıyor. Belli bir değerin üzerinde çıkarsa gebelik şekeri şüphesi doğuyor. İşte bu durumda ikinci bir test türü olarak şeker yükleme testine tabi tutuluyorsunuz. Açlık kan şekeri alınacağı için kliniğe aç gitmeniz gerekiyor. 100 gram şekerli su içiyorsunuz ve birinci, ikinci, üçüncü saatlerde toplam dört tane kan alınıyor. İki veya daha fazlası yüksek çıkarsa gebelik şekeri tanısı konuluyor, bir tanesi yüksek çıkarsa gebelik şekeri şüphesi olduğu ortaya çıkıyor.

Gebelik şekeri bebek için hangi risklere neden olur?

Bebek, annesinin kan şekeri yüksek seyrederse ve tedavi edilmezse, annesinin kan şekeri yüksekliğinin düşmesi için yardımcı olur. Onun bedeninde annesinin yüksek olan kan şekerine göre insülin salgılanır, böylece bedeninde normalden daha fazla insülin oluşur. Bebek doğduktan sonra kordon kesildiği anda, o fazladan insülin bebeğin kan şekerini aniden düşürür. Sarılık ve kalsiyum düşüklüğü, kan şekeri düşüklüğüne bağlı olarak ortaya çıkar. Bebeğin aşırı iri olması, bu nedenle sezaryen olma olasılığının artması, buna bağlı olarak omuz takılmasının yaşanması, bebekte ciddi sorunların ortaya çıkmasına yol açar.

Diyabetli kadınlar hamile kaldıklarında nelere dikkat etmeliler?

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Görgülü, diyabetli hamilelerin hamilelik boyunca açlık ve tokluk şekerlerini normal seviyelerde tutmaları gerektiğini söyleyerek şu önerilerde bulunuyor:

“Diyabetik gebelerin kan şekeri düzeylerini, insülin tedavisi dozlarını hekimleriyle daha sık görüşmeleri; günde 4 kez yoğun insülin tedavisi uygulamaları gerekir. Eğer bu tedavileri düzgün devam ettirir, kan şekeri kontrollerini iyi yaparsanız, herhangi bir metabolik komplikasyon olmadan, bebeğe zarar gelmeden hamileliği tamamlarsınız.

Ancak diyabete bağlı kalp ve böbrek gibi organ rahatsızlığınız varsa, daha sık genel kontrol yaptırmanız gerekir. Doğum öncesi kan testlerini ihmal etmemelisiniz. Özellikle organ yetersizliği de gelişmişse, sık idrar tahlili ile böbrekten protein kaybı olup olmadığı, tansiyon yükselmesi, kalp kapakları ya da kalp kasındaki rahatsızlıklara bağlı olarak akciğerlerde su birikmesi, kalp yetersizliği olup olmadığını kontrol ettirmelisiniz.”

Diyabetli hamileler nasıl beslenmeli?

Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz, diyabetli anne adaylarının beslenmede dikkat etmesi gerekenleri şöyle sıralıyor:

Gebelik şekerinde de normal diyabetteki gibi en önemli besin öğesi karbonhidratlı (şekerli) besinler. Karbonhidratlı besinler kan şekerini yükseltir diye diyetten çıkartılmaz. Yapılan çalışmalar da göstermiş ki; gebelikte yeterli protein ve yağ alınsa dahi eksik karbonhidrat bebeğin beyin gelişimi üzerinde olumsuz etkiler oluşturur.

Karbonhidratlarda önemli nokta; ne kadar karbonhidrat gerektiğinin iyi hesaplanması ve kişinin ihtiyaç duyduğu karbonhidratı günün hangi saatlerinde, ne kadar ve hangi besinlerle karşılayabileceğini öğrenmesidir. Kan şekerini hızlı yükselten basit şekerler yerine lif miktarı yüksek, kan şekerini daha yavaş yükselten, sağlığı geliştirmede daha etkin kompleks karbonhidratları seçmek faydalı olur.

Kompleks karbonhidratlar; tam tahıl taneleri, kepekli pirinç, makarna, bulgur, tam buğday ekmekleri, çavdar, yulaf ve benzerleridir. Basit şekerler ise; çay şekeri, reçel, bal ve marmelat gibi gıdalardır. Diyet programında karbonhidrat kaynaklarını öncelikli olarak ekmek ve ekmek yerine geçenler ile meyve grubu besinler oluşturur. Bu besinler diyette kesinlikle bulundurulmalı. Ancak yenilecek miktar ve zamanlama çok iyi belirlenmeli.

Sıkıntı her zaman kan şekerinin yükselmesi olmaz. Kan şekerinin düşmesi de yaşanır ve çok tehlikelidir. Bu nedenle doktorun ve beslenme uzmanının istediği periyotlarda kan şekeri kontrolü yapmak / yaptırmak, besin tüketim kaydı tutmak ve bu kayıtlar eşliğinde beslenme programını yenilemek gerekir. Annenin aldığı kilo, kan şekeri değerleri, yiyebildiği ve yiyemediği besinler göz önüne alınarak diyetisyen kontrolünde beslenme programı yenilenmelidir.

Öğün atlamayın. Kan şekerinin düşmesi oldukça sıkıntılı bir durumdur. Bunu önlemenin en güzel yolu sık aralıklarla beslenmektir. Kan şekerlerinin istenilen düzeylerde tutulabilmesi için öğün sayı ve miktarları önemlidir. Ara öğünler, öğünden 2,5 – 3 saat sonra kompleks karbonhidrat içerikli olmalıdır.

Kan şekerini düzenlemede yardımcı besinlerin başında posa gelir. Posa, birlikte yenilen karbonhidratın kan şekerine olan etkisini azaltır. Kan şekerinin yükselme hızını yavaşlatır. Bu nedenle de tüm öğünlerinizde kalori değeri çok az olan ama vitamin, mineral ve posadan zengin olan kaynakları, yani sebzeleri mutlaka sofranızda bulundurun. Bununla birlikte diğer karbonhidrat kaynaklarında da posadan zengin olanları tercih etmelisiniz. Yani tam buğday ekmeği, çavdar, bulgur, meyveler gibi.

10 ALTIN KURALI UNUTMAYIN!

Hamile kaldığınız kilo, hamilelik dönemi boyunca alacağınız kiloyu belirler.

Gebelik şekeriniz olursa beslenme programı, mutlaka beslenme uzmanı ile hazırlanmalı.

Diyet; size özel hesaplanmış, seveceğiniz besinlerden oluşmalı ve sosyal yaşantınıza uygun olmalı.

Öğün ve ara öğünleri kaçırmamalısınız.

Hangi besinler karbonhidrat içerir, öğrenin. Buna göre öğünde almanız gereken karbonhidrat kaynağı besinleri kendiniz seçebilirsiniz.

Gebeliğinizi izleyen doktorun önereceği ölçüde fiziksel aktivite yapın.

Bol su için.

Basit şekerlerden uzak durun.

Kompleks karbonhidratlara ağırlık verin.

Bol posa tüketin.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz’dan bir günlük örnek menü

Kahvaltı

3 dilim esmer ekmek

2 dilim az yağlı peynir veya 1 haşlanmış yumurta + 1 dilim az yağlı peynir

Mevsimine uygun bol çiğ sebze

5- 6 adet zeytin (tuzsuz)

Şekersiz açık çay

Ara öğün

1 porsiyon meyve

Yarım kase az yağlı yoğurt veya yarım bardak az yağlı süt

Öğle yemeği

1 kase çorba

100 – 150 gram et veya tavuk veya balık

Salata (1-2 tatlı kaşığı zeytinyağlı)

3 dilim esmer ekmek veya ekmek yerine geçenler

Ara öğün

1 meyve

1 kase az yağlı yoğurt

1 dilim esmer ekmek veya ekmek yerine geçenler

Akşam yemeği

1 kase çorba

Etsiz sebze yemeği

1 kase az yağlı yoğurt

2 dilim esmer ekmek veya ekmek yerine geçenler

Ara öğün

1 porsiyon meyve

8-10 adet fındık

Ara öğün (yatana kadar geçen süre fazla ise)

Yarım kase az yağlı yoğurt veya yarım bardak az yağlı süt

1 dilim esmer ekmek veya 3 kaşık yulaf gevreği

Çalışan kadınların hamilelik dönemlerinde iş yerindeki hakları


İş kadınısınız ve hamile kaldınız… Doğum izni sürenizi ve diğer haklarınızı biliyor musunuz?

Hamileler doğum iznini nasıl alır? Doğum öncesi izin hakları ne kadardır? Doğum izni ne kadar sürer? Hamile olduğu için işten çıkarma olur mu? Doğum izni süresince maaş ödenir mi? Çalışan hamileler işyerinde hangi haklara sahiptir?

Çalışan kadınların hamilelik döneminde iş yerindeki haklarıyla ilgili merak edilenleri Avukat Canan Arın anlatıyor…

Çalışan anne adayları doğum izni için hangi evrakları hazırlamalı?

Çalışan anne adayları doğum izni alabilmek için önce hekimden hamile olduklarına dair bir rapor alıp, o raporu ibraz etmeliler. Sonra da doğumun sekiz hafta öncesi ve sekiz hafta sonrasının ne zamana geldiğini hesaplayıp, bu haftalar için izinlerini ne zaman başlatacaklarını iş yerine bildirmeleri gerekir.

Çalışan hamileler doğum izni için hangi kurumlara başvurmalı?

Kadın, hamile olduğuna dair belgeyi aldıktan sonra bunu iş yerinin insan kaynakları veya muhasebe bölümüne verir ve gerekli bölümlere göndertebilir.

Hamileler, hamile olduğuna dair belgeyi devlet hastanelerinin kadın doğum servisinden alabilir. Belgeyi bağlı olduğu sigorta kurumuna ulaştırması ve kendi bulunduğu iş yerine de bilgi vermesi gerekir. Bağlı olduğu sigorta kurumuna hamile olduğunu bildirmesi, hem izninin başlaması hem de diğer işlemlerin yapılabilmesi, hamilelikle ilgili haklarının işleme konulabilmesi için önemlidir.

Hamilelerin doğum öncesi izin hakları var mı?

Hamile bir kadının doğumdan 8 hafta önce ve doğumdan sonra 8 hafta kullanılmak üzere toplam 16 haftalık izin hakkı vardır.

Eğer doktor izin veriyorsa, doğumdan önceki 8 haftayı doğumdan önce 3 haftaya kadar kullanıp kalanını doğumdan sonraya bırakabilir. Hiçbir hamile, “doğuma kadar çalışacağım” diyemez; doğuma 3 hafta kala izne çıkması zorunludur.

Yine ihtiyaç duyuyorsa, doğumdan sonra 6 ay ekstra izin alabilir. Doğumdan önce ve sonra kullandığı 16 haftalık izin için maaşından herhangi bir kesinti yapılmaz, ama ekstra 6 ay için maaş alamaz.

İzin zamanını belirleyebilmek için hamile kadının doktordan doğumun ne zaman olacağına dair rapor alması gerekir. Doğumdan önceki 8 hafta sırasında anormal bir durum varsa ve kadının yerinden kalkmaması gerekiyorsa, o 8 haftalık izin süresi uzatılabilir ve kadın doğuma kadar o süreyi kullanabilir.

Hamileler işyerindeki çalışma koşullarında değişiklik isteyebilir mi?

Hamile bir kadın, doktor raporuna bağlı olarak çalışma saatlerinde değişiklik isteyebilir.

Ağır bir hamilelik geçiriyorsa, tehlikeli işlerde çalıştırılamaz.

Seyahat etmesi gerekiyorsa, masa başı işe dönebilir.

Trafiğin çok yoğun olduğu saatlerde sokağa çıkmak yerine trafiğin yoğun olmadığı saatlerde gidip gelmeyi talep edebilir.

Gece vardiyasında çalışmamayı talep etme hakkı vardır.

Hamilelerin, kendisinin ve bebeğin sağlığını tehlikeye atmayacak çalışma koşullarında çalışmayı talep etme hakları vardır.

Hamileler doktor kontrolü için iş yerinden istediği zaman izin alabilir mi?

Hamile bir kadın hem rutin kontroller hem de ekstra kontroller için, çalıştığı kuruma bildirerek işten çıkabilir.

İş yerinde ani bir durum meydana geldiyse, herhangi bir işçiye olduğu gibi sağlık önlemlerinin alınması gerekir.

Hamile, doktora gidebilir veya doktor işyerine gelebilir. Hekimle ilgili izinlerini suistimal etmemek kaydıyla hamile kadın, hekimin talebi doğrultusunda doktor izni kullanabilir.

Hamileler çalışma koşullarında ne tür düzenlemeler talep edebilir?

Hamilelerin tuvalet ihtiyaçları diğer insanlara göre daha sıktır ve tabii çok zorunda olduklarında uzanıp dinlenme hakları vardır. Eğer doktor raporu uygun görüyorsa, hamile kadın o rapora bağlı olarak izin alabilir ve bu izin maaşından kesilmez.

İş yerinde daha rahat koşullarda oturması, ayaklarını uzatması, çok fazla radyasyon almayacak şekilde bilgisayar ekranının korumasının sağlanması gibi bebeğin sağlığını tehlikeye atmayacak koşulların yerine getirilmesi gerekir.

İş yerinde yasal koşullar sağlanmıyorsa hamileler ne yapabilir?

Hamile kadın, önce noterden iş yerine bir ihtarname gönderir. Koşulların sağlanmasını istediğini, koşullar sağlanmadığı takdirde yasal yollara başvuracağını bildirir. Koşullar hala sağlanmazsa, bunu bildirerek işini feshedebilir veya mahkemeye başvurarak, sağlanmayan koşullardan dolayı herhangi bir zarara uğramışsa onun tazminini iş yerinden isteyebilir.

Mahkeme, iş yerinin hamilelik koşullarına uygun olup olmadığının tespitini isteyebilir. Ama bu masraflı bir yoldur, bilirkişi parası ödemek gerekir. Noterden ihtarnanme çekmek daha uygun bir yoldur.

Hamile olduğu için işten çıkarılanlar yasal olarak ne yapabilir?

Çalışan hamilelerin hakları, İş Kanunu’nun 74’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Hiçbir kadın hamile olduğu için işten çıkarılamaz.

Fakat işverenler bazı hileler yapabiliyorlar. Kadını işten çıkarıp, bazen de kimsenin duymayacağı şekilde, “hamile kalırken bana mı sordun” gibi cümlelerle yaklaşabiliyorlar.

Kadının, mümkün olduğu kadar bu nedenle işten çıkartıldığını ispat edecek konumda olması gerekiyor. İşverenle konuşurken odaya arkadaşıyla birlikte girmesi ya da bir arkadaşının bu konuşmayı duyması iyi olur. Çünkü işveren hamile olduğu için değil, başka sudan bir sebep bularak işten çıkarıyor.

Kadın, hamile olduğu için işten çıkarıldığı takdirde, hemen bir ihtarname çekip işe iadeyi talep etmeli. O gün iş yerine gidip işe alınmadığını tespit ettirmesi, sonra da iş mahkemesine işe iade davası açması gerekir.

İşe iade davası açtığı takdirde, çalışmadığı süre için bir tazminat alabilir, ayrıca mahkeme işe iade kararı verebilir. İş yeri işe iadesini kabul etmezse, mahkeme kararı ile kendisine 8 aya kadar maaş ödenebilir.

 

Her Kadının Başına Gelmeyen Şeyler


Ağrılı âdet görme, âdet düzensizliği ve aşırı kanama kadınların yabancısı olmadığı – çoğu genellikle ağır olmayan, geçici – sağlık sorunları. Ancak bazı durumlarda vücuttaki önemli sorunların işareti de olabilirler.

Bu bakımdan, âdet döngüsünün bir kadının genel sağlık durumu için iyi bir gösterge olduğu söylenebilir. Jinekolog Prof. Dr. Ergin Bengisu bu konuda uyarılarda bulundu.

* İnsan bünyesi çok ilginçtir, inanılmaz koruma mekanizmaları vardır. Vücut adeta zor zamanların, hamile kalmak için elverişli olmadığını anlar. Örneğin, savaş zamanı gibi aşırı stresli durumlarda, pek çok kadın âdet görmez. Ya da belirli yeme bozuklukları olan kadınlar, âdetten kesilebilir.

* Âdet döngüsünün düzenli olması, farklı kadınlar için, farklı anlamlara gelir. Örneğin kadının yaşına göre, normal tanımı farklıdır. Öyle ki, ilk âdetlerini gören gençlerde seks hormonları kararlı duruma gelene kadar ilk birkaç yılda, âdet döngülerinin düzensiz olması beklenebilir.

Menopoz öncesinde âdet döngüsü düzensizleşebilir, çünkü yumurtalık hormonlarının düzeylerinde dalgalanma başlamıştır. Bu da menopoza girecek kadınların düzensiz âdet görmesine yol açar.

* Ergenlik ve menopoz öncesi arasında kalan yaşam süresinde ise bir kadının aylık döngüler halinde düzenli âdet görmesi beklenir, ama bu dönemde de hamilelik, çeşitli hastalıklar, ilaçlar, stres ve kistler gibi başka ve çeşitli sorunlar bu döngünün düzenini değiştirebilir.

İki âdet kanamasının arasının 22 ila 35 gün arasında olması normal kabul edilir. Âdet döngüsünün ilk günü, vajinal kanamanın ilk günü olarak kabul edilir.

* Aylık döngüleri arasında (artı/eksi beş güne kadar) değişkenlik olması mümkündür, ama bu değişikliğin çok belirgin ve hızlı olması bir sorun olduğunu gösterebilir. Örneğin normalde âdet döngüsü 35 gün olan bir kadının birdenbire 22 günde bir âdet görmeye başlaması, bir uyarı sinyali olabilir.

* Doğrusu, böyle bir durumda doktorunuza danışmaktır, bu durumun sebebini araştırarak ve gelip geçici bir durum mu, yoksa altında başka sebepler mi var, ona karar verilmesidir.

Mutlaka doktora gidin

Bu tip değişimlerde hanımlar çoğunlukla doktora gitmezler, ya “yaşlanıyorum canım, normaldir” derler ya da yakın dostlarına danışıp, onların benzer durumlarını hemen kendilerine adepte eder; kendi akıllarına yatan ve genellikle “aman canım önemsizmiş” dedikleri bir sebep bulurlar. Tabii bu hakikaten bazen ciddi sonuçlar doğurabilecek bir yanlıştır, normalin ve alışılagelmişin dışına çıkan, dikkat çekici her durumu vakit kaybetmeden doktorunuzla paylaşmak işin doğrusudur.

Âdet günlüğü tutmak çok yararlı

Âdet kanaması genellikle iki ila sekiz gün sürer, bunun dışındaki süreler, doktora gitmek için bir sinyal olmalıdır. Âdetlerle ilgili çeşitli belirtileri olan kadınların bir “âdet günlüğü” tutmaları, belirtileri izlemek ve doktorlarına daha ayrıntılı bilgi verebilmek için çok faydalıdır.

Bu günlüğe aşağıdakiler not edilebilir:

* Âdet ayın kaçında başladı?

* Bir âdetin ilk gününden sonrakinin ilk gününe kadar olan süre kaç gün?

* Âdet kanaması kaç gün sürüyor?

* Kanamanın azlığı/çokluğu? Âdetteki en şiddetli günler hangileri?

* Âdet kanaması haricinde leke tarzında kanama (spotting) var mı? Varsa ne zaman? Seksten sonra mı?

* Ağrı var mı? Ağrının tarifi, nerede ve ne zaman?

* Diğer semptomlar ne? Baş ağrısı, sırt ağrısı, mide-bağırsak sorunları, halsizlik, bayılma nöbetleri var mı?

* Olağan dışı bir akıntı var mı?

* Kullandığınız ilaçlar hangileri?

Doktorunuza danışırken tıbbi özgeçmişiniz ve ailenizin tıbbi geçmişi ipuçları verebilir. Ayrıca günlük yaşantınızı da gözden geçirin. Duygusal sıkıntı, diyet veya egzersiz de âdet döngüsünü etkileyebilir, bunları da doktorunuza bildirin.

Hamilelik yoksa, düzensizlik nedenleri şunlar olabilir:

Âdet döngüsü normal olan bir kadın, âdet görmediğinde, şartlar müsaitse, öncelikle gebelik düşünülmelidir. Diğer sebepler ise:

* Emzirme

* Menopoz

* Doğum kontrol hapları ve bazı ilaçlar

* Kötü ve yanlış beslenme

* Stres

* Depresyon

* Aşırı kilo kaybı

* Aşırı egzersiz

* Bazı kronik hastalıklar

* Ani kilo alma veya obezite

* Tiroid hastalıkları ve polikistik over sendromu dahil bazı hormonal problemler gibi çok çeşitli sebepler, âdet kesilmesine neden olabilir. Zamansız âdet kesilmesinde, en doğru yol doktorunuza danışmaktır.

 

Hamilelikte diş çürükleri artar mı?


Hamileliğe bağlı olarak meydana gelen hormon seviyelerindeki değişiklikler, ağız sağlığını da etkiliyor. Bu sebeple anne adayları hamilelik döneminde, ağız sağlığına normal dönemlere oranla daha fazla özen göstermeli.

Diş çürüklerinin halk arasında çok yaygın olarak bilinenin aksine hamilelikte artmadığını belirten Acıbadem Kadıköy Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Kliniği Protetik Diş Tedavisi Uzmanı Dr. Umut Çakan, hamilelikte ağız ve diş bakımıyla ilgili doğru bilinen yanlışlar ve dikkat edilmesi gereken konular hakkında bilgi verdi:

Hamilelikte Sürekli Atıştırma Diş Çürüğüne Zemin Hazırlıyor

Hamilelikte çürük eğiliminin artması, enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla alınan karbonhidrat miktarındaki artış ile ilgili olabiliyor. Dişlerin üzerinde biriken yiyecek artıkları ve mikroorganizmalar (plaklar) dişi çürütecek asitleri oluşturuyor. Mikroorganizmalar varlıklarını sürdürmek için ihtiyaç duydukları nişastayı ise yenilen yiyeceklerden temin ediyor. Nişastalı ya da şekerli besin yenildiğinde ağzın içinde çok güçlü bir asit ortam oluşuyor ve bunun normale dönmesi yaklaşık 20 dakika sürüyor. Gün içinde sürekli atıştırma yapıldığında bu güçlü asit ortamı nedeniyle dişler hızla çürüyor.

Her Hamilelikte Bir Diş Kaybedilir mi?

Her hamilelikte bir dişin kaybedildiği düşüncesi halk arasında yaygın görülüyor. Ancak bunun hiçbir bilimsel dayanağı bulunmuyor. Hamilelikte dişin kaybedilmesi, tamamen ağız bakımının eksikliği ile ilgilidir. Nasıl sağlıklı bir kişinin durup dururken dişini kaybetmesi söz konusu değilse, anne adayları da dikkatli oldukları takdirde diş kaybı veya diğer diş sorunlarını yaşamıyorlar. Yani hamilelikte diş kaybının sebebi hamilelik değil, dişlerin çürümesidir.

Beslenme, Hamilelik Ve Ağız Sağlığı Arasında Nasıl Bir İlişki Bulunuyor?

Pek çok kadın hamilelik boyunca ana öğünler arasında atıştırmaya istekli oluyor. Bu, normal bir durum olmakla beraber, şekerli gıdaları sık tüketmek diş çürüklerine davetiye çıkarabiliyor. Gün içinde sıkça yemek yemek gerekiyorsa, tercihin şekerli ve nişastalı besinlerden çok meyve, sebzeler; asitli içeceklerden çok süt ürünleri ve su yönünde kullanılması daha doğru olur. Bu süreçte çocuğunuzun diş gelişimi de bu etkilenebiliyor. Annenin A,C,D vitaminleri, kalsiyum, protein ve fosforu yeterli miktarda alması çocuğun sağlıklı dişlere sahip olmasını sağlıyor. Çocuğun dişleri için gerekli olan kalsiyumun kaynağı annenin dişleri değil, beslenmeyle alınan kalsiyumdur. Eğer yeterli miktarda kalsiyum alınmıyorsa, çocuk annenin kemiklerinden kalsiyum alıyor. Süt ve süt ürünleri, annenin beslenmesindeki kalsiyum kaynaklarıdır.

Hamilelik Dişetlerini Nasıl Etkiliyor?

Hamileliğe bağlı olarak değişen hormon seviyeleri, (progesteron ve östrojen) diş eti sorunlarını doğrudan ve diş çürüklerini de dolaylı olarak etkiliyor. Çoğu hamilede, dişeti dokuları ağız ortamında bulunan bakteri plağına abartılı bir yanıt veriyor. Bu durum kendini dişetlerinde kırmızılık, şişlik, büyüme ve kanama olarak gösterebiliyor. Özellikle hamileliğin 2. ve 8. ayları arasında görülen bu diş eti hastalığına ‘hamilelik gingivitisi’ deniyor ve ilerlemesi halinde dişlerin kaybına neden oluyor.

Hamilelikte Diş Tedavisi Yaptırılabilir mi?

Hamilelik süresince her türlü diş tedavisi yapılabiliyor. Ancak annenin daha önceden düşük hikayesi varsa veya düşük yapma ihtimali bulunuyorsa, hamileliğin ilk üç ayında çok acil olmayan tedaviler yapılmıyor. Diş tedavisi sırasında annenin ağrı duymaması için anestezik maddeler ve sonrasında gerekli görülen bazı ilaçlar kullanılıyor. Kullanılan anestezik maddelerin anneye ve bebeğe zararı bulunuyor. Ağrı kesici veya antibiyotik kullanılması gereken hallerde ise, diş hekimi kadın doğum doktoru ile görüşerek en güvenli ilaçları anneye veriyor.

Hamilelikte Diş Röntgeni Çektirmek Sakıncalı mıdır?

Kural olarak, tüm gebelik boyunca, özellikle de bebeğin organlarının oluştuğu ilk üç ayda, X-ışını radyasyonundan uzak durulması öneriliyor. Hamilelik süresince çok gerekmeyen durumlarda diş filmleri alınmıyor. Acil bir durumda tanı veya tedavi için diş röntgeni gerekiyorsa, koruyucu kurşun yelekler giyilerek ve çok düşük dozlarda röntgen ışını kullanan cihazlarla bu sorun giderilebiliyor.

Hamilelik Süresince Ağız Ve Diş Sağlığını Korumak İçin Ne Yapmak Gerekiyor?

Anne adayının diş çürüklerini ve diş eti hastalıklarını önlemek için günde 2 kez, 3 dakika süre ile dişlerini “fluorid” içeren bir diş macunu ile fırçalaması, dişlerinin arasını diş ipi ile temizlemesi ve fluoridli bir ağız gargarası kullanması gerekiyor. Diğer bir önlem ise hamilelik boyunca diş hekimi kontrolünde olmak. Diş kliniğine düzenli olarak kontrole gelmek ve diş temizliği yaptırmak, hamilelik süresince anne adayının acil bir durumla karşılaşma ihtimalini azaltıyor.

Neden bazı bebekler erken doğar?


Bebeğiniz hayata erken “merhaba” diyebilir. Ama teknoloji artık 23 haftalık prematüre bebeklerin bile hayatta kalmasına olanak veriyor.

Tıp, prematüre bebeği, “anne karnında geçmesi beklenen 37-41 haftalık süreyi tamamlayamadan ve yeterli olgunlaşmaya ulaşamadan doğan bebek” olarak kabul ediyor.

Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Ayşe Sokullu, 37 haftadan erken doğan bebeklerin prematüre kabul edildiğini, ancak günümüzde prematüre doğumun yaşamla bağdaşma sınırının en gelişmiş merkezlerde 23-24 haftalara kadar indiğini belirtiyor.

Neden bazı bebekler erken doğar?

Dr. Sokullu’ya göre prematüre doğumun nedenleri şöyle:

Çoğul gebelik

Bebeğin eşinin (plesanta) erken ayrılması

Bebeğin içinde bulunduğu suyun fazlalığı ve azlığı

Annenin 18 yaş altında ya da 40 yaş üzerinde hamile kalması

Hamilelikte tansiyon yükselmesi

Boya göre aşırı kilolu ya da aşırı zayıf olma

Alt genital sistemdeki enfeksiyonlar

Hamilelikte değişik sebeplere bağlı kanamalar

Rahimde yapısal bozukluklar

Rahim ağzındaki hastalıklar ya da cerrahi girişimler

Sık aralıklı gebelikler

Annenin akciğer, kalp, böbrek, karaciğer gibi değişik sistemik hastalıkları olması

Kansızlık

Ağır beslenme yetersizliği

Sigara ve alkol alışkanlığı

Ruhsal bunalımlar

Yaşanan yoğun stres ve üzüntüler

Ağır çalışma koşulları

Ancak şunu unutmamalısınız ki, bu sebeplerden hiçbiri yokken de erken doğum gerçekleşebilir. Dr Sokullu, daha önceki hamileliğinde ya da hamileliklerinde erken doğum riski yaşamış olan hamilelerin sonraki hamileliklerinde de risk altında olduklarını vurguluyor.

Prematürenin riskleri

D. Sokullu, solunum yetersizlikleri ve beyin kanamalarının prematüre bebeklerde genel olarak ilk günlerde yaşamı en çok tehdit eden sorunlar olduğuna dikkat çekiyor. Diğer yaşanabilecek sorunları da şöyle sıralıyor:

Sindirim sistemi problemleri

Enfeksiyon

Uzun vadede prematüre anemisi (kansızlık)

Nörolojik aksaklıklar

Görme ve işitme duyularında kayıp

İlerleyen tıp çok erken gözlerini açan prematürelere de yaşama şansı tanıyor. Ancak uzmanlar, bebeğin doğum haftası ne kadar erkense kalıcı özür riskinin o derece yüksek olacağını belirtiyor. Özellikle beyin kanamasının varlığı durumunda bu olasılık artıyor.

Kuvöz bakımı

Prematüre bebekler, kuvöz denilen ısıtıcılı küçük odacıklarda ya da üstten ısıtıcılı açık yataklarda bakılıyor. 1000 gram ve 30 hafta altında doğan bebekler, genelde ilk günlerini solunum cihazına bağlı olarak geçiriyorlar. Bebek 1500 grama ulaştığında ve 34’üncü haftadan itibaren, solunum sıkıntısı olasılığı azalıyor. Beslenme, başlangıçta damar yoluyla yapılıyor, zamanla mideye tüple beslenmeye ve yutma refleksi geliştiğinde ağızdan beslenmeye geçiliyor.

Evde prematüre bakımı nasıl yapılır?

Dr. Sokullu, prematüre bir bebeğin evde bakılması için damar yolundan beslenme ihtiyacının sona ermiş olması, solunum sorununun olmaması, normal oda ısısında vücut ısısını koruyabilmesi, hastanedeki en az son üç gün içinde doktor girişimi gerektiren bir sorunu olmamış olması gerektiğini belirtiyor. Dr. Sokullu’ya göre evde bakımda dikkat edilmesi gerekenler şöyle:

Bebeğin enfeksiyondan korunması gerekli, bu nedenle el ve ortam temizliği önemli.

Prematüre bebeklerin hızlı büyüme ihtiyaçları nedeniyle çoğunlukla anne sütünün kalori ve protein içeriğini artıran zenginleştirici mamalar veya prematüre mamaları beslenmeye eklenir. Beslenme şekli bebeğin durumuna göre memeden emerek, biberonla ya da tüple yapılabilir.

Sık aralıklı doktor kontrolleri aksatılmamalı. Düzenli tartı artışının sağlanması, prematüreliğe bağlı devam eden sorunların çözümünde en önemli yardımcıdır.

Hamilelikte kaç kilo alınmalı?


Hamilelik döneminde tüm temel besin maddelerinden yeterince ve düzenli olarak alınması gerekiyor.

 

hamileHamilelikte sağlıklı ve ideal kilo alımı önerilerinin, annenin gebelik öncesi kilosuna, yaşına ve çoğul gebelik durumuna göre farklı şekillerde olduğunu söyleyen Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Zuhal Güler Çelik, hem anne adayının hem de bebeğin sağlığı için önerilerini şöyle sıralıyor:

Gebelik başlangıç ağırlığı ideal kilosunun üzerinde olanların daha az kilo alması istenirken, ağırlığı idealin altında olanların ise bebeğin yeterli gelişebilmesi için daha fazla kilo almaları istenir.

Gebelikte kilo alımının izlenmesi çok büyük önem taşımaktadır. İdeal kilosunda olan bir anne için öneride bulunmak gerekirse; ilk üç ay süresinde her ayda 0.5-1 kg, sonraki aylarda ise 1.5-2.0 kg ağırlık kazanması sağlıklı olacaktır.

Gebelik süresince annenin toplam ağırlık kazanımı 10-14kg, ortalama 12.5kg+- yüzde 15 olmalıdır. 7 kg’dan az olan ağırlık kazanımı, hem annenin hem de bebeğin hayatını tehlikeye sokabilir.

Ayrıca, hamilelik süresince özellikle de ilk dört aydan sonra annenin kesinlikle kilo vermemesi gerekir.

Gebelikte Kilo Dağılımı

Küçük bir örnekle gebelikteki kilo dağılımını ortalama değerlerle verelim. Hamilelik öncesinde normal kiloda olduğunuzu kabul edelim ve yine hamileliğiniz süresince toplam 12 kilo aldığınızı ve 3500 gram ağırlığında bir bebek dünyaya getirdiğinizi düşünelim. Bu durumda aldığınız kiloların dağılımı şu şekildedir.

BEBEK: 350 gr.

PLASENTA: 700 gr.

AMNİYON SIIVISI: 800 gr.

UTERUS (RAHİM): 900 gr.

MEME DOKUSU: 400 gr.

KAN HACMİNDEKİ ARTIŞ: 1250 gr.

DOKULARDAKİ SU ARTIŞ: 1250 gr.

ANNEDEKİ YAĞ HACMİ ARTIŞI: 3200 gr.

Anne ve bebek sağlığını etkileyen durumları değerlendirirsek, annenin gebelik yaşının çok önemli olduğunu görürüz. 20-35 yaşları arasında gebe kalan kadınların sağlıklı gebelik geçirme ve sağlıklı bebek doğurma oranı daha yüksektir, ancak ergenlik döneminde ve 40 yaş üzerinde gebelik, hem anne hem de bebek açısından risk teşkil etmektedir.

Çok sık aralıklarla doğum yapmak yine annenin ve bebeğin sağlığını tehlikeye sokmaktadır. İki doğum arasındaki süre annenin kendini toparlayabilmesi için en az 2 yıl olmalıdır. Çok sayıda çocuk sahibi olmak yine anne ve doğacak bebeğin sağlığını tehlikeye sokabilir.