İyi bir boşanma kötü bir evlilikten iyidir!


Ebeveynler boşanma sürecinde nasıl hareket etmeli? Uzman önerileri…
İyi bir boşanma kötü bir evlilikten iyidir… Nedir bir insanı nikah defterine attığı imzayı boşanma dilekçesine atmaya götüren neden? Tek bir bakış, tek bir söz, tek bir hareket?.. “Genelde tek bir sebebi olmaz” diyor psikiyatri uzmanı Dr. Hülya Bingöl, “Evlilik ilişkisi yavaş yavaş bozulur, kalitesini kaybeder. Küçük, aslında önemsiz davranışlar çok önemli hale gelir. Sevgi, yakınlık, güven ve saygı gibi olumlu duygular etkinliğini kaybeder. Evlilik ilişkisinde daha önce yer alan memnuniyet ortadan kalkar. Artık eşler evliliklerini kötü bir bakış açısından görürler.”

İlişkiyi boşanmaya götüren nedenlerin başında eşlerin birbirlerinden beklentilerinin geldiğini anlatan Dr. Bingöl, “Eşlerin sevgili, en iyi arkadaş,korumacı gibi kimlikleri üstlenmesi beklenir. Aynı zamanda farklı meslekler, kazançların farklılığı, birbirine daha zaman ayırma gibi sorunlar ortaya çıkar. Çoğu zaman değerler ve amaçlar farklılaşır. Bunun sonucunda aynı ev içinde farklı yaşam stilleri ortaya çıkar” diyor. Tabii daha görünür boşanma nedenleri olarak da eşlerden birinin diğerini aldatması, duygusal ve fiziksel şiddet, hastalık durumları, alkol ve madde bağımlılığını sıralıyor.

Uygun zaman 
Boşanmanın doğru bir tercih olup olmadığı konusunda eşlerden birinin ya da her ikisinin de tereddüt yaşadıklarına sıkça şahit olmuşsunuzdur. Hele bir de ortada kalan bir çocuk varsa… İlişkide her şey kötü gitse de çocuk için sıklıkla evlilikler sürdürülür. “Ancak unutmamak gerekir ki aile içinde yaşananlar çocuğa örnek oluşturur. Onun gelişimi için iyi bir boşanmanın kötü bir evlilikten daha uygun olacağına karar verdiğinizde bu tercihi yapmalısınız” diyor Pedagog Güzide Soyak. O kararı vermek ve boşanmak için en uygun zaman sorusu çok haklı bir soru. Ama yanıt, soru kadar net değil ne yazık ki. “Boşanma sürecinde uygun zaman seçmek adına herkese uygun bir reçele yoktur” diyen Hülya Bingöl, “Bu durum kişilerin sosyal yapılarına, mesleklerine, kişilik yapılarına, aile yapılarına, yetiştirilme tarzlarına göre değişir. Bazen karar verme süreci çok uzun zaman alabilir. Ama genelde bu düşünceler her iki bireyde aynı zamanda başlar ve bu durumun sinyalleri farklı davranışlarla verilmiş olur.”

Peki ya çocuk… 
Bazen evlilik kötü gitse de çocuğun biraz büyümesi beklenir. Bu ‘biraz’ın ne kadar süre olduğunu kestirmek epey güçtür. Üstelik çocuk belli bir yetişkinlik düzeyine erişene kadar onu kötü giden bir evliliğin içine hapsetmek uzmanlara göre yanlış. “Boşanmaya karar vermek için çocuğun belli bir yaşa gelmesini beklemek gerekmez. Eğer evlilik hayatında şiddetli geçimsizlik varsa bu ortam çocuklara daha fazla zarar verebilir. Birçok aile çocuklar adına bir arada yaşamaya devam etmek ister. Ama bu süreç çocukları daha fazla etkiler” diyor Dr. Bingöl. Ancak açıklama yapılacak çocuğun yaşı ne kadar küçükse o kadar somut bilgiye ihtiyacı olduğunu söyleyen Dr.Soyak, bir ergen için hayat için ciddi değişiklikler yaşıyor olması fikrini, daha küçük yaşlarda çocuğun terk edilmek olarak algılayabileceğini söylüyor.

 

Boşanmayı anlatma dili 
“Boşanma sadece çocuk için değil, ebeveynler için de ciddi stres yaratır. Aile olmanın parçası olan evin bundan böyle ayrılacağı kararını çocuğa açıklamadan evi ayırma yoluna gidilmemeli. Ayrı yaşamayı deneyecek bile olsalar, çiftler mutlaka bunun bilgisini çocuğa vermeliler” diyor Dr. Soyak. Boşanma sürecinde çocuklara en fazla zarar veren ve yaralayan durumun çocuklara olayların anlatılmaması olduğunu vurguluyor, Dr. Bingöl. Boşanma veya ayrılık kararı çocuğa açıkça söylenmez ve bir anda anne veya baba evi terk ederek, çocukların boşanma olayından en fazla kendilerini sorumlu tuttuklarına, “Ben yaramazlık yaptığım için annem/ babam gitti” şeklinde serzenişlerde bulunduklarına dikkat çekiyor.
Uzmanlar doğru olanın, boşanma karan verildikten sonra anne ve babanın birlikle bu karan çocuklarına aktarmaları; sakin ve kontrollü bir şekilde, ortak bir dil kullanarak anlatmaları; başaramadıkları takdirde ise bir uzmandan yardım almaları konusunda hemfikir.

Dr. Soyak, “Anne ve babanın ortak dil ve tutum içerisinde olması, çocuğun onlara duyduğu güvenin devamına yardımcı olacaktır. Boşanma ile birlikle anne ve baba olma görevlerinin değişmediği, bu kararın verilmesinin onlarla ilgisi olmadığını açıklamalıdırlar” diyor.

Çocuğa boşanma karanın açıklarken, boşanma sürecinin her ayrıntısıyla anlatılması mı, yoksa bir kısmının söylenmesi mi daha doğru olur? Bu soruya Dr, Soyak’ın önerileriyle yanıt arayabiliriz: “Ayrılık kararını çocuğun yaş durumuna en uygun cümlelerle açıklamak, anne ve baba olarak sorumluluklarınızın değişmediğini, her zaman onu seveceğinizi hissettirmek, görüşme düzeninizin nasıl olacağına hep birlikte karar vermek, çocukların bu süreçteki taleplerini hassas karşılamak gerekir. Çocuklar bazen evden ayrılan ebeveyn için kaygı duyarlar. Nerede yaşadığı, ne hissettiği ile ilgili soruları dikkatle dinleyip, tatmin edici cevaplar vermeye çalışmak gerekir. Ayrıca anne ve babalar kendi aralarındaki sorunları çocuklarının önünde konuşmamaya özen göstermelidirler.” Bu bilgilerden yola çıkarsak, çocuğa karşı kullanılabilecek en doğru cümlelerin, “Biz boşanıyoruz ve evlerimizi ayırıyoruz ama senin annen ve baban olmaya, seni sevmeye devam edeceğiz” benzeri olması gerektiğini söyleyebiliriz. Ve gerçekten de boşanmadan sonra annenin anneliğe, babanın da babalığa devam etmesi, birinin evi terk etmesinden dolayı çocuk tarafından özlenilen kişi olmaması önemli. Zira Dr. Soyak, “Çocuklar boşanma sırasında terk eden ya da kendisini ihmal eden ebeveyni yüzünden mutsuz, içe kapanık ve reddetme duygusuyla yaşayabiliyorlar. Çocukların ebeveynleriyle ilişkilerini kesmeleri önerilmez.

Anne ve babalar birbirinin yerini tutamaz. Babası tarafından terk edilen bir erkek çocuk, kendisini şekillendirmeye yardımcı olacak modelini de kaybediyor. Bir erkek veya gelecekte baba olmakla ilgili bilgileri yeterince edinemiyor. Sonucunda da davranışlarını kontrol etmek, sorumluluklarını yerine getirmek konusunda isteksiz davranabiliyor. Karşı cinsle ilişki kurmak, sürdürmek ve sorunları çözmekte zorlanabiliyor. Zorlandığı durumlarda mücadele etmekten kaçınabiliyor. Kız çocuklarının ise diğer cinsle ilişki kurmakta zorluk yaşadıkları gözlemleniyor” diyor.

Verilen söz tutulmalı 
Boşanma süresinde çocukların ebeveynler arasında aracı olarak kullanılmaması önemli. Çocuklara verilen sözlerin tutulması da… “Eğer baba çocuğuna cumartesi 12.00 için görüşme sözü verdiyse, çocuk o saatte babasını görmelidir” diyen Dr. Bingöl’den son ve çok önemi! bir not “Anne ve babalar ayrılsalar da anne baba kalacaklardır. Bu nedenle birbirleriyle düzgün ilişki içinde olmaları, konuşmaları çok önemlidir.”

Kavgada Söylenmemesi Gereken Sözler


kavga

Kavgasız ilişki, evlilik olur mu? Elbette olmaz. Ama kavganın da ‘efendice’ yapılanı makbul. “O nasıl oluyor?” dediğinizi duyar gibiyiz. Öyleyse hemen açıklayalım. Kuralına uygun kavga, bazı sözleri söylemekten imtina ederek olur. Çünkü bahsedeceğimiz sözler, her ne kadar sinirle söylenmiş olsa, gerçeklik değeri taşımasa da yıkıcı, yaralayıcı özellik barındırıyor.

 

“Boşanmak istiyorum”

 

Kavganın en hararetli anlarında ağızdan çıkıveren ilk sözlerden. Oysa bu, ancak boşanma dilekçesini imzalama aşamasına gelmişseniz sarf edeceğiniz bir cümle. En ufak tartışmada bu sözün ağzınızdan kolayca çıkmasına izin veriyorsanız, sonunda yapacağınız şey defalarca özür dilemek olacaktır. Peki hep aynı senaryoyu canlandırıyorsanız? Bu defa, eşinizin size güvenini yitirmesine yol açacaksınız, bizden söylemesi! Öfke kontrolünde zorlanıyorsanız, bir profesyonel danışmandan yardım almalısınız.

 

“Aynı baban gibisin”

 

Bu sözü ona, sırf onu incitmek için söylüyorsunuz ve bunun farkındasınız da, değil mi? Oysa herkes özgün olmak ister. Onu bir başkasıyla bir tutarak yaraladığınızı biliyor musunuz? Hem hiç kimse ailesinden birinin kötü bir özelliğinin yüzüne vurulmasını, hem de aynı özelliği kendisinin de taşıdığının dile getirilmesini istemez. Aynı hatanın üst üste yapılması, daha sonra kötü bir şekilde dile getirilebilecek büyük bir birikime yol açabilir eşinizde.

 

“Tam bir ödleksin”

 

Tam olarak bu söz olmasa da “pisliksin, ahmaksın, işe yaramazsın” gibi aşağılayıcı sözler ağzınızdan çıkabilir. Aman dikkat! Tüm bu negatif sözler, karşı tarafta aynı negatiflikte saldırma etkisi uyandırır. Bu defa küçük bir tartışma, içinden çıkılmaz bir savaşa dönüşebilir. Hele bir de bunu topluluk içinde yapıyorsanız… İyisi mi ağzınızdan kötü sözler çıkacağını hissettiğinizde “Bir kahve içmem lazım” deyip ortamı terk edin ya da sadece “Birazdan gelirim” deyip kendinizle bir süre baş başa kalın. Bu, sizin sakinleşmeniz için doğru bir hareket olacaktır.

 

“Çocuğu üzüyorsun”

 

Siz tartışırken çocuk bir kez ağlamaya başlarsa bu kartı hep oynamak işinize gelebilir. “Bak işte, çocuk da senin yüzünden ağlıyor” dediğinizde gerilimin sorumluluğunu doğrudan karşı tarafa yüklüyorsunuz demektir. Oysa tartışma tek taraflı değildir. Eğer çocuk tartışmadan dolayı üzülüyorsa bu eşinizin yanı sıra sizin de yüzünüzden, unutmayın. Bunun yerine, birlikte gerilimin ritmini düşürmek için çabalamanız gerektiğini söylemek daha doğru olur. “Sessiz olalım, çocuk sesimizden rahatsız oluyor” demek, sorumluluğu ikiye bölmek anlamına gelir.

 

“Geçen defa da aynı şeyi yaptın”

 

Benzer bir konuda tartışıyor olabilirsiniz. Ama eski tartışmada yaşananları defalarca gündeme getirmek, kavgayı daha da büyütmekten başka bir işe yaramaz. O an yaşadığınız hararetli tartışmanın kendine özgü olduğunu kabul edin ve o günkü meseleyi konuşun sadece. Geçmişe dönmek size bir şey kazandırmaz.

 

“Hepsi senin hatan”

 

Birlikte yapacağınız bir işte istenmeyen bir sonuç ortaya çıktığında bunda suçu sadece eşinize atmak yangına körükle gitmeyi sağlar. Diyelim ki tatile çıkıyordunuz ve evden çıkma saati konusunda eşinizin fikrine uyduğunuz için uçağı kaçırdınız. Bu durumda yapmanız gereken, öfkeyle eşinizi fırçalamak değil, o an sorunu çözmek için birlikte ne yapabileceğinizi hesaplamak. Sorunu çözdükten, mesela bir sonraki uçağa bilet aldıktan sonra, yaşadığınız durumun sizi ne kadar üzdüğünü anlatma zamanı! “Keşke evden daha erken çıksaydık, bir dahaki sefere öyle yaparız” diyerek durumu açıklamak, daha yapıcı bir davranış olacaktır.

 

Efendi gibi ayrılmanın 12 kuralı


ABD’de yayınlanan Psychology Today dergisi Psikiyatr, nörolog ve ilişki uzmanlarıyla konuşup, efendi gibi ayrılmanın 12 kuralını belirlemiş.

İlişkinin en başında, tavlamak için bin bir latifeyle dil döken kişiyle, ayrılmaya çalışırken zücaciyeye girmiş file dönüşen ahmağın aynı kişi olduğuna inanmak ne kadar zor değil mi? Bu işi eline yüzüne bulaştırmadan becerenlerin sayısı, gümüş sırtlı gorillerden bile daha az ki, bu hayvanlardan tüm dünyada 600-700 kadar kaldı.

İlişkinin en başında, tavlamak için bin bir latifeyle dil döken kişiyle, ayrılmaya çalışırken zücaciyeye girmiş file dönüşen ahmağın aynı kişi olduğuna inanmak ne kadar zor değil mi? Bu işi eline yüzüne bulaştırmadan becerenlerin sayısı, gümüş sırtlı gorillerden bile daha az ki, bu hayvanlardan tüm dünyada 600-700 kadar kaldı.

Tüm sorumluluğu üzerinize alın

Hisleriniz, ihtiyaçlarınız, hayalleriniz değiştiyse, hayatlarınızın farklı yönlerde ilerlediğine inanıyorsanız ya da sadece ayrılmayı kafanıza koyduysanız, lütfen bu işi karşınızdakine bırakıp da sizi terk etmesi için kışkırtıp durmayın. Bir zahmet inisiyatifi ele alın. Bir defa mesajı alacağını nereden biliyorsunuz? Sürekli çıkan kavgalar yüzünden kendini sorgulamaya, ilişkiyi kurtarmaya da kalkabilir. Kendiyle ilgili algısı bozulabilir.

Ayrılma konuşmasını yüz yüze yapın

Bu hem tek medeni ve nazik yol, hem de karşınızdakine sözlere dökülmeyen şeyleri hissetme imkanı verir. Sesinizin tonu, bakışınız, yüzünüzün ifadesi, mimikleriniz gibi… Koluna kısa bir an dokunmanız, ayrılsanız bile ona hâlâ değer verdiğinizi anlatır. Yüz yüze dışındaki tüm yöntemler, “çok da umurumda değilsin” mesajı gönderir ki, bir zamanlar sevdiğiniz birinin gurur ve özgüvenini yerle bir etmeye ne gerek var.

Ayrılma konuşmasını yüz yüze yapın

Bu hem tek medeni ve nazik yol, hem de karşınızdakine sözlere dökülmeyen şeyleri hissetme imkanı verir. Sesinizin tonu, bakışınız, yüzünüzün ifadesi, mimikleriniz gibi… Koluna kısa bir an dokunmanız, ayrılsanız bile ona hâlâ değer verdiğinizi anlatır. Yüz yüze dışındaki tüm yöntemler, “çok da umurumda değilsin” mesajı gönderir ki, bir zamanlar sevdiğiniz birinin gurur ve özgüvenini yerle bir etmeye ne gerek var.

Dürüst olun

“Artık sana aşık değilim” demekte bir sorun yok. Ama dengeyi de iyi kurmak lazım. “Zaten son zamanlarda kilo da almıştın” demeye kalkmayın.

“Sorun sende değil, bende” gibi dünya çapında klişelere başvurmayın

Bu kendini sıradan, değersiz hissetmesine yol açar. Ayrıca herkes “hakiki” bir açıklamayı hak eder.

Ayrılma konuşması yaparken ilişkinizi otopsi masasına yatırmayın

Tek tek her sorunun üstünden geçmek zorunda değilsiniz. Detayları tartışırken geneli kaçırırsınız. Üstelik karşınızdaki her konuda aynı fikirde olmayabilir. Sonunda kavga çıkması ihtimali çok yüksek. Daha da kötüsü; karşınızdaki iyi bir tartışma ustasıysa, çıkmak istediğiniz bir ilişkiye yeniden girmeye ikna edebilir. Saygı ve özene evet ama lafı fazla uzatmayın.

Temiz iş çıkartın

Ortamı yumuşatmak, onu ya da kendinizi avutmak için geçiş dönemi yaratmayın, arkadaşça buluşmalara kalkmayın. “Arkadaş kalalım” demek suçluluk hissini hafifletebilir ama karşınızdaki hâlâ bir umut olduğunu sanabilir.

Eski günler, iyi şeyler

Ayrılma nedeninizi açıkladıktan sonra geçirdiğiniz mutlu günlere ve onun iyi yanlarına da değinirseniz iyi olur.

Kararı protesto etmeyin

Ayrılmak isteyen karşı tarafsa, kararını gözden geçirmesi için yalvarmayın. Terk edilenin hızlıca iyileşmesi için ilk yapması gereken, bittiğini bir an evvel kabullenmektir. Yazışmayın, telefonlaşmayın, mektupları atın, arkadaş kalmaya çalışmayın.

Kararı protesto etmeyin

Ayrılmak isteyen karşı tarafsa, kararını gözden geçirmesi için yalvarmayın. Terk edilenin hızlıca iyileşmesi için ilk yapması gereken, bittiğini bir an evvel kabullenmektir. Yazışmayın, telefonlaşmayın, mektupları atın, arkadaş kalmaya çalışmayın.

Acınızı saklamaya, görmezden gelmeye çalışmayın

Hissettiğiniz acıyla intikam yemini etmek ne kadar işe yaramazsa, canınız yanmıyormuş gibi yapmak da işe yaramaz. Uzun bir ilişkinin bitmesi, yaşanılan en sarsıcı duygusal deneyimlerden. Yas tutmak son derece normal ve hatta gerekli.

Hayatınızın aşkını, ruh eşinizi kaçırdığınız fikrinden kurtulun

Sonsuza dek birlikte yaşayacağınız tek kişiyi kaybettiğinizi düşünmeyin. Bu, aşkın neden olduğu bir yanılsama. Aslına bakarsanız etrafta ondan daha iyi, size daha uygun dünya kadar insan var. Sıcağı sıcağına bunu göremeyebilirsiniz. Kendinize zaman tanıyın.

Yeni ilişkide eski sevgiliye yer var mı?


Yeni bir sevgiliniz var ama eski sevgilinizi unutamıyorsunuz! Peki eski sevgiliyle arkadaş olarak kalmak mümkün mü?

Eski sevgili gerçekten ‘bitti mi?’

Bir kere, yeni bir ilişkiye başlarken, eski ilişkinizi gerçekten bitirmiş olmanız, eski sevgilinizle ya da eski eşinizle aranızda hiçbir şekilde duygusal bağ hissine sahip olmadığınızdan emin olmanız gerekir. Aklınızda bir eski sevgili varken, yeni sevgiliye “sevgili” demek de zaten doğru olmaz. Kafanızda bir şeylerin bitmediği fikri varsa, çivi çiviyi söker mantığıyla hareket ederek kendinizi h de hazır olmadığınız bir anda yeni bir ilişkide bulmak, zaten baştan yapacağınız bir yanlış olur. Hem hayatına yeni girdiğiniz bu kişiye de haksızlık etmiş olmaz mısınız? Aklınızda hep eski sevgilinizin ya da eşinizin olduğu bir yeni ilişkide, eskisi, nereye giderseniz sizinle gelecektir.

Tabii eski sevgiliyi unutmak, belki çoğu insan için onu tamamen hayatından çıkarmak anlamına gelmiyordur. “Arkadaş kalmak” diye bir şey de var hayatta, değil mi? Bunun bir ilişkiyi bitirme kararı alır almaz hayata geçmesi pek gerçekçi görünmese de biraz zamana bırakarak durumu değerlendirebilir ve kendinizi buna hazır hissettiğinizde eski sevgilinizle ya da eski eşinizle hayatınıza arkadaş olarak devam edebilirsiniz.

Nasıl arkadaş kalınır?

Gönül yaranızı sarmak için kendinize biraz zaman tanıyın. Bu süre, elbette kişiden kişiye, ilişkiden ilişkiye değişir. Kendinizi hala yaralı hissediyorsanız, beklemeye devam etmelisiniz.

Elbette sevgili ya da eş, insanın hayatındaki en önemli sırdaştır. Onu kaybetmek, bu sırdaştan da olmak anlamına gelir. Ancak ayrılık sonrası kendinize yeni bir sırdaş bulmanız hayatınızı kolaylaştıracaktır. En azından olur olmadık zamanda, ayrıldığınız kişiye telefon etme dürtünüze engel olacaktır.

Arkadaş olmaya çalışmak gerçekten istediğiniz bir şey mi ya da hem siz hem de eski sevgiliniz için iyi bir şey mi, buna karar verin. Siz ya da eski sevgiliniz bir arkadaşlığa hazır değilseniz, zorlamamalısınız. Şimdi arkadaş olamayacak olmanız, ileride de arkadaş olamayacağınız anlamına gelmez.

Yeni bir ilişkiye başlamışsanız, eski sevgiliyle görüşmek yeni sıkıntılara davetiye anlamına gelir. Büyük kıskançlık kavgalarının başlangıcı da olabilir. Eski sevgilinizle duygusal bağını atabilmeyi başarmış şanslı azınlıktansanız ve gerçekten arkadaş olduğunuza inanıyorsanız, onu yeni sevgilinize arkadaşınız olarak tanıtabilirsiniz. Belki geçmişten bahsetmemek, arkadaşlığınızın kökenini sohbet konusu haline getirmemek en iyisi. Tabii şundan da emin olmalısınız ki, eski sevgiliniz-yeni arkadaşınız da sizinle sadece arkadaş kalma konusunda kararlı gözüküyor olmalı. Sizi, yeni ilişkinizden caydırmaya, yeni sevgilinizle aranızı bozmaya çalışması ve kıskanç tavırlar takınması, arkadaşlığının inandırıcılığı konusunda size ipucu verecektir.

Söz konusu olan kişi, eski koca ise ve arada da bir çocuk varsa, arkadaş olmak ya da en azından arkadaş gibi bir araya gelmeye çalışmak bir zorunluluktur. Ne de olsa eşler birbirlerinden ayrılsa da anne babalıktan istifa edemezler. Bir çocuk için de anne ve babasını bir arada görmek mutluluk vericidir. Bu nedenle eski eşinizle, geçmişte her ne yaşamışsanız hatırınızdan çıkarmaya, kin gütmemeye, en azından birlikte zaman geçireceğinizde iyi geçinmeye gayret etmelisiniz. Yeni sevgiliniz ya da yeni eşinize de daha ilişkinin başından bu durumu kabullenmesi konusunda açık olmalısınız. Bu görüşmelerin zorunlu olduğunu, ama aranızdaki bağın duygusal olmadığını anlatabilmelisiniz.

Ayrılık acısı nasıl geçer?


Zaman en iyi ilaçtır ayrılık acısına karşı. Ama bu zamanı nasıl geçirdiğiniz de önemli. Her gün ağlayarak mı, tazelenerek mi geçirmelisiniz?

Her ayrılık bir yıkım gibi gelir insana. Bu hüzünle hiçbir şekilde baş edemeyeceğini, mutsuzluğu üzerinden atamayacağını düşünür insan. Bir başkasını sevmek mi? Aklınızdan bile geçirmez, bunun bahsini açana karşı da nefret duyarsınız o an. İçinizden ağlamak, ağlamak ve sadece ağlamak gelir…

Oysa insan hayatta her duruma alışabileceği gibi ayrılık durumuna da alışır ve zamanla acısı hafifler. Aradan bir müddet geçer ve bir bakarsınız, o acı çektiğiniz günler, gözünüzün önünden sadece anlık bir film şeridi gibi geçer. Günlerce eve kapanıp ağlamalar, küçük bir anı olarak kalır başkalarına anlatabileceğiniz…

Tazelenmek gerek

Gerçekten sevdiğiniz ve birlikte pek çok şeyi paylaştığınız bir insandan ayrılmak, onunla birlikte kurduğunuz hayatın da kesintiye uğraması anlamına gelir. Birlikte yaptığınız sosyal faaliyetler, ortak arkadaşlıklar, belki ortak ev… Bunların hepsi bir anda uçup gider. Bu noktada üzülmekte haklısınız. Ama hayat da bir şekilde devam ettiğine göre tazelenmek ve acılardan kurtulmak gerek, öyle değil mi?

Arkadaş tesellisi

Kendinizi rahatlatıp sosyalleşmeye, arkadaşlarınızla daha fazla görüşmeye çalışmalısınız bu dönemde. İnsanın acı çektiği zamanlarda en iyi ilaç, arkadaştır kuşkusuz. Ancak bu arkadaşların ayrılığınızı sorgulamalarına asla izin vermeyin. Zira kendinize hayatınızın bundan sonraki dönemine odaklanacağınız konusunda söz verip uygulamanız gerekiyor. Geriye dönüşler ve keşke’ler sizi yıpratmaktan başka bir işe yaramaz.

“Baktığım her şey seni hatırlatıyor”

O’nu size hatırlatan objelerden kurtulun. Giysi, aksesuar, bardak, hediye, notlar, vs. Bir daha hiç görmeyeceğinizden emin olmak kaydıyla birilerine verebilir ya da çöpe atabilirsiniz.

Arkadaş kalmak mı? Bir daha düşünün!

Ayrıldığınız kişiyle görüşmenin tek nedeni, ortada bir çocuk varsa, o olmalı. Aksi takdirde onun gereksiz duygusal konuşmalara girmesine, size pişmanlık duygusu yaşatmasına ya da sizi sinirlendirmesine izin verecek diyaloglar yaşamayın.

Arkadaş kalmak ise modern ilişkilerin dayattığı, ama hayatta bir karşılığı olmayan bir durum. Özellikle de henüz ayrılık yaşamış bir insan olarak, sanki geçmişte onunla hiçbir şeyi paylaşmamışsınız gibi arkadaş konumuna gelmek hiç inandırıcı değil. En azından üzerinizden ayrılık acısının geçmesini bekleyin ve duygularınız olgunlaştığında buna karar verin.

Yeni hobiler edinin

Aklınızdan sizi hüzünlendirecek düşünceleri atmanın yolu, eğlenceli işlerle meşgul olmakla mümkün ancak. Mesela bir dans okulu, dil ya da hobi kursu veya bir spor salonuna yazılın. Hayatınızı ne kadar renklendirir, aklınızı yeni bilgilerle ne kadar meşgul ederseniz, sıkıntılarınızdan o kadar çabuk kurtulursunuz. Hem bu sizi kendinizi yemeye içmeye vererek teselli bulmaktan da kurtarır.

Yeni bir aşk!

Ayrılığın ilk zamanlarında bir başkasını sevebileceğinizi aklınızdan bile geçirmezsiniz. Ya da “Acaba bir gün olabilir mi?” gibi bir soru aklınızdan geçerken, kendinize kızıp bunun ne kadar imkansız olduğuna kendinizi inandırmak istersiniz. Özellikle uzun süreli bir ilişkiyse yaşadığınız ya da bir evlilikse, onun kadar iyi birini bulamayacağınız inancıyla stres yaşamaya devam edersiniz. Oysa kendinizi yeni insanlarla tanışmaya açık tutmalısınız. Yeni bir aşka yelken açmaktan daha güzel ne olabilir ki şu hayatta? Yeniden biriyle göz göze gelmek, yeniden dokunduğunuzda heyecan duymak, yeni hikayeler duymak… Bunların hiçbiri imkansız değil!

 

Aldatılan kadın ne hisseder?


Aldatıldığınızı öğrendiğinizde gitmek mi zor, kalmak mı? Ona tekrar güvenebilmek mümkün mü?

Aldatılmak, günümüzde ilişkilerdeki en önemli sorunlardan biri. Birbirini seven, birlikte mutlu olan, insanlar bir araya gelip “çift” oluyorlar. Ancak, zamanla insanlar değişiyor. Aradan geçen yıllar, hayata bakışı değiştirebiliyor, sevgiyi de alıp götürebiliyor.

Çoğu ilişkide aldatma olayının etkisi altında kalıyor. Aldatma söz konusu olduğunda kadınlar çok büyük bir travma yaşıyor. İlişkiye ve kendine olan güveni sarsılıyor ve pek çoğumuz ne yapacağımızı düşünür hale geliyoruz…

Aldatılan kadın ne yaşar, neler hisseder, bu olayın üstesinden nasıl gelebilir? Yanıtları pudra.com araştırdı…

“Yuvanı koru” baskısı

İlişkide sadakatsizlik durumunda, aldatıldığını öğrenen bir kadın için açık ya da bastırılmış öfke, kaygı bozukluğu ya da depresyon oluşma ihtimali çok yüksek. Çevreden gelen baskılar da ruh halini fazlasıyla etkiliyor. Bu baskıyı yaratan çevre, özellikle aile tabii. Çoğunlukla geleneksel ailelerde, “yuvanı koru” şeklinde yapılan baskı, bazen “boşan” dayatmasına da dönebiliyor. Oysa aldatıldığınızda, her ne kadar öfke de duyuyor olsanız, onca yılı geçirdiğiniz insanı bir çırpıda bırakıvermek söylendiği kadar kolay olmayabiliyor.

Sakinleşmeyi bekleyin

Aldatıldığınızı öğrendiğinizde evliliği sürdürmek de isteyebilirsiniz. Ancak, dikkate almanız gereken bir konu var: Eğer evlilik dışı ilişkide eşinizle o üçüncü şahıs arasında duygusal bir bağ varsa, bu şahsın uzaklaştırılmasında sorun yaşanma ihtimali yüksek.

İlişkiyi bitirmek, boşanmak, ekonomik bağımsızlığı olmayan, özellikle çocuk sahibi kadınlar açısından daha zor, kabul etmek gerek. Bazen imkansız bile olabiliyor. Ancak, henüz yeni yaşanmış bir üzüntü durumunda, daha olayın sıkıntısını ve öfkesini üzerinizden atmadan karar vermeniz doğru olmaz. Psikologlar ve ilişki terapistleri karar vermeden önce biraz sakinleşmek gerektiğini söylüyor. Bu esnada tedavi edilmesi gereken bir depresyon ya da kaygı bozukluğu varsa, onun çözülmesi de yerinde olur. Aksi takdirde karamsar bir bakış açısına sahipken verdiğiniz karar, sizi ileride mutlu etmeyecektir.

Kendi kararınızı kendiniz verin

Aldatıldığını öğrenen bir kadının yaşadıklarını, arkadaşlarıyla ve ailesi ile paylaşması doğal. Ancak, burada önemli nokta, son kararı kişinin kendisinin vermesi.

Aile de arkadaşlar da iyi birer dinleyici olabilirler, ancak aynı zamanda “akıl veren” konumuna da gelebilirler. Çevreniz, erkeğin tek gecelik aldatmasının cinselliğe olan zaafından dolayı olduğunu ve makul görülmesi gerektiği söyleyebilir. Gerçek şu ki, aldatılan kadın için, tek gecelik ilişki ya da duygusal ilişki, yaşanan sıkıntılar açısından bir fark olmuyor.

İlişkiyi sorgulayın

Aldatılma sonrasında en sağlıklı düşünme biçimi, partnerinizle birbirinizi değil, aldatılmayı sorun olarak görebilmeniz. Aldatılma, ilişkinin hastalığı aslında. Bir de tabii, kırılan, incinen benliğiniz… Tüm bunları göz önünde bulundurarak ilişkinizi sürdürmek için yeterli sebebiniz olup olmadığını sorgulamanız gerekiyor.

Ona nasıl güvenebilirsiniz?

Evliliğinizi ya da ilişkinizi bitirip bitirmeme kararı aslında duygularınızdan çok, düşüncelerinize ve inançlarınıza bağlı. Onu hala seviyor olabilirsiniz. Aranızda koparılamayacak bir bağ olduğuna da inanabilirsiniz.

Elbette ayrılığı, boşanmayı düşünmüyor olabilirsiniz. Ancak, şu soruyu kendinize sormalısınız: İlişkime gerek cinsellik gerekse de duygusal olarak kaldığı yerden devam etmem mümkün mü? Her ne kadar ilişkinizi her şey ‘normal’miş gibi sürdürmek isteseniz de cinsellikten soğumanız gayet doğal. Bu durumda cinselliği bir süre askıya alıp güven duygusunu yeniden geliştirecek kucaklaşmalara ağırlık vermek, cinsel olarak ona karşı yaşadığınız soğumayı aşmanıza yardımcı olabilir.

Elbette bu dönemde eşinizin tutumu ve desteği de ilişkinin sürüp sürmeyeceği konusunda netleşmeniz açısından size yol gösterecektir.

Bu sorunun üstesinden gelmek için aldatmaya yol açan nedenleri anlamaya çalışabilirsiniz. Bazı durumlarda bu tür sorunlu bir dönem yaşamak ilişkiyi gözden geçirmek ve hem sizi, hem eşinizi mutsuz eden konuları değiştirmek için de fırsat da olabilir. Ancak, bunu kadın ve erkek olarak konuşarak başarmak çok zor olduğu için bir psikologdan yardım almanız çok yararlı olacaktır.

Aldatılma konusundaki düşüncelerinizi yorum yazarak bizlerle paylaşabilirsiniz? Aldatılma sonrası sıkıntılı dönemi nasıl atlattınız? Hayatınızda neler değişti? Yorumlarınızı bekliyoruz…

Ayrılmak isteyen erkekler nasıl davranır?


Cevabını bilmiyorsanız duruma hazırlıksız yakalanabilirsiniz. Bizden duymuş olmayın ama ayrılmak isteyen erkeklerin sırlarını açıklıyoruz!

Belki de ilişkiniz şu sıralarda can çekişiyor. Ama merak etmeyin, bir kapı kapanır bir kapı açılır. Emin olun, içinizde doğru adama verebileceğiniz daha çok sevginiz var.

Eşinizin veya sevgilinizin ayrılmak istediğini nasıl anlarsınız? Elbette size karşı davranışlarına dikkat ederek… Her hareketi bir mesaj niteliğinde olabilir. Erkeklerin şifreleri çözmenize yardımcı oluyoruz.  Ayrılmak, ilişkisini bitirmek isteyen bir erkek neler yapar, nasıl davranır inceliyoruz!!!

Telefon açmaz

Gün içinde telefonla konuşma sıklığınız azalmaya başladıysa ve artık arayan sadece sizseniz, ilişki için tehlike çanları çalıyor demektir. Bu, ilişkiden sıkılmanın hemen hemen ilk belirtisidir. Telefonda uzun sessizlikler oluyorsa, konuşma konusunda onun isteksiz olduğunu görüyorsanız, durup bir düşünmelisiniz. Sizi aramaması; artık daha az merak etmesi, daha az önemsemesi anlamına geliyor olabilir.

İş telefonundan aradığınızda telefonlarınıza çıkmama durumu da son zamanlarda sıklaştıysa, ilişkiyi gözden geçirme zamanı gelmiş demektir.

Şikayet eder

Ayrılmak isteyen erkek, sizin görünüşünüzden şimdiye dek hiç olmadığı kadar şikayet etmeye başlar. Özellikle de son zamanlarda biraz kilo aldıysanız… Eskiden “seni her halinle seviyorum” diyen erkek gitmiş, yerine size sürekli 10 üzerinde puan vermeye meraklı bir stil eleştirmeni gelmiş gibidir!

İlgisizleşir

Size karşı ilgisi buharlaşıp uçmuş gibidir. Mesela, artık hafta sonları evden erkenden çıkıp, eve sabaha karşı ya da ertesi gün gelmeye başlayabilir. Arkadaşlarıyla, özellikle de bekar olanlarla sizinle olduğundan daha fazla zaman geçirmeye başladıysa, bu işte bir iş olduğundan şüphelenmelisiniz. Demek ki sizin yanınızda onlarla olduğu kadar mutlu değil!

Kaçar

Tartıştığınızda ya da onun davranışlarından şikayetçi olduğunuzu söylediğinizde, sesinizi duymaya daha fazla tahammülü yokmuşçasına arabasına atlayıp uzaklara giderek uzun saatler geri dönmemesi de ayrılık isteği mesajı olabilir.

Konuşmak istemez

Sizinle konuşma konusunda eskiye oranla daha isteksizdir ayrılmak isteyen erkek. “Canını sıkan bir şey mi var?” diye sorduğunuzda, genelde “Yok bir şey” deyip kestirip atmak ister. Oysa bir zamanlar, yaşadığı en ufak sıkıntıyı dahi sizinle paylaşan bir erkek vardı hayatınızda…

Dokunmaz

Ayrılmak isteyen erkek, sevgi gösterme konusunda kendini tamamen geri çekmiş gibidir. Yüzünüze sevgi dolu bakışlar fırlattığı zamanlar çok geride kalmış gibidir… Sizi sevmesi için onu teşvik etmeye çalışsanız da fayda etmez. Ellerini alıp size dokunması için yönlendirmeye çalışırsınız, ama kendiliğinden size dokunmayı akıl etmez ya da istemez. Seks ise neredeyse artık hiç yaşanmıyordur aranızda.

Tahammülsüzleşir

En ufak bir şeyden tartışma çıkarma konusunda hiçbir fırsatı kaçırmaz hale gelmişse, bu adam sizden ayrılmayı kafasına koymuş demektir. Bu tartışmalarla hem size karşı tahammülünün kalmadığını hem de sizi yıldırmakta ısrarlı olduğunu görmelisiniz.

Sizi fark etmez

Bundan böyle sizdeki değişiklikleri fark etmez hale gelir ayrılmak isteyen sevgili. Ne saçınızın yeni modelini, ne de parfümünüzü değiştirdiğinizi anlar. Yüzünüzü estetikle tamamen değiştirseniz bile anlamayacak kadar ilgisiz hale gelmiştir artık size karşı. Siz artık onun hayatında görünmez biri gibisinizdir.

İnternette zaman geçirir

İnternette sörf yaparak geçirdiği süre eskiye oranla epey artmıştır. Bilgisayarın başında saatlerce oturur ve onu rahatsız etmenizi istemez. Ve tabii size de başka kadınlarla mesajlaştığı şüphesini duymak düşer.

Kendi dünyasında yaşar

Onun telefonla konuşma halini iyi gözlemleyin. Arkadaşlarıyla konuşurken bol bol kahkahalı bir sohbete bile dalmış olsa, telefonu kapatır kapatmaz ciddi bir ifadeye bürünür yüzü. Size karşı gülümsemek ve konuştuklarını paylaşmak istemediğini gösterir bu hareketler. Her ne kadar eskiden böyle olmasa da…

Telefonu çalsa da sizin yanınızda cevaplamak istemez. Sizi, özel dünyasından uzaklaştırmış gibidir.

İlişkiye ara vermek ister

…Ve artık bir gün size dönüp, ilişkiye ara vermeye ihtiyacı olduğunu söyler. Dikkat edin, ayrılık sözünü kullanmaz. Sanki ikiniz ayrı ayrı kısa bir tatile çıkıp sonra yeniden eskisi gibi ilişkinize devam edecekmişsiniz gibi bir ara vermekten söz eder. Hayatında bazı şeylerden sıkıldığını, kendisiyle ilgili sorunları olduğunu, bunları da yalnız kalarak halletmek istediğini söyler. Kendisiyle ilgili sıkıntıları yüzünden sizi de üzmek istemediğinden bahseder. Ama bir dakika, bu yalana inanmayacaksınız, öyle değil mi? ‘İlişkiye ara verme’ talebi, ayrılmak istediğine dair en büyük ipucudur. Ne yazık ki eşyalarınızı toplayıp terk etmenin zamanı gelmiş demektir!

Erkeklerin ayrılma nedenleri


Erkekler neden terk eder? Erkekler neden ayrılmak ister? Sırları…

Erkeklerin ayrılma bahaneleri hiç bitmez… Uzun süreli bir ilişkiye hazır olmayan erkeklerin ayrılma sebepleri nelerdir? Erkek arkadaşınız sizden neden ayrıldı? Sizi neden terk etti?

Hatalı olan kimdi? İşte, erkeklerin ayrılma nedenleri…

Erkekler en çok hangi nedenlerle, bazen de ‘bahaneler’le ayrılmak istiyorlar, bakalım… Hazırlıklı olmakta ve mümkünse önlem almakta fayda var…

Sevgi eksikliği

Belki de en geçerli ayrılma sebebi diyebiliriz bunun için. Sevgisinin azaldığını ya da tamamen bittiğini hisseden bir erkek, her şey yolundaymış gibi davranıp ilişkiye devam etmek yerine dürüst davranarak bitirme kararı alabilir. Erkekler, sevdiği kadının kendine karşı sevgisinin azaldığını hissettiğinde de ilişkiye son vermek isteyebilir.

Başka birini sevme

İşte bu durumda, erkek ya ilişkisini sürdürüp “aldatan erkek” durumuna düşecek ya da dürüst davranıp gönlünü başka birine kaptırdığını söyleyecek. Seven bir kadın için her iki ikisi de zor. Ama yine de dürüstlük her zaman galip gelmeli. Ayrılık acısı zamanla geçer ama aldatılmanın acısı bir ömür boyu bizimle kalabilir.

Uzun süreli ilişki kuramama

Çoğu erkek, bir ilişki yaşarken içten içe endişelenmeye başlar. Evlilik korkusu sarar dört bir yanını… İlişkinin boyutu değişmeden, nişanlanmaktan ve evlilikten bahsedilmeye başlamadan ayrılığı tercih ederler… Fazla maceraperest erkekler ise uzun süreli ilişkinin rutin yanlarından sıkıldıkları bahanesiyle ilişkiyi bitirmek isterler. Demek ki, bağlanma sorunu olan erkeklere, maceraperest erkeklere dikkat etmek gerekiyor.

Cinsel tatminsizlik

Cinsellikten kaçan, zevk almayan, bir görevmiş gibi sevişmeyi tercih eden kadınlar, partnerlerine de mutluluk veremezler. Seks, bir ilişkiyi heyecanlı ve vazgeçilmez yapan en önemli konudur. Erkekler, mutsuz giden bir seks hayatı varsa ilişkiyi bitirmek, ayrılmak isterler.

Çapkınlık isteği

Buna aslında başka kadınları arzulama durumu da diyebiliriz. Bazı erkekler hayatlarını tek bir kadınla birlikte geçirme fikrini asla kabullenemiyorlar. Bu nedenle biten evlilikler azımsanacak ölçüde değil. Genellikle fazla flörtü olmamış, genç yaşta evlenen erkekler belli bir süre sonra farklı arayışlar içine girip eşiyle arasında huzursuzluk yaratabiliyor. İşte bu durumda ayrılık da kaçınılmaz oluyor.

Fazla kontrolcü kadınlar

Erkekler “Neredeydin?”, “Nereye gidiyorsun?”, “Ne zaman geleceksin?” sorularından, telefonla kontrol edilmekten hiç hoşlanmaz. Kadınların özel eşyalarını karıştırması, sürekli ne yapacağını söylemesi, yaptığı işi eleştirmesi erkekleri bunaltır. Erkekler, kadınları tarafından sahiplenilmeyi severler; ancak aşırı sahiplenme durumu sıkıcı ve ayrılma nedeni olabilir.

Kadın aldatırsa…

Erkekler, genelde ihanet eden bir kadını affetmek yerine ayrılmayı seçer. Kadınlar bazen aldatılmaya katlansa da, erkekler aldatan kadını tekrar hayatlarına almazlar. Erkekler bazen de kendi ihanetlerini itiraf ederek ayrılma talebinde bulunurlar.

Evlilik baskısı

İlişkinin evliliğe doğru yol aldığını sezen erkekler, hayatlarının kabusu olarak algıladıkları bu durumu yaşamamak için ayrılma yolunu seçerler. Henüz evliliğe hazır olmadıkları ve evlilik isteyen sevgilisini oyalamak istemediklerini söylerler. Evliliğe hazır olmadığını fark ettiğiniz bir erkeğe “artık evlenelim” şeklinde baskı yapmaktansa, yavaş yavaş hazırlamak daha akıllıca olacaktır.

Anlaşmazlık çoksa

Sevgi bazen “her şey” anlamına gelmiyor. Sevginin yanında ortak zevklere sahip olmak, iyi arkadaş olabilmek ve anlaşmak da önemli ilişkilerde. Zevkler uyuşmuyorsa, ilişkide anlaşmazlıklar kavgaya dönüşüyorsa sevgi de kayboluyor zamanla.

Gelecek kaygısı

Bazı erkekler iyi bir iş, yeterince para sahibi olmayı ilişkilerinin sağlıklı olması için ön koşul gibi görürler. Bu sayede kendi geleceklerini güvende hissederler. Bu gelecek kaygısı, kendi kendine bir baskıya dönüştüğünde, sevgilisine yetemeyeceğini hisseden erkek, ayrılma kararını verebilir.

Özgürlüğüne düşkünse

Bağımsızlığına düşkün erkekler, erkek arkadaşlarıyla iyi vakit geçirir, kendi başına planlar yapmayı sever ve her yaptığı plana sevgilisini de dahil etmek istemez. Bu erkekler, bağımsızlıklarını kaybedecekleri endişesini yaşamaya başlayınca ilişkiyi bitirmek isterler.

Erkek arkadaşların fikirleri

Erkek arkadaşlarının fikirlerine önem veren erkekler, arkadaşları sevgilisiyle anlaşamıyorsa veya beğenmediyse, ilişki yerine arkadaşlarını tercih edebilir. O zaman erkek arkadaşlarına aşırı düşkün erkeklere de dikkat diyelim…

Kadının hataları

Bazen çok önemsiz gibi görünen hatalar, biriktiğinde dağ gibi bir soruna dönüşebilir. Bunu değerlendiren erkek, uzun süre birlikte olmanın imkansız olduğunu anladığında ilişkiyi bitirmek ister. Mesela kadının çok dağınık olması, temizlik anlayışının erkekten farklı olması, sürekli erkeğin arkadaşlarını ya da ailesini eleştirmesi, erkek açısından geçerli ayrılık sebebi olur.

İlişkilerin dört ana düşmanı


Aşağılama, eleştirme, sürekli kendini savunma ve susma ilişkiye bitiren en büyük dört neden…

Sevimli bir çift 15 dakika sürecek bir araştırma için Washington Üniversitesi’nde Gottman psikoloji laboratuarına geliyor. Sevgi dolu bu çift laboratuara alınıyor ve evdeki sıradan bir sorun hakkında konuşmaları isteniyor. Çift çöp sorunlarını seçiyor. Evdeki çöplerin dışarıya atılması ile ilgili 15 dakika tartışıyor.

Bu sırada bütün konuşmalar kaydediliyor. 15 dakika sonunda araştırmacılar, çifte teşekkür ediyor. Çiftler mutlu bir şekilde ayrılıyor.

Araştırmacılar, videoyu analiz ediyor ve bu çiftin 5 yıl içinde ayrılacağını iddia ediyor.

Beklenen oluyor ve çift üç yıl içerisinde ayrılıyor.

% 90 DOĞRULUK

Elimde 20 yıl boyunca aynı araştırmayı 3000’den fazla çift üzerinde yapan Prof. Gottman’ın “Evlilikler neden biter ya da devam eder” adlı kitabı var.

Sadece 15 dakikalık videoları analiz ederek, bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağını % 90 doğruluk ile tahmin edebiliyor.

Hatta daha sonra sadece 3 dakikalık video kayıtlarından tahmin yapmaya başlıyor ve tahminleri %87 doğru çıkıyor. Peki, bunu nasıl yapıyor?

OLUMLU VE OLUMSUZ İFADELER

3 dakikalık her videoyu saniye saniye analiz edip, eşler tarafından sözlü ve beden dili ile ifade edilen olumlu ve olumsuz duyguları sayıyor.

Olumlu duyguların oranı, olumsuz duygularının oranına 5’e 1 ise, çiftler ayrılmıyor. Olumsuz duyguların oranı artıkça ayrılma ihtimalleri de artıyor. Ama bütün olumsuz ifadeler aynı derecede olumsuz etki yaratmıyor. Belirlediği 4 ana olumsuz duygu varsa, boşanma ihtimali çok daha fazla oluyor. Nedir bu dört ana duygu?

AŞAĞILAMA

En büyük negatif duygu aşağılanma. Eğer ilişkide aşağılama varsa, ilişkiyi kurtarmak neredeyse imkansız. Saygı olmayınca, ilişkinin temeli çok zayıf kalıyor.

Aşağılama kişinin direk kimliğine ve var oluşuna zarar veriyor. Verilen mesaj açık: sen sadece ilişkimizde kötü değilsin, sen tek başına kötüsün. Bu durumda çiftler ayrılsa bile, kişinin özgüvenine verilen zarar yıllarca etkisini sürdürüyor.

ELEŞTİRİ

Eleştiri, sürekli hata bulma ve yargılama davranışı. Davranışlarından ziyade, kişinin karakteri ve kişiliğini eleştirme.

Kişi kendisinde bir sorun olduğunu düşünüyor ve ilişkiden kendini kurtarmanın yollarını arıyor.

Kendisinin takdir edilmediği ortamlardan uzaklaşıp, takdir edildiği ortamlara gidiyor. Kendisini işe yaramaz hissediyor.

SÜREKLİ SAVUNMA

Ayrılığı getiren diğer davranış da çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan, sürekli kendilerini savunması.

Her davranışa bahane bulmak, kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek, karşı taraf fikrini söylediğinde “sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek, karşı tarafı dinlemeden kendi fikrini söylemek önemli savunma davranışları.

Anlama odaklı değil de savunma odaklı olmak ilişkilerde yapılan en büyük hata sanırım.

SUSMA

Susma tehlikeli gibi görünmese de en tehlikelilerinden bir tanesi. Bir taraf endişesini söylediği zaman, kişi karşı tarafı tamamen yok sayıyor ya da konuyu başka tarafa çeviriyor.

“Karşı tarafa sen değersizsin” mesajını veriyor.

AYRILMA SEBEPLERİ

İşte araştırmacılar sadece bu dört davranışa bakarak bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağına % 90 doğruluk ile karar veriyor.

Araştırmacılar bir de şunu keşfediyor. Olumsuz duyguların fazla olduğu ilişkilerde çiftler çok daha fazla hastalanıyor.

Şimdi siz ilişkinizi değerlendirin ve ayrılma(ma) ihtimalinizi hesaplayın. Bakalım ne çıkacak?

Özgür Bolat, Hürriyet

Aldatılan kadın ne hisseder?


Aldatıldığınızı öğrendiğinizde gitmek mi zor, kalmak mı? Ona tekrar güvenebilmek mümkün mü?

Aldatılmak, günümüzde ilişkilerdeki en önemli sorunlardan biri. Birbirini seven, birlikte mutlu olan, insanlar bir araya gelip “çift” oluyorlar. Ancak, zamanla insanlar değişiyor. Aradan geçen yıllar, hayata bakışı değiştirebiliyor, sevgiyi de alıp götürebiliyor.

Çoğu ilişkide aldatma olayının etkisi altında kalıyor. Aldatma söz konusu olduğunda kadınlar çok büyük bir travma yaşıyor. İlişkiye ve kendine olan güveni sarsılıyor ve pek çoğumuz ne yapacağımızı düşünür hale geliyoruz…

Aldatılan kadın ne yaşar, neler hisseder, bu olayın üstesinden nasıl gelebilir? Yanıtları araştırdı…

“Yuvanı koru” baskısı

İlişkide sadakatsizlik durumunda, aldatıldığını öğrenen bir kadın için açık ya da bastırılmış öfke, kaygı bozukluğu ya da depresyon oluşma ihtimali çok yüksek. Çevreden gelen baskılar da ruh halini fazlasıyla etkiliyor. Bu baskıyı yaratan çevre, özellikle aile tabii. Çoğunlukla geleneksel ailelerde, “yuvanı koru” şeklinde yapılan baskı, bazen “boşan” dayatmasına da dönebiliyor. Oysa aldatıldığınızda, her ne kadar öfke de duyuyor olsanız, onca yılı geçirdiğiniz insanı bir çırpıda bırakıvermek söylendiği kadar kolay olmayabiliyor.

Sakinleşmeyi bekleyin

Aldatıldığınızı öğrendiğinizde evliliği sürdürmek de isteyebilirsiniz. Ancak, dikkate almanız gereken bir konu var: Eğer evlilik dışı ilişkide eşinizle o üçüncü şahıs arasında duygusal bir bağ varsa, bu şahsın uzaklaştırılmasında sorun yaşanma ihtimali yüksek.

İlişkiyi bitirmek, boşanmak, ekonomik bağımsızlığı olmayan, özellikle çocuk sahibi kadınlar açısından daha zor, kabul etmek gerek. Bazen imkansız bile olabiliyor. Ancak, henüz yeni yaşanmış bir üzüntü durumunda, daha olayın sıkıntısını ve öfkesini üzerinizden atmadan karar vermeniz doğru olmaz. Psikologlar ve ilişki terapistleri karar vermeden önce biraz sakinleşmek gerektiğini söylüyor. Bu esnada tedavi edilmesi gereken bir depresyon ya da kaygı bozukluğu varsa, onun çözülmesi de yerinde olur. Aksi takdirde karamsar bir bakış açısına sahipken verdiğiniz karar, sizi ileride mutlu etmeyecektir.

Kendi kararınızı kendiniz verin

Aldatıldığını öğrenen bir kadının yaşadıklarını, arkadaşlarıyla ve ailesi ile paylaşması doğal. Ancak, burada önemli nokta, son kararı kişinin kendisinin vermesi.

Aile de arkadaşlar da iyi birer dinleyici olabilirler, ancak aynı zamanda “akıl veren” konumuna da gelebilirler. Çevreniz, erkeğin tek gecelik aldatmasının cinselliğe olan zaafından dolayı olduğunu ve makul görülmesi gerektiği söyleyebilir. Gerçek şu ki, aldatılan kadın için, tek gecelik ilişki ya da duygusal ilişki, yaşanan sıkıntılar açısından bir fark olmuyor.

İlişkiyi sorgulayın

Aldatılma sonrasında en sağlıklı düşünme biçimi, partnerinizle birbirinizi değil, aldatılmayı sorun olarak görebilmeniz. Aldatılma, ilişkinin hastalığı aslında. Bir de tabii, kırılan, incinen benliğiniz… Tüm bunları göz önünde bulundurarak ilişkinizi sürdürmek için yeterli sebebiniz olup olmadığını sorgulamanız gerekiyor.

Ona nasıl güvenebilirsiniz?

Evliliğinizi ya da ilişkinizi bitirip bitirmeme kararı aslında duygularınızdan çok, düşüncelerinize ve inançlarınıza bağlı. Onu hala seviyor olabilirsiniz. Aranızda koparılamayacak bir bağ olduğuna da inanabilirsiniz.

Elbette ayrılığı, boşanmayı düşünmüyor olabilirsiniz. Ancak, şu soruyu kendinize sormalısınız: İlişkime gerek cinsellik gerekse de duygusal olarak kaldığı yerden devam etmem mümkün mü? Her ne kadar ilişkinizi her şey ‘normal’miş gibi sürdürmek isteseniz de cinsellikten soğumanız gayet doğal. Bu durumda cinselliği bir süre askıya alıp güven duygusunu yeniden geliştirecek kucaklaşmalara ağırlık vermek, cinsel olarak ona karşı yaşadığınız soğumayı aşmanıza yardımcı olabilir.

Elbette bu dönemde eşinizin tutumu ve desteği de ilişkinin sürüp sürmeyeceği konusunda netleşmeniz açısından size yol gösterecektir.

Bu sorunun üstesinden gelmek için aldatmaya yol açan nedenleri anlamaya çalışabilirsiniz. Bazı durumlarda bu tür sorunlu bir dönem yaşamak ilişkiyi gözden geçirmek ve hem sizi, hem eşinizi mutsuz eden konuları değiştirmek için de fırsat da olabilir. Ancak, bunu kadın ve erkek olarak konuşarak başarmak çok zor olduğu için bir psikologdan yardım almanız çok yararlı olacaktır.

Aldatılma konusundaki düşüncelerinizi yorum yazarak bizlerle paylaşabilirsiniz? Aldatılma sonrası sıkıntılı dönemi nasıl atlattınız? Hayatınızda neler değişti? Yorumlarınızı bekliyoruz