Birlikte Yaşamanın Zorlukları


İster evlilik yoluyla ister evlilik kontratı olmadan olsun, birlikte yaşamak, ilişkilerde atılabilecek en büyük adımlardan biridir. Partnerinizle aranızdaki bağı daha da güçlendirmesinin yanı sıra ilişkinin dinamiklerini de değiştirebilecek güce sahiptir.

Artık aynı evde yaşadığınız için birlikte olduğunuz her dakikanın mutluluk inde geçmesini beklememelisiniz elbette. Amacımız moral bozmak değil, yanlış beklentiler içine girmemenizi sağlamak. Çünkü biliyoruz ki mevcut ilişki aynı çatı altına girdiğinde, ilişki için yeni problemler de doğabiliyor.

Hazır mısınız?

Eğer aynı eve taşınmaya hazır hissediyorsanız, zorlu bir sınava, beklentilerinizin karşılanmamasına, biraz hayal kırıklığına ve tartışmalara da hazır olun. Aynı zamanda sevdiğiniz insana bakarak ve sarılarak uyanmanın, onunla mahremiyeti paylaşmanın sizi birbirinize daha yakınlaştıracağını bilerek mutlu olun.

Birlikte yaşamanın zamanlaması

Parterinizle ne zaman birlikte yaşayacağınız konusunda vereceğiniz kararı kolaylaştıracak bir formül ne yazık ki yok. Bazı çiftler birkaç aylık ilişkinin ardından birlikte yaşamaya başlarlar. Bazı çiftler de ancak uzun flörtün ardından evlendiklerinde birlikte yaşamaya başlarlar. Sizin için hangi zamanın doğru olduğuna en iyi siz karar verebilirsiniz.

Partnerinizin size bu konuda baskı yapmasına kesinlikle izin vermeyin. Çünkü hazır olmadığınız bir zamanda evlilik ya da birlikte yaşama, hayatı sizin için çok daha zorlaştırabilir. Birlikte yaşama konusunu aceleye getirmeden, birbirinizi yeterince tanımak için kendinize fırsat tanıyın. Birbirinizle zaman geçirin, hatta birlikte tatile çıkın ki beraber yaşadığınızda ne tür zorluklarla karşılaşabileceğinizi aşağı yukarı tahmin edebilin.

Senin evin mi benimki mi?

Evlilikse söz konusu olan, yeni bir ev kiralanması ya da satsın alınması gündeme gelir genelde. Ama nikah yapmadan birlikte yaşamaksa mevzu, “senin evine mi benimkine mi taşınmalıyız” hususu devreye girebilir. Eğer onun evine taşınacaksanız, şimdiye kadar kendine ayırdığı hayatından ve evinden kendinize yer açmanız gerekir. Tek kişilik evi “paylaşılan” bir eve dönüştürmelisiniz.

O mekana kendinize ait dokunuşlar katmanız, geçici olarak bir yerde kalıyormuş gibi değil de kalıcı olarak sizin yaşadığınız mekana dönüştürmeniz gerekir. Bu dönüşüm ister sizin eviniz olsun isterseniz de partnerinizin, çok kolay olmayacaktır. En iyisi birlikte yeni bir eve çıkmaktır. Böylece karşınızda, hiçbir eski anıyı barındırmayan boş bir tuval duracak ve bir çift olarak onu istediğiniz gibi renklendirebileceksiniz.

Para konusunda tartışma

Birbirinize çılgıncasına aşıksınız. Her anı birlikte geçirmek istiyorsunuz. Ama aynı evde yaşamaya başlayınca işin içine, pek de romantik olmayan bir mevzu giriyor: para. Bu konu ile ilgili tartışmalar gündeme geliyor. Kirayı kim ödeyecek, faturalar kimin sorumluluğunda olacak, birikim hesabınız olacak mı, her ikiniz de o hesaba katkıda bulunacak mısınız…?

Tüm bu sorunlar üzerine konuşmak kolay olmayacaktır. Üstelik bu mevzular hakkında konuşurken partnerinizin sizi şaşırtan yeni bir yüzüyle tanışmanız da olası.

Öncelikle ilişkinizin sağlıklı yürümesi için aranızdaki iletişimin güçlü olması gerekir. Para, aranızdaki en ihtilaflı konulardan biri olabilir. Adaletli, uygulanabilir ve ikiniz için de iyi çalışacak bir sistem bulmaya çalışın. Ödemeler ve diğer rutin harcamalarınız konusunda iyi bir işbölümü yapın. Zira tüm ödemelerin tek kişi tarafından karşılanması, zamanla daha büyük sıkıntı yaratabilir.

Sınırları çizin

Her zaman sevdiğiniz insana karşı en güzel, en eğlenceli halinizi sergilediniz. Ama artık birlikte yaşamaya başlıyorsunuz. Bunun her zaman böyle gitmesi pek mümkün değil. Aynı şey karşı taraf için de geçerli.

Her şeyden önce parterinize karşı eskiye kıyasla daha az çekici görünme olasılığınız mevcut. Onun da çoraplarını odanın ortasında bırakma, bulaşıkları yıkamama, pijamaları içinde aylaklık yapma halleri aranızdaki romansı hızla silikleştirebilir.

İletişiminizi koparmadan, ikinizin de en rahat olduğu halleri ve zamanları bilerek araya sınırlar koymaya karar vermelisiniz. Evet, güzel bir fantezi olabilir ama her zaman birlikte banyo yapmak zorunda değilsiniz. Ya da tüm bir tatil gününü pijamayla evde geçirmekten hoşlanıyorsa ona bu fırsatı tanıyıp kendi arkadaşlarınızla dışarıda buluşabilirsiniz.

Gizemli tarafınızı da korumanız gerekiyor elbette. Her cumartesi gecesini dışarıdan pizza ısmarlayıp DVD izleyerek geçirme alışkanlığını, zaman zaman evde ya da dışarıda romantik bir yemek buluşmasıyla değiştirin.

Aşkınızı şifreleyin: Size özel ilişki lisanı!


Birbirinize taktığınız isimler ve lakaplar, ilişkinizi güçlendiriyor, sizi yakınlaştırıyor. Hatta içten söylenen bir “sibop” bazen “seni seviyorum” kadar değerli desek! Kod adların sihri yazımızda. 

Lakaplar ve kod adlar ilişkiyi güçlendirmenin anahtarı!

Sevgi sözcükleri size ait olsa dahi aptalcadır ve mide bulandırabilir. Fakat araştırmacılar bu sözcüklerin aslında bir amaca hizmet ettiğini söylüyor: Sevimli isimler ve şifreli ifadeler, eğlenceli, sağlam ve tatminkâr bir ilişkinin zeminini hazırlıyor. Çiftler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre saçma isimler, uydurma terimler ve gizli saklı yapılan cilveler ilişkinin doyumunu daha da arttırıyor.

Sarf ettiğiniz tatlı ve komik isimlerin belli günlerde söylendiğinde daha etkili olabileceğini söylüyor seks terapisti Jamie Turndorf. Çalışmanın gösterdiğine göre ilişkilerinde bu tür kelimeleri kullanan çiftler daha mutlu kalıyor. “Takma isimler ve uydurma sözcükler günlük yaşama pozitif enerji aşılamanın en kolay yoludur” diyor Turndorf. Aynı zamanda bu, ilişkini güçlendirmenin de muhtemelen tek kolay yolu.

İster bebek gibi konuşun ister şifreli bir lisan kullanın. (Örneğin: Burası biraz soğudu! Anlamı: Hemen gidelim buradan!). Hepsi baştan sona ikinizin sıkı bir ilişkide olduğunuzu gösterir.

“Sembolik olarak söylediğiniz ise, eşinizle ve ilişkinizle kendi konuşma tarzınızı geliştirerek yeterince ilgilendiğinizi gösterir” diyor aile çalışmaları yöneticisi Belly Buton Fuzz.

“İlişkide kendi gizli dünyanızı ve kültürünüzü yaratın”

LAKABIN ARDINDAKİ ANLAM…

“How To Improve Your Marriage Without Talking About It” in yazarı Pat Love, sevimli isimlerin aynı zamanda bir sınır yarattığını söylüyor. “Bu ilişkinizi ayrıcalıklı kılmanın bir yoludur. İşitsel bir marka gibidir” diyor Love. Konuşmalarınıza kulak misafiri olan diğer insanlar, birbirinize ne kadar bağlı olduğunuzu anlayacak.

“Bu esprili konuşmalar, aynı zamanda ileri sarma tuşu gibidir” diyor Los Angeles’dan iletişim ve beden dili uzmanı Lillian Glass. Bazen iş yerinde geçirdiğiniz zor bir gün sonrasında, tek istediğiniz eve dönüp, bir şişe kırmızı şarap açmak ve koltuğa kıvrılmak olur.

Eşinin alışılageldik “Bugün embesil patronum hayatımın altı saatini gereksiz işlerle harcamamı sağladı ve şu anda gerçekten rahatlamış durumdayım” şifresini çözebilen biri olması ne kadar mükemmel olurdu değil mi? İfade, duyarlılık ve günlük akıl merkezi iki kelime ile değiştirilebiliyor. Tüm günün sıkıntısını adım adım hafifletmenize gerek yok.

Kişiselleştirilmiş lisan, yalnızca ilişkiyi güçlendirmiyor, aynı zamanda kurtarıyor da.

University of Western Ontario Psikoloji Profesörü Lorne Campbell tartışma esnasında şakalaşma durumunu araştırdı. Araştırmada, bu komik sözcüklerin anlaşmazlıkları giderirken ilişkiyi de güçlendirdiğini açıklandı. Saçma bir tartışmaya gelişigüzel espri katmak, yalnızca tansiyonu hafifletmiyor aynı zamanda sizi geçmişe götürüyor.

Arada kalmış ilişkiler


Zorlaya zorlaya götürmeye çalıştığınız, pek de hayallerinizi karşılamayan, birçok problem yaşadığınız ama ısrarla sürdürdüğünüz bir ilişkiniz mi var? İşte ‘taşların bir türlü yerine oturmayacağı’ düşüncesinin sezildiği duygusal ilişkiler…

Yıllardır süren hatta nikâh masasına bile oturacağınız ilişkinizi zorlaya zorlaya mı sürdürüyorsunuz? Bir türlü kopamıyorsunuz ama yine de doğru insanın o olduğundan emin değil misiniz? Başkalarının yanında çok yakınken, baş başa kaldığınızda aranızda uçurumlar mı oluyor? O halde siz ‘arada kalmış’ bir ilişki yaşıyor olabilirsiniz.

Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir anlatıyor. İşte arada kalmış ilişkilerin genel özellikleri:

TUTARSIZLIK

Arada kalmış ilişkilerdeki duygu, düşünce ve davranışlarda ahenksizlik ve tutarsızlık vardır. İlişkiden emin olmanın vereceği huzur ve derin mutluluk hissi yerine; yüzeysel ve zorlama yaşanan keyifli anlar ve ani çöküşler, düşünsel-duygusal paylaşımın yetersizliğinden oluşan ‘sıkılma’ gibi duygu-durumlar yaşanır. İlişki spontan bir şekilde akmıyordur; tartışmalarla veya sürekli faaliyetler (geziler vs.) planlayarak, ilişkiyi siz (biriniz veya ikiniz birden) sürüklüyorsunuzdur.

‘ZORLAMA’ ROMANTİZM

Arada kalmış ilişkilerde (bir taraf veya her iki taraf için), bir ilişkide beklenebilecek temel jestler yapılırken zorlanılır, ‘unutarak’ yapılmaz veya sanki bir görevmiş hissi vererek rutine bağlanır. Özen göstermiyorsa durumu normalleştirmeye çalışırsınız. Örneğin; “el ele tutuşmayı sevmemesi normal” veya “her hafta sonu buluşmaya bence de gerek yok” gibi…Rutine bağlanan jestler ise sıkıntı verir. Her iki durumda da, aslında işlerin yolunda gitmediğini hissedersiniz.

BAŞKASINA YAKIŞTIRMAK

Yanlış bir yap-bozun parçalarını zorla birbirine eklemeye çalışmak gibi, arada kalmış bir ilişkideki kişiler de birbirlerine tam olarak yakışmadıklarını hissederler. ‘Birini kendine yakıştırmak’, o kişinin yüz-vücut ifadesinden, değer yargılarından, davranışlarından ve bunlarla oluşan duygulardan etkilenebilir. O kişiyi beğenseniz bile, sanki olması gereken yer, sizin yanınız değildir.

GELECEK HAYALLERİ

O kişinin annelik/babalık için yetersiz olduğunu düşünmeyebilirsiniz de, kendi çocuğunuzun anne/babası olarak içinize sindiremezsiniz. Onu, yaşlılığınızda birlikte yaşayacağınız, birbirinize bakmak zorunda kalabileceğiniz zamanların hayaline bir türlü oturtamazsınız; sabır, emek ve güçlü sevgi gerektiren fedakârlıklara yeterince motive olamayacağını düşünürsünüz.

ÇEVRE VE İLİŞKİLER

Arada kalmış ilişkilerde, birbirinizin arkadaşlarıyla görüşmeye (biriniz veya ikiniz birden) gönülsüz olursunuz. Başkalarının yanında abartılı bir ilgi sergileyip yalnızken soğuk olmak veya başkalarının yanında sanki hiç birliktelik yaşanmıyormuş hissi verecek kadar kopuk olmak gibi. Bunlar, o ilişkiye ait olma hissinin yapay bir şekilde zorlanmasından, başkalarının yanında maskelenemeyecek kadar yetersiz saygı, sevgi ve tutku gibi duyguların olmasından kaynaklanabilir.

Peki, ‘arada kalmış ilişkiye’ neden ısrarla devam edilir? Klinik Psikolog Sinem Demir, kişinin koyduğu bazı kriterlerin ve kodlamaların, bu tür ilişkilerin bitirilmesine engel olduğunu söyledi ve o kodların ne anlama geldiğini şöyle anlattı:

‘Uygunluk’ kriteri

‘Birbirimize ailevi-mesleki-eğitim yönlerinden o kadar uyuyorduk ki…’ diye düşünen bir kişi veya çift, ilişkinin ayrıntılarında gizlenen ve ilişkiyi ‘arada bırakan’ özellikleri azımsayabilir. Karşılıklı uygunluk düzeyinin fazla olmasına rağmen taşlar bir türlü yerine oturmuyorsa, aslında önemli olan ancak önemsizleştirmeye çalışılan ayrıntılar, alttan alta o ilişkinin temellerini çürütebilir. Bu ayrıntılar, çift arasında açıklıkla ele alınmalıdır.

‘O benim kısmetim’ kodlaması

Kişiler kendi beklentilerini, duygularını, değer yargılarını azımsayıp, ‘sihirli bir zaman diliminde’ karşılarına çıkan kişinin ‘o kişi’ olduğu düşüncesine saplanırlarsa, arada kalmış bir ilişkiyi sürdürmekte ısrar edebilirler. O ilişkiyi duygusal yakınlık hissi/değer yargılarındaki uyuşma vb. konularında değerlendirmeden, sadece ‘tam da beklediğim zamanda karşıma çıktı, yaşım ilerlemeden zaman kaybetmeyeyim’ düşüncesine dayanılırsa, iteklenen bir ilişkide daha fazla zaman kaybedilir.

‘Ben bırakmam, o bıraksın’ kodlaması

Arada kalmış bir ilişkide, beğeni düzeyi daha az olan kişi, karşı tarafın ilgisine alışıyorsa ve bundan bir tür ego-tatmini yaşıyorsa, ilişkiyi akışına bırakarak ‘ben bırakmam, ne olursa zamanı gelince olur’ diyebilir. Kadınlarda daha sıklıkla gözlenen, ‘kadın erkeği bırakırsa gelecekte yalnız kalır ve bu yalnızlık onun suçu olur’ kültürel kodlamasıdır; bu, arada kaldığı bilinen bir ilişkinin ısrarla sürdürülmesine yol açabilir.

Duygusal olgunlaşmanın yetersizliği

Duyguların yeterince olgunlaşmadığı durumlarda, karşımızdaki kişinin bize nasıl davrandığı, bizim ona hangi duyguları niye hissettiğimiz gibi konuları derinlemesine irdelemeyiz. Onun görüntüsünü beğenmiş olabiliriniz ve hissettiğiniz tutku duygusunu ‘aşk’ olarak yorumlayarak, size olan duygu ve davranışlarındaki kopuklukları görmezden gelmeye çalışabilirsiniz. ‘Sevgi/aşk/beğeni/değer yargıları’ konusunda duygusal olgunlaşmamız ilerledikçe ve kişisel senaryolarımızın farkına vardıkça, duygusal ilişkilerde bu tür ‘takılmalar’ yaşama olasılığımız azalır.

Kişisel senaryolar

Kişinin, yeterince motive olamadığı bir ilişkiden çıkamaması ‘kendini feda et ama başkalarını asla üzme’ şeklinde gelişmiş kişisel senaryosuyla ilişkili olabilir. ‘Kurtarıcı’ rolünü, farkında olmadan benimsemesi de, diğer olasılıktır. Karşı tarafın ilgisinin yetersiz olduğunu hissetmesine karşın o ilişkiyi ısrarla sürdüren bir başka kişi ise, ‘benim bir ilişkide o kadar da mutlu olmama gerek yok’ gibi bir kişisel senaryoda takılmış olabilir. Bu kişinin duygusal ilişkilerinde kendini tanımladığı rol ‘kurban’ olabilir. Erken yaşlarda ciddi ayrılıklar yaşamış olanlar veya ebeveynleriyle bağımlılık ilişkileri sürenler de, arada kalmış ilişkilerden kopmakta zorlanabilirler.

 

İlişkide yeni kurallar




Yeni ilişki modellerinde neler ön planda? Artık ilişkilerimizde nasıl davranmalıyız? Hangi hareketlerden kesinlikle kaçınmalıyız? Modern Kadın yeni ilişkilerin kurallarını inceledi.

Konuşmamızdan davranışlarımıza, mesajlaşmamızdan içgüdülerimize kadar günümüz yeni ilişkilerinde nelerin ön planda olduğunu biliyor muydunuz?

Modern Kadın sizler için “yeni ilişkilerin” kurallarını inceledi. İşte dikkat etmemiz gerekenler. 

 

Konuşma

İlişkideki sohbetlerde artık doğallık ön planda. Doğallığın yanı sıra açıklık da… Yani sevgilinizle konuşacağınız konularda çekingenlik yaşamak yerine; yeni ilişki tiplerinde ne hissettiğinizden onunlayken ne kadar mutlu olduğunuza kadar her şeyi kısa ve öz şekilde paylaşın.

Baskı

Baskı günümüz ilişkilerinde uygulanmaması gereken hareketlerin başında geliyor. Yani sevgilinize ne yapacağınız söylemeniz çok yanlış! Olgunlaşmış bir ilişkinin zıttına; ona karışarak sevgilinizin veya eşinizin kendi sınırlarına bencil bir şekilde müdahale etmiş olursunuz. Unutmayın; günümüz ilişkilerinde sevgilinizi ne çok özgür bırakmak ne de aşırı baskı kurmak doğru. Pudra.com olarak önerimiz; bu iki dengeyi sağlıklı bir şekilde kurabilmeniz.

İmalı tavsiyeler

Sevgilinizle konuşurken size verdiği tavsiyelere mutlaka kulak asın. Çünkü bu tavsiyeler veya imalı konuşmalar hem sevgilinizin yönlerini daha iyi tanımanıza, hem de ilişkinizi doğru şekillendirmenize yardımcı olacaktır. Siz onunla konuşurken her halükarda dikkatinizi toplayın, detayları kaçırmayın. Çünkü günümüz ilişkilerinde tavsiyeler aleni bir şekilde değil, dolaylı yollarla yapılıyor. Dolayısıyla dikkat kesilmek gerek! Emin olmadığınız durumlarda da mutlaka çekinmeden ona bu konuda sorular sormak…

Mesajlaşma

Tabii ki günümüz ilişkilerinin temeline oturan iletişim yöntemlerinden biri de SMS’ler, cep telefonları, e-mail’ler ve sosyal iletişim ağları. Ama burada da dikkatli olmanız gereken konular var. Örneğin her gün ona “Seni özledim” diye mesaj atmanız bu duygunun anlamını yitirtecek ve ilişkinizi yıpratacaktır. Ara ara, resmiyetten uzaklaşıp, seksi mesajlar atmanız ise ilişkinize farklı bir heyecan katacaktır. Ama dediğimiz gibi; telefon konuşmalarınızı ve mesajlaşmalarınız fazla sık yapmayın ki ilişkinizde rutin yaratmasın. Teknolojik ulaşım araçlarının garantisi olmadan, birbirinizi özleyebilin!

İçgüdüler

İçgüdülerinizi dinleyin. Sevgilinizle ilk buluşmanızdan bahsedelim. Onunla tanıştığınızda, standartlara baktığınızda, herşey normal ve çok düzgün olabilir. Ama içinizde yanan bir alarm ışığı da olabilir. Yeni ilişki kurallarına göre böyle bir durumda içinizdeki alarmı dinleyin. Aynı şekilde ilişkilerinizde yaşadığınız sıkıntılarda da… Pudra.com olarak tekrar hatırlatıyoruz, artık ilişkiler için kitaplarda yazılı olanların, kuralların dönemi değil; içgüdülerin dönemi.

Eleştiri

Eleştirmek için çok erken davranmayın. Her türlü eleştiriyi yapmadan önce bir süre düşünün, tartın, biçin. Bu eleştiriyi yapmanın ilişkinizi nasıl etkileyeceğini öngördükten sonra bunu uygulayın veya uygulamayın. Tahammülün gitgide azaldığı günümüz toplumunda eleştiriyi kaldıran insan sayısı da bir o kadar azaldı. Bunu unutmayın ve ilişkilerinizde de göz önünde bulundurun.

Kendi ayaklarınız üzerinde durun

Özellikle kadınlar için oldukça önemli bir konu bu. Günümüz evlilik yapılarında kendi ayakları üzerinde durabilen, çalışan ve kendi hayatını döndürebilen kadınların kurduğu ilişkilerin daha sağlıklı olduğu aşikar. Kendi geçiminiz sağlamayı başarmış bir kadın, erkeğin gözünde çok daha saygıdeğer bir konuma yerleştiği gibi, kadının kendi özgüveni açısından da çok önemlidir. Sonuçta hepimiz biliyoruz ki, özgüven olduğu gibi ilişkiye yansıyan bir duygu.

Sosyal çevre

Yeni ilişkilerde bağımsız sosyal hayatlar oldukça önemli. Siz sevgilinizin sosyal sınırlarını bileceğiniz gibi; kimi zaman ona uyum sağlamalı, kimi zaman ise onu yalnız bırakmayı tercih etmelisiniz. Ayrıca sizin de kendi sosyal ortamınız ve sınırlarınız olmalı. Aynı şekilde bu ortama da onu gerektiğinde sokmalı, gerekmediğinde ise kendi programınızı yapmalısınız.

Mesafe

Günümüz ilişkilerinde mesafe oldukça önemli bir konu. Evet; ilk başta bahsettiğimiz gibi samimiyet, açıklık ön planda. Fakat aynı zamanda önemli olan şey mesafenin dengesini doğru kurabilmek. Örneğin yeni birlikte olmaya başladığınızda sürekli, her gün görüşmeyin. Veya ilişkinin daha ileri safhalarında hemen her şeyinizi paylaşmayın. Evli olsanız bile aranızda “saygı”yı simgeleyen sıcak bir mesafe olsun!

Arada kalmış ilişkiler


Zorlaya zorlaya götürmeye çalıştığınız, pek de hayallerinizi karşılamayan, birçok problem yaşadığınız ama ısrarla sürdürdüğünüz bir ilişkiniz mi var? İşte ‘taşların bir türlü yerine oturmayacağı’ düşüncesinin sezildiği duygusal ilişkiler…

Yıllardır süren hatta nikâh masasına bile oturacağınız ilişkinizi zorlaya zorlaya mı sürdürüyorsunuz? Bir türlü kopamıyorsunuz ama yine de doğru insanın o olduğundan emin değil misiniz? Başkalarının yanında çok yakınken, baş başa kaldığınızda aranızda uçurumlar mı oluyor? O halde siz ‘arada kalmış’ bir ilişki yaşıyor olabilirsiniz.

Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir anlatıyor. İşte arada kalmış ilişkilerin genel özellikleri:

TUTARSIZLIK

Arada kalmış ilişkilerdeki duygu, düşünce ve davranışlarda ahenksizlik ve tutarsızlık vardır. İlişkiden emin olmanın vereceği huzur ve derin mutluluk hissi yerine; yüzeysel ve zorlama yaşanan keyifli anlar ve ani çöküşler, düşünsel-duygusal paylaşımın yetersizliğinden oluşan ‘sıkılma’ gibi duygu-durumlar yaşanır. İlişki spontan bir şekilde akmıyordur; tartışmalarla veya sürekli faaliyetler (geziler vs.) planlayarak, ilişkiyi siz (biriniz veya ikiniz birden) sürüklüyorsunuzdur.

‘ZORLAMA’ ROMANTİZM

Arada kalmış ilişkilerde (bir taraf veya her iki taraf için), bir ilişkide beklenebilecek temel jestler yapılırken zorlanılır, ‘unutarak’ yapılmaz veya sanki bir görevmiş hissi vererek rutine bağlanır. Özen göstermiyorsa durumu normalleştirmeye çalışırsınız. Örneğin; “el ele tutuşmayı sevmemesi normal” veya “her hafta sonu buluşmaya bence de gerek yok” gibi…Rutine bağlanan jestler ise sıkıntı verir. Her iki durumda da, aslında işlerin yolunda gitmediğini hissedersiniz.

BAŞKASINA YAKIŞTIRMAK

Yanlış bir yap-bozun parçalarını zorla birbirine eklemeye çalışmak gibi, arada kalmış bir ilişkideki kişiler de birbirlerine tam olarak yakışmadıklarını hissederler. ‘Birini kendine yakıştırmak’, o kişinin yüz-vücut ifadesinden, değer yargılarından, davranışlarından ve bunlarla oluşan duygulardan etkilenebilir. O kişiyi beğenseniz bile, sanki olması gereken yer, sizin yanınız değildir.

GELECEK HAYALLERİ

O kişinin annelik/babalık in yetersiz olduğunu düşünmeyebilirsiniz de, kendi çocuğunuzun anne/babası olarak içinize sindiremezsiniz. Onu, yaşlılığınızda birlikte yaşayacağınız, birbirinize bakmak zorunda kalabileceğiniz zamanların hayaline bir türlü oturtamazsınız; sabır, emek ve güçlü sevgi gerektiren fedakârlıklara yeterince motive olamayacağını düşünürsünüz.

ÇEVRE VE İLİŞKİLER

Arada kalmış ilişkilerde, birbirinizin arkadaşlarıyla görüşmeye (biriniz veya ikiniz birden) gönülsüz olursunuz. Başkalarının yanında abartılı bir ilgi sergileyip yalnızken soğuk olmak veya başkalarının yanında sanki hiç birliktelik yaşanmıyormuş hissi verecek kadar kopuk olmak gibi. Bunlar, o ilişkiye ait olma hissinin yapay bir şekilde zorlanmasından, başkalarının yanında maskelenemeyecek kadar yetersiz saygı, sevgi ve tutku gibi duyguların olmasından kaynaklanabilir.

Peki, ‘arada kalmış ilişkiye’ neden ısrarla devam edilir? Klinik Psikolog Sinem Demir, kişinin koyduğu bazı kriterlerin ve kodlamaların, bu tür ilişkilerin bitirilmesine engel olduğunu söyledi ve o kodların ne anlama geldiğini şöyle anlattı:
‘Uygunluk’ kriteri

‘Birbirimize ailevi-mesleki-eğitim yönlerinden o kadar uyuyorduk ki…’ diye düşünen bir kişi veya çift, ilişkinin ayrıntılarında gizlenen ve ilişkiyi ‘arada bırakan’ özellikleri azımsayabilir. Karşılıklı uygunluk düzeyinin fazla olmasına rağmen taşlar bir türlü yerine oturmuyorsa, aslında önemli olan ancak önemsizleştirmeye çalışılan ayrıntılar, alttan alta o ilişkinin temellerini çürütebilir. Bu ayrıntılar, çift arasında açıklıkla ele alınmalıdır.

‘O benim kısmetim’ kodlaması

Kişiler kendi beklentilerini, duygularını, değer yargılarını azımsayıp, ‘sihirli bir zaman diliminde’ karşılarına çıkan kişinin ‘o kişi’ olduğu düşüncesine saplanırlarsa, arada kalmış bir ilişkiyi sürdürmekte ısrar edebilirler. O ilişkiyi duygusal yakınlık hissi/değer yargılarındaki uyuşma vb. konularında değerlendirmeden, sadece ‘tam da beklediğim zamanda karşıma çıktı, yaşım ilerlemeden zaman kaybetmeyeyim’ düşüncesine dayanılırsa, iteklenen bir ilişkide daha fazla zaman kaybedilir.

‘Ben bırakmam, o bıraksın’ kodlaması

Arada kalmış bir ilişkide, beğeni düzeyi daha az olan kişi, karşı tarafın ilgisine alışıyorsa ve bundan bir tür ego-tatmini yaşıyorsa, ilişkiyi akışına bırakarak ‘ben bırakmam, ne olursa zamanı gelince olur’ diyebilir. Kadınlarda daha sıklıkla gözlenen, ‘kadın erkeği bırakırsa gelecekte yalnız kalır ve bu yalnızlık onun suçu olur’ kültürel kodlamasıdır; bu, arada kaldığı bilinen bir ilişkinin ısrarla sürdürülmesine yol açabilir.

Duygusal olgunlaşmanın yetersizliği

Duyguların yeterince olgunlaşmadığı durumlarda, karşımızdaki kişinin bize nasıl davrandığı, bizim ona hangi duyguları niye hissettiğimiz gibi konuları derinlemesine irdelemeyiz. Onun görüntüsünü beğenmiş olabiliriniz ve hissettiğiniz tutku duygusunu ‘aşk’ olarak yorumlayarak, size olan duygu ve davranışlarındaki kopuklukları görmezden gelmeye çalışabilirsiniz. ‘Sevgi/aşk/beğeni/değer yargıları’ konusunda duygusal olgunlaşmamız ilerledikçe ve kişisel senaryolarımızın farkına vardıkça, duygusal ilişkilerde bu tür ‘takılmalar’ yaşama olasılığımız azalır.

Kişisel senaryolar

Kişinin, yeterince motive olamadığı bir ilişkiden çıkamaması ‘kendini feda et ama başkalarını asla üzme’ şeklinde gelişmiş kişisel senaryosuyla ilişkili olabilir. ‘Kurtarıcı’ rolünü, farkında olmadan benimsemesi de, diğer olasılıktır. Karşı tarafın ilgisinin yetersiz olduğunu hissetmesine karşın o ilişkiyi ısrarla sürdüren bir başka kişi ise, ‘benim bir ilişkide o kadar da mutlu olmama gerek yok’ gibi bir kişisel senaryoda takılmış olabilir. Bu kişinin duygusal ilişkilerinde kendini tanımladığı rol ‘kurban’ olabilir. Erken yaşlarda ciddi ayrılıklar yaşamış olanlar veya ebeveynleriyle bağımlılık ilişkileri sürenler de, arada kalmış ilişkilerden kopmakta zorlanabilirler.

NE YAPMALI?

İlişkinizin arada kalmış olup olmadığını anlamak, zamanla veya ani gelişen olaylarla duyguların netleşmesi ile gerçekleşebilir. İlişkinin bütününü ve ilişkilerdeki benzer tutumlarınızı değerlendirmek için psikoterapiden faydalanabileceğiniz gibi, ‘gerçekten onu mu istiyorum, bu ilişkiyi sürdürmeyi bir ‘başarı’ olarak kabul edip hırs haline mi getirdim, yoksa yalnız kalmaktan mı korkuyorum’ gibi sorulara cevap aramak işe yarayabilir.

Olgun kadın genç erkek ilişkisi


Zaman zaman medyada olgun kadın-genç erkek ilişkileri gündeme geldikçe bu ilişki türünün nasıl bir şey olduğu tartışılmaya başlanıyor. Bu defa biz modern kadın olarak, yeni medyatik bir ilişkinin gündem yaratmasını beklemeden oturumu açıyoruz!

Olgun kadın ile genç erkek arasında yaşanan ilişkinin artıları ve eksileri neler?

Şu bir gerçek ki erkekler ayakları yere sağlam basan, kendine güvenli ve olgun kadınlarla birlikte olmak istiyorlar. Tabii bu özellikleri kendi yaş gruplarında bulmaları o kadar kolay değil. Öte yandan kadınlar tutkulu, hırslı, çekici ve nazik erkekleri tercih ediyorlar. Bu düşünceden yola çıkarak olgun kadın-genç erkek ilişkisinin kesinlikle işlediğini söyleyebiliriz.

Olgun kadın genç erkek ilişkisinin avantajları

Daha az bagaj

Evet, genç erkek daha az bavulla dolaşan erkektir aynı zamanda. Biraz dolaylı oldu, haklısınız. Açıklayalım. 40’larında bir erkektense 20’lerinde bir erkek, geçmiş on yıllık yaşantısında daha az ilişki bitirip size gelmiş erkek demektir. Düşünmek zorunda kalacağınız eski karısı, çocukları gibi ekstra çantalar yoktur koltuğunun altında. Sadece ikiniz varsınız. Hepsi bu!

Hırs

20’lerinin sonunda ya da 30’larının başında erkekler genelde daha yaşlı olanları gibi isteksiz değillerdir. Hayatta pek çok şeye karşı… Seks de buna dahildir. Zorunluluklar değil, arzuları yönlendirir eylemlerini. Daha genç bir erkekle birlikte olmak, aslında kişisel hedeflerinizi belirlemeniz ve onlara ulaşmanız konusunda size yardımcı olur. Çünkü onun hırsı ve enerjisi size ilham verir.

Öğrenmeye açıklık

Genç erkek, hayatın her alanında daha hevesli ve öğrenmeye açıktır. Ve sizin hayat tecrübenize değer veren, takdir eden biri ile birlikte olmak size tazelik kazandırır. Görmüş geçirmiş birine yeni numaralar öğretemezsiniz, ama genç birinin her zaman sizden öğreneceği bir şeyler vardır. Ayrıca genç bir erkek, birlikte olduğu kadının yeteneklerini ve başarılarını kendisi için bir tehdit olarak görmez, gerçekten onlara hayranlık duyar.

Cazibe

Hadi itiraf edelim, genç erkekler her zaman daha iyi görünüyorlar, öyle değil mi? Ve kendimize karşı dürüst olalım; fiziksel çekicilik aslında ilişkinin önemli bir parçası. Düşünsenize, bir davette kolunuzda bir yakışıklı ve siz…

Olgun kadın genç erkek ilişkisinin devantajları

Bağlılık sorunu

Genç bir erkek için siz “son liman” olmayabilirsiniz. Çünkü çoğu genç erkek, henüz uzun dönemli ilişkiyle ilgilenmiyordur bile. Gözü her gördüğü güzel kadının üzerinde kalıyordur. Eğer siz ona aşıksanız, o ise sadece seks için sizinle birlikteyse, incinme ihtimalinizi göz ardı etmeyin.

Para

Genç bir erkek, sizin alıştığınız gibi finansal istikrar içinde bulunmayabilir. O halde temkinli olun. Eğer hesabı sürekli sizin ödemenizi bekliyor, sizden onun için bir şeyler almanızı istiyorsa dikkatli olun. Sizi para için kullanmasına müsaade etmeyin. Ancak şunu da unutmayın; illa ki aynı ekonomik ve sosyal seviyede olmanız gerekmiyor. İyi anlaşabildiğiniz, kolay iletişim kurabildiğiniz ve aynı frekanslarda kalmayı başarabildiğiniz sürece başarılı bir ilişki yürütüyorsunuz demektir.

Dedikodu

Her ne kadar siz genç erkek avcısı bir kadın olmasanız da, genç bir erkekle birlikte olduğunuz duyulduğu anda, çevredekilerin burunlarını sizin işinize sokması sorunuyla karşılaşabilirsiniz. İşte bu nedenle bazı arkadaşlarınızın, aile üyelerinizin, çalışma arkadaşlarınızın sizi yargılamasına karşı uyanık olun. Eğer siz ve partneriniz birlikte mutluysanız, sizin genç erkek avcısı bir kadın olduğunuz yönünde çıkarılan dedikodulara ve damgalamalara boyun eğmeyin. Ama ilişkinize dair sizin de kuşkularınız varsa o zaman uyarılara dikkat edin…

 

İlişkinizde dengeli olun


İlişkinizde herşeyi dengeli yaşayın. ‘Az’lardan da sakının, ‘aşırı’lardan da… İşte ilişkinizde kurabileceğiniz tüm dengelerle ilgili bir yazı…

Sevgini aşırı göstermek ya da hiç belli etmemek, vaktinin tamamını ona ayırmak ya da hiç ilgilenmemek… Tüm bu ilişki kriterlerinde dengeyi kurabilmek çok önemlidir. ‘Az’ veya ‘çok’lar yerine her şey dozunda yaşamanız ilişkinizin daha sağlıklı, dolayısıyla daha uzun vadeli olmasını sağlayacaktır.

Konuşma dengesi: evde ve arkadaş çevresinde konuşulacaklar…

Eleştirmek, alay etmek, küçümsemek… Bunlar kime, nerede ve nasıl yapılırsa yapılsın, iyi niyet içermeyen hareketlerdir. Hem karşınızdaki insanı kıracak, hem de sizi pek de mutlu bir insan yapmayacaktır. İlişkinizde de mutlaka insan içinde konuşulacaklar, aile içinde konuşulacaklar ve ikiniz baş başayken konuşulacaklar dengesini kurmak gerekir. Arkadaşlarınızın yanında, aslında ikinizin arasında kalması gereken konuları asla paylaşmayın. Eleştireceğiniz bir konu varsa bunu evde baş başayken yapın. Ve evde konuştuğunuz konular her zaman evde kalsın!

Tartışma dengesi: ne hep ne hiç…

Tüm kızgınlıkların içe atıldığı, hiçbir tartışmanın yaşanmadığı bir ilişki; sürekli kavga edilen ilişkiler kadar sağlıksızdır. Çünkü içe atılan tüm sıkıntılar ilişkinin ileri safhalarında çok daha büyük zedelenmelere yol açabilir. Sürekli kavganın da sağlıksız bir ilişkinin en büyük göstergesi olduğunu hepimiz biliyoruz zaten. Dolayısıyla burada dengeyi kurarak; gerektiğinde tartışabilmeyi, tartışmanın dozunu ayarlayabilmeyi ve uzlaşarak sona erdirebilmeyi iki tarafın da uygulaması yararlı olacaktır.

Sevgi dengesi: kendini adamak veya adamamak

Kimi insan karşısındakine sevgisini aşırı şekilde göstermekten hoşlanır. Sürekli onu sevdiğini söyler, sürekli onu öpmek ister ve kendisini tamamen ikinci plana atarak tüm planlarını ona adayarak yaşamaya başlar. Kimi insan ise çok sevmesine rağmen karşısındakine sevgisini bir türlü gösteremez; dile getiremez, sarılıp öpemez, ilgisini gösteremez. Bu her iki durum da ilişki için oldukça sağlıksızdır. Konu ‘ilgi ve sevgi’ olduğunda dengeyi kurabilmek çok önemli. Sevgiyi göstermek, evet, ama dozunu ayarlayabilmek gerekli. Kendini asla ikinci plana atmamak; ama her zaman yalnızca kendini de düşünmemek; buradaki dengeyi de kurabilmek oldukça önemli…

Uyku dengesi: biriniz çok erken, biriniz çok geç

Belki şaşıracaksınız ama bu bir gerçek. Yatağa farklı saatlerde girmenizin ilişkinizi bir süre sonra olumsuz etkilemeye başladığını fark edeceksiniz. Biriniz sabah çok erken kalkıyor, diğeriniz çok geç saatlere kadar uyuyabiliyor olabilir. Fakat ikinizin bu dengeyi kuramaması, vücut saatlerinizin uyuşmamasına; dolayısıyla bir zaman sonra yaşam tarzlarınızın çatışmasına neden olacaktır. Kimi zaman geç yatan erken yatana uyum sağlamalı, kimi zaman da erken yatan biraz dişini sıkıp geç yatana uyum sağlamalı; yatağa birlikte girmeye özen gösterilmelidir.

Tatmin dengesi: hiçbir istek ve her istek konusu…

Her insanın belli istekleri vardır ve bu istekleri yerine geldikçe tatmin olur; ardından hemen mutluluk gelir. Siz çok fazla şey istiyor ve o size hiçbirini vermiyor olabilir. Veya o hiçbir isteğini dile getirmiyor ama siz ona sürekli verme çabası halinde olabilirsiniz. Bu durumların ikisi de hiç sağlıklı değildir. Burada da denge devreye girer. Yani iki taraf da birbirinin isteklerinin bilincinde olmalı. Beklentilerin karşılanamayacağı durumlar varsa konuşularak paylaşılmalı, çözümler aranmalı. Ayrıca, sürekli onun isteklerini karşılama çabası içinde kendini kaybetmemeli…

 

 

Bir erkeğin aldatma belirtileri


Bir erkeğin sizi aldattığını bazı hareketlerinden çıkarmanız mümkün. İşte o belirtiler…

Eşinizin ya da sevgilinizin sizi aldatıp aldatmadığını mı merak ediyorsanız? Sadakatsizlik nasıl başlar, ihanet nasıl anlaşılır? Bahsedeceğimiz davranış değişikliklerinin hepsi değilse bile bazılarının mevcut olup olmadığını gözlemlemelisiniz.

Kendine daha çok bakar

Aldatan erkeği anlamanın en bildik yolu, onu gözlemleyip kendine eskisinden daha çok bakıp bakmadığını anlamaktır. Çünkü erkekler kadınlara göre dışarıdan nasıl görüneceklerini kestirmek, ince hesaplar yapmak konusunda daha başarısızdırlar.

Erkekler aldattığında dikkatsizdirler… Kendilerine daha fazla bakmaya başlar, yeni kıyafetler alır, sık banyo yapar, yeni parfümler alır, rejim ya da egzersize başlar, akşam eve beklenmedik saatlerde gelip, işte sürekli bir toplantı hali yaşadıklarını ifade ederler… Dolayısıyla birlikte olduğunuz erkeğe bir de bu açıdan bakmakta yarar var.

Cep telefonunu sakınır

Günlük hayatımızın vazgeçilmez unsuru haline gelen cep telefonları, aldatma sinyallerini de almak için işe yarıyor. Şöyle ki, aldatan erkek, daha önce sakınmadığı telefonunu sizden kaçırmak için can atar. Sizin yanınızda konuşmamak için elinden geleni yapar. Olur da telefon sizin elinize düşer ve mesajlara bakarsınız diye zamanını mesajlarını silerek geçirir. Ama bu arada aldattığı kişinin adı mutlaka bir erkek adı olarak ya da “… hanım” olarak kayıtlıdır telefonunda. Bu sayede bir iş arkadaşı ya da resmi olarak görüştüğü bir kişi imajı vermeye çalışır erkek.

Çocuklarına daha az ilgi gösterir

Evlilik içinde bir aldatma söz konusuysa, erkek, eviyle ve çocuklarıyla daha az ilgilenmeye başlar. Ailece geçirilen hafta sonları ona sıkıcı gelmeye başlar. Aklı sürekli birlikte olduğu diğer kadında olduğundan, bedenen eşi ve çocuklarıyla birlikte olsa da ruhen orada olmayı başaramaz. Sonuçta birlikte geçirilen zamanı tatsız hale gelir.

Kredi kartı ekstresini saklar

Kredi kartı ödemelerinin ekstresi aldatan erkeği anlamak için en uygun yoldur. Ama biliyorsunuz, artık kredi kartı ekstreleri e-mail yoluyla iletilebiliyor. Eşiniz o zamana kadar eve zarfla postalanan kredi kartı ekstresi için online ekstre talimati verdiyse, hareketlerini takip etmekte yarar vardır.

İsteksiz ve hızlı sevişir

Yatak odası, aldatan erkeğin kendini ele verdiği yegane yerdir aslında. Düşünsenize, tüm bahanelerden ne kadar uzaktadır oradayken… Sevişmeye ne kadar gönüllü olduğu, sevişirken ne kadar şehvetli davrandığı, sizin için ipucudur.

Eşiniz sizi aldatıyorsa, sizinle sevişme konusunda eskisi kadar istekli davranmayacaktır elbette. Seks stilinde bir değişiklik olduğunu, bazen seksi daha çabuk bitirmeye çalıştığını fark edebilirsiniz. Ama yine de kendini ele vermemek adına, sizinle olan ilişkisini normalmiş gibi sürdürebilmek için ruhsuz sevişmelerden de geri kalmayacaktır. Sizin için en belirleyici tavır, sevişmeden hemen sonra size ne kadar yakın olduğudur. Gerçekten içten öpüşler, sarılmalar var mı, bunu gözlemlemelisiniz. Aklı ve kalbi bir başkasında olan erkek, size karşı ne kadar içten olabilir ki!

Panik atak yaşar

Uzman Psikolog Yıldız Burkovik, eşlerini aldatan erkeklerin genellikle panik atağa maruz kaldıklarını söylüyor. İki veya üç ya da birkaç kişiyi birden idare etmeyi başardıkça haz duyan ve kendini güçlü hisseden erkeğin, yasak bir ilişkiden başlangıçta tatlı bir heyecan duyacağını, ama zamanla bu duygunun sıkıntıya dönüşeceğini ve kaygı haline geleceğini söylüyor. “Kimi zaman nefesler tutulur; sık ya da tutuk alınan nefesler düzeni bozar ve iç sıkıntısı derin düşünceyle birlikte karşılaşınca hatalı nefeslerle birlikte panik atak kendisini göstermeye başlar” diyor Burkovik. Dolayısıyla her şey normalken panik atak rahatsızlığı yaşamaya başlayan sevgilinizin ya da eşinizin durumunu daha yakından gözlemlemeye çalışın.

Hiperaktif erkekler

Evlilik ve Aile Terapisti İlkim Öz, aldatan erkeklerle ilgili farklı bir bakış açısı getiriyor. “Davranış ve kişilik bozukluğu olan erkekler aldatır. Hiperaktif erkekler, tek eşli olamazlar. Kompleksli erkekler, kendilerini ispat için sürekli aldatırlar.’’ Bu seçeneği de göz önünde bulundurarak, gerçeği anlamaya çalışıp bir yol ayrımına girmeniz belki de en doğrusu olacaktır!

 

Günümüzde geçerli 4 ilişki kuralı


Çağın hızla değiştiği, teknolojinin yeniliklerine yetişemediğimiz şu günlerde her şeyin modası hızla geçiyor. Kadın-erkek ilişkilerinin doğası da gitgide değişiyor! “Eski kuralların bir hükmü kalmadı artık!” denebilecek dört geleneksel kuralı sizin için güncelledik.

1. Gelenek: İSTEMEDİĞİN ZAMAN SEVİŞMEK ZORUNDA DEĞİLSİN!

Yeni kural: SEVİŞMEYE BAŞLARSAN GERİSİ ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ GELİR!

‘Getting the Sex You Want: A Woman’s Guide to Becoming Proud, Passionate, and Pleased in Bed’ kitabının yazarı Sandra Leiblum, sevişmek için hiç de keyfini beklemek zorunda olmadığını söylüyor. Kadınlar seks yapmak için yıldızların doğru pozisyonda olmasını ve aşırı arzu duymak gerektiğini söylüyor.

Leiblum, ön sevişmenin seks yapmak için yeterli olduğu görüşünde; ön sevişme esnasında salgılanan oksitosin ve testosteron, arzu duymanı sağlayacak. Testosteron seviyesi, seksten sonra bile yüksek kalıyor. Erkek arkadaşın sen duşa girmeye hazırlanırken sana dokunmaya başlayınca sen de ona karşılık verebilirsin.

2. Gelenek: BİRBİRİNİZE HER GÜN “SENİ SEVİYORUM” DEMELİSİNİZ…

Yeni kural: SEVGİ KELİMELERLE DEĞİL HAREKETLERLE GÖSTERİLİR…

Bu iki değerli kelime gerekli, gereksiz her yerde sarf edilince anlamını yitirir. Bu cümlenin hakkını vermek için bu hissi dolu dolu duyduğunda dile getirmelisin. Kendini ifade edebilmek için daha yaratıcı yöntemler geliştir.

“Sen dünyadaki en harika kocasın” gibi bir iltifat, “Canım”, “Bebeğim” gibi tatlı sözcükler, “Benzin depomu doldurman büyük incelikti” gibi şükran belirten bir cümle de kullanabilirsin… ‘Touch Me There!’ isimli kitabın yazarı Yvonne K. Fulbright, bu gibi cümlelerin aynı duyguyu yansıttığını söylüyor.

3. Gelenek: ALDATIRSAN İTİRAF ETMELİSİN!

Yeni kural: DÜRÜSTLÜK HER ZAMAN AMACA HİZMET ETMEYEBİLİR…

Erkek arkadaşını aldatmak ve bunu ona söylemek kadar bencilce bir davranış olamaz. New Yorklu Psikoterapist Robi Ludwig, yasak bir ilişkiyi açığa çıkarmanın her ilişki için hasar verici olacağını söylüyor. İtiraf etmek seni suçluluk duygusundan kurtarır ama aynı zamanda erkek arkadaşının sana olan güvenini darmadağın eder.

Ayrıca adam kendini yetersiz hissedip aşağılık kompleksine kapılır. Sevgilin seni suçüstü yakalamadığı sürece itiraf etmene gerek yok! Ludwig, aldatmana sebep olan etkenleri ortadan kaldırıp ilişkiyi rayına oturtmanın daha yapıcı olacağını söylüyor.

4. Gelenek: HİÇBİR ZAMAN ORGAZM TAKLİDİ YAPMA!

Yeni kural: ARADA BİR ROL YAPMANIN SAKINCASI YOK!

Cinsel olarak tatmin edici bir ilişkinin içindeysen arada bir orgazm rolü yapabilirsin. Fulbright, kadınların bazen rol yaptığını çünkü bir an evvel uyumak istediğini belirtiyor. Ayrıca erkek arkadaşına orgazm olamayacağını açıklamak zorunda değilsin. Bu onur kırıcı olabilir.

Fulbright, beraber olduğun kişiyle hiç orgazm olamıyorsan asla rol yapmaman gerektiğini söylüyor. Ona biraz yol gösterici olabilirsin. Elini alıp erojen bölgelere masaj yapmasını sağla.

O gerçekten hayatınızın erkeği mi?


Sevgilinizin gerçekten hayatınızın erkeği olup olmadığını anlamak için dikkat etmeniz gereken 10 işareti…

Erkek arkadaşınızı ne kadar tanıyorsunuz? Sevecen gülüşü, çekiciliği, ilginç özellikleri hoşunuza gidiyor, ötesini de düşünmüyor olabilirsiniz. Ama bir dakika! Gerçeklerle yüzleşin! İlişkiler sadece cazibe ya da çekicilik üzerine kurulmuyor. Her ne kadar şu anda çok eğlenceli biri olarak görünse de, o gerçekten hayatınızın erkeği mi?

Bu yazısındaki 10 işaret, onun uzun soluklu bir ilişki kurmaya uygun biri olup olmadığı hakkında fikir edinmenize yardımcı olacak.

Erkeklerle zaman geçirmeyi tercih ediyorsa…

Erkek erkeğe zaman geçirmekte yanlış olan bir şey yok aslında. Sorun, arkadaşlarıyla futbol oynamaya gideceği için, sizinle birlikte gerçekleştireceği romantik plandan vazgeçmesinde… Bu davranışın sık tekrarı, valizleri toplamak için geçerli bir neden.

İyi haberleri önce diğer kadınlarla paylaşıyorsa…

Güzel haberleri önce annesine, kız kardeşine, patronuna, hocasına veriyor, size en son sıra geliyorsa; bu, hiç iyi bir işaret değil. Hayatının üst rütbesinde şimdi siz yoksanız, bu, hiçbir zaman olmayacaksınız anlamına gelir. Boşuna beklemeyin!

Önemli günleri unutuyorsa…

Çok çalışıyor, kafası sürekli işle meşgul ve bu nedenle sizin için önemli olan, ilişkinizin altı ay dönümünü unutuyorsa sorun etmeyin. Ne de olsa hiç kimse mükemmel değil. Ama doğum gününüz gibi önemli bir günü atlıyor ve siz hatırlatmasanız hiç aklına gelmiyorsa, biletini kesebilirsiniz.

Önemli davetlere sizi çağırmıyorsa…

Onun hayatındaki önemli kutlamalara; örneğin kuzeninin düğününe ya da kendisinin de onore edileceği bir ödül törenine sizi davet etmiyorsa, onun için bu ilişki fazla ciddi boyutlu değil demektir. Bunu anladığınız takdirde siz de kendi yolunuzu çizmeye bakın.

Eski sevgilisinden sık bahsediyorsa…

Üzülmenizi istemeyiz ama erkek arkadaşınız sık sık eski sevgilisini anmaktan çekinmiyorsa, hala onu unutamamış demektir. Şu anda siz sadece onun ayrıldığı sevgilisinden sonra hayatında oluşan boşluğu dolduruyor olabilirsiniz.

Sizinle aynı bakış açısına sahip değilse…

Siz seyahat etmek istiyorsunuz, o ise tam bir ev kuşu olarak her zaman evde zaman geçirmek istiyor. Siz çocuk istiyorsunuz, sevgiliniz bu konunun açılmasından dahi rahatsız oluyor. İlişkinizin kaderini belirlerken, gelecek hakkında ikinizin beklentilerinin uyuşması çok önemli. Geriye dönüp baktığınızda ne kadar çok çöpe attığınız zamanınız olduğunu görüp üzülmektense, iyisi mi, yol yakınken hayatınızı istediğiniz yöne çevirin.

Davranışları sinirinize dokunmaya başlıyorsa…

Bir alışkanlık olarak tuvaletten çıkarken klozeti indirmemesi, siz ilgilenmediğiniz sürece bulaşıklara günlerce elini dahi sürmemesi, uyardığınız halde çoraplarını koltuk arkalarına atmaktan vazgeçmemesi, sofra adabı hakkında hiçbir fikrinin olmaması; kara tahtayı tırnakla çizmekten daha fazla sinirinize dokunuyorsa, bu işaretleri dikkate alın. Ve asla bu davranışların bir gün gelip değişeceğini düşünmeyin. Bize inanın, hiçbir zaman değişmeyecek!

Başkalarıyla flört etmeye açık görünüyorsa…

Her ne kadar kendini size adamış olduğunu söylese de flörtöz durumlardan (sanal ortamdaki arkadaşlık siteleri de olsa) kaçınmadığına dair şahitler varsa, açık ki bu adamın yuva kurmaya, evlense de sadık bir hayat yaşamaya niyeti yok. Kendinizi gelecekteki sıkıntılardan şimdiden kurtarın!

İlişkiniz sadece seksten ibaretse…

Tabii ki sekssiz bir ilişki düşünülemez. Ancak seks, ilişkinin yegane eğlence biçimi olmamalı. Partneriniz yatak odası dışında da sizinle birlikte kaliteli zaman geçirme konusuyla ilgilenmiyorsa, siz de bundan böyle onunla ilgilenmeyi bırakın.

Görüntünün ötesine bakın

Hoş görüntüsü ve çekici vücudunu hesaba katmazsanız tüm bu negatif davranışlarına bakarak onunla hala birlikte olmak istiyor musunuz? Eğer cevabınız “hayır” ise bu iyiye işaret. Zira muhtemelen o, hayatınızın erkeği değil!