Eşler Arasındaki 10 Önemli İletişim Hatası


“Bana bir kez olsun ‘Günün nasıl geçti?’ diye sormadın”, “Zaten bana ayıracak vaktin hiç olmadı ki. Hep işin vardır” söylemleri size tanıdık geliyor mu? Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur evliliklerdeki buna benzer iletişim hatalarını örneklerle açıklıyor.

 

İletişimde “ne söylendiği” kadar “nasıl söylendiği”nin de önemli olduğunu vurgulayan Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur, “Sen, Ben ve Aramızdaki Her Şey” adlı kitabında, uygulamada sık gördüğü iletişim hatalarını 10 başlık altında topluyor.

1- Yıkıcı eleştiriler yapmak

Sorunlu çiftler genellikle birbirlerini suçlama ve eleştirme eğiliminde olan eşlerden oluşur. Burada eşler yalnızca birbirlerinin olumsuz yönlerine odaklanmakla yetinmemekte, ayrıca ilişkilerinde yaşadıkları olumsuzluklardan birbirlerini sorumlu tutmaktadır. Özetle, seçici bir algılama ile olumlular göz ardı edilmekte ve olumsuzlar yıkıcı ve tekrarlayıcı bir biçimde dile getirilmektedir. Örnek:

“Zaten bana ayıracak vaktin hiç olmadı ki. Hep işin vardır.”

“Seks ihtiyacı duyduğun zamanlar dışında bana yakınlaştığını görmedim.”

“Bana bir kez olsun ‘günün nasıl geçti?’ diye sormadın.”

“Sosyal ortamlarda ne zaman biriyle konuşsam hemen kıskanır ve kızarsın.”

 

Oysa yıkıcı eleştirilerin yapıcıya, olumsuzların ise olumluya dönüştürülerek ifade edilebilmesi mümkündür.

 

“Bana daha çok vakit ayırabilmeni isterdim.”

“Seks sırasında olduğu gibi seks dışındaki zamanlarda da yakın olmana ve şefkat göstermene ihtiyacım var.”

“Eve gelince bana daha çok zaman ayırabilmeni isterdim.”

“Bana daha çok güvenmeni ve sevgini kıskançlık dışı yollarla da gösterebilmeni isterdim” gibi ne istediğini dile getiren ifadeler, ne istenmediğini dile getirenlerden daha anlamlı olacaktır.

2- Genellemeler yapmak

Tüm genellemeler (bu genelleme dahil) yanlıştır. Olumsuz genellemeler umutsuzluk, çaresizlik yaşatır, çünkü olumsuzların hep tekrarladığı ve tekrarlayacağı varsayımı üzerine kuruludur.

Örnek: “Beni her fırsatta başkalarının yanında aşağılıyorsun.”

Oysa aynı cümle, “Geçen gün Ahmet’in yanında söylediklerin beni çok utandırdı” şeklinde de ifade edilebilir ve böyle bir ifadenin dinleyiciye ulaşma şansı daha fazladır.

 

Daha da kötü olanı, eşlerin bazı özgül davranışlar yerine, kişiliği hedef alan genellemeler yapmalarıdır. Örnek: “Sen zaten hep böyle bencilsin.”

 

Birbirlerine öfkeli eşler bazen hızlarını alamayıp eleştirilerini daha da ileriye götürmekte ve birbirlerini daha çok kırmak amacıyla aileleri de işin içine alan bir üslupla genelleme yapabilmektedir.

Örnek: “Sen hep böyle bencilsin ve biliyor musun, bu özelliğini annenden almışsın!” gibi.

3- Akıl okuma ve yıkıcı niyet getirmek

Burada eşler birbirlerinin söylediklerinden çok, söylemediklerini anlamaya çalışmakta ve söylenenlerin ya da yapılanların arkasında örtük bir olumsuz niyet aramaktadırlar. Bir terapi oturumunda eşler arasında geçen şu konuşma çok ilginçtir:

 

Erkek: “Şu anda aklından geçenleri biliyorum ve bu nedenle söylemek istediğim şeyleri söylemekten vazgeçtim.”

Kadın: “Yanılıyorsun. Senin aklımdan geçirdiğimi zannettiğin şeyler benim aklımdan geçenler değil. Asıl ben senin aklından neler geçtiğini biliyorum.”

Terapist: “Her ikinizin de birbirinizin aklından geçenleri okumak gibi özel bir yetenekle donatılmış olduğunu anlıyorum. Ancak lütfen bana yardım edip, daha açık olabilir misiniz çünkü benim böyle bir yeteneğim yok.”

 

Söylenen ya da yapılanların arkasında örtük neden aramayla ilgili olarak şu örnekler yine bir terapi oturumundan:

 

Erkek: “Bunu benim iyiliğim için söylediğini belirtiyorsun ama senin esas niyetin beni aşağılamak!”

Kadın: “Bunları Dr. Mehmet Bey söylediği için yapıyorsun. O anlamasa da, ben senin bu davranışlarını sahte olduğunu ve hiçbirini içinden gelerek yapmadığını gayet iyi anlıyorum.”

4- Geçmişi getirmek

Sorunlu evliliklerde eşler geçmişte yaşadıkları olumsuzlukları geride bırakmakta güçlük çekerler. Bu durum çoğu kez olumsuzlukların yalnızca geçmişte değil, halen yaşanıyor olmasından kaynaklanır. Bazen de içinde bulunulan zaman diliminde bir sorun yoktur, ancak eşlerden biri geçmişte yaşananların değersizleştirilmesi, önemsizleştirilmesi veya üzerinde yeterince konuşulmamış olmasından rahatsızlık duyuyordur. Çünkü kendisine göre haksızlığa uğramıştır, ancak kimse bu yaşantısını önemsememiştir.

Örnek: “Evliliğimizin ilk yıllarında ailenin bana yaptığı eziyete kayıtsız kalmanı asla affetmedim ve affetmeyeceğim” gibi ya da, “On beş yıldır aynı şeyleri söyleyip duruyorum, hala aynı şeyleri yapmakta ısrar ediyorsun” gibi.

5- İşi yokuşa süren ifadeler kullanmak

Sorunlu evliliklerde de olumlu değişiklikler gözlenebilir. Ancak olumlu değişiklikler yeterince önemsenmemekte, hatta gözardı edilmekte, eleştiri olumlu değişikliklere rağmen ısrarla devam etmektedir. Uzun zamandır arzuladığı davranışları nihayet sergilemeye başlayan eşine; “Şimdi çaba gösteriyorsun, ama artık çok geç, bunları on yıl önce yapmalıydın” demek işi yokuşa sürmekten öteye ne sağlayabilir ki?

Oysa olumlu değişiklikleri küçük de olsa fark edip altını çizebilmek, bu tür davranışların oluşma sıklığını artıracaktır. Ancak geçmişe yönelik öfke ve geçmişi dile getirme yönündeki ısrarcılık, bunun yapılmasına engel olur. Eğer geçmişi getirmeden bugüne odaklanmak sana çok zor gelirse, o zaman aynı mesajı şöyle de verebilirsin.

“On yıldır yapmadığın şeyleri şimdi yapıyor olduğunu görmek beni umutlandırıyor.” Böyle bir mesaj bir yandan memnuniyeti dile getirirken, diğer yandan da işi yokuşa sürmeden geçmiş sıkıntıların dile getirilmesini sağlayabilir.

6- Kendini tamamen haklı, eşini tamamen haksız konuma sokan söylemlerde bulunmak

Sorunlu evliliklerde eşler aynı tarafta ya da aynı takımda olmayı beceremediklerinden, oluşan sorunlarla ilgili birbirlerini suçlama eğilimindedirler.

Örnek: “Tüm evliliğimiz boyunca hiçbir kavgayı ben başlatmadım.”

Ya da: “Evliliğimizdeki tüm kavgaların nedeni sensin” gibi ifadeler sorunu daha da büyüten ve sorumluluk içermeyen ifadelerdir. Oysa kavga olabilmesi için en azından iki kişi olması gerekir. Karşınızdaki kişi kavga etmek istese bile siz kavgada yer almadığınız müddetçe kavga gerçekleşmeyecektir.

7- Anlamak yerine çözüm bulmaya ve çözüm önermeye yönelik girişimler

İş yerinde sıkıntılar yaşayan ve bunu eşi ile paylaşmak isteyen bir kadının, paylaşım yerine öğüt alması bana en güzel örnektir. “Sana zamanında söylemiştim, benim dediğim gibi davransaydın başına bunlar gelmezdi” ya da “Sen merak etme ben yarın gider sana bu sıkıntıyı yaşatan kişinin ifadesini alırım” şeklinde maço tutumların amaca uygun olduğunu söylemek zordur.

İletişimde amacın dinlemek, anlamak ve paylaşmak olduğu hatırlanacak olursa bu tür tutumların pek de yararlı olmayacağı kolaylıkla anlaşılabilir. Bazen insanlar çözüm bulmak için değil, yalnızca dinlenilmek ve desteklenmek için kendilerini açarlar.

8- Mantığı silah olarak kullanmak

İnsanlar boşanma oranlarının yüksekliğini biliyorlar. Ancak hem yüzde 50 fire veren bir kuruma yatırım yapıyorlar hem de bu yatırımları çok mantıklıymış gibi evliliklerinde beklentilerini mantık üzerine kuruyorlar.

“Bu isteğin için mantıklı bir neden göster”, “Ya benim söylediklerimi çürütmelisin ya da benim söylemimi kabul etmelisin” gibi ifadeler sık duyulan oldukça zorlayıcı, rahatsız edici ve duygudan yoksun söylemler oluyor. Evlilik yaşamı, iş yaşamından farklı olarak mantıksız olanı da isteyebilmek hakkını verebilmeli.

“Şu isteğin için mantıklı bir neden göster” yerine “Söylediklerin aklıma yatmasa da, çok istiyorsan bunu senin için seve seve yaparım” daha insani ve sıcak bir ifade olmaz mıydı? Eşi ile uzun zamandır romantik bir akşamın özlemini çeken ve bu amaçla güzel bir restoranda iki kişilik rezervasyon yaptıran kadına, kocasının söylediği şu sözler oldukça manidar değil mi? “Eğer önemli olan birlikte yemek yiyebilmek ise niçin yemek yemek için dışarı çıkmamızı istiyorsun? Evde yiyelim. Böylelikle tasarruf da yapmış oluruz.”

9- Sergilenen davranışlarla ilgili sorumluluk alınmadığını gösteren ifadelerde bulunmak

Sık sık eşine şiddet gösteren bir erkek danışanımın karısına söylediği şu sözü hiç unutamam: “Ben aslında sakin bir adamım. Beni kızdıran, çıldırtan, öfkelendiren sensin. Beni öfkelendirdiğin için sana saldırgan oluyorum.”

Bu örnekteki erkek hem eşine şiddet göstermekte hem de bunun sorumlusu olarak eşini görmekteydi. Oysa temel sorun kendi öfkesini kontrol edememesiydi. Kendisine, onu öfkelendiren başka ne tür yaşantılar olduğu sorulduğunda; zaman zaman trafikte de öfkelendiği, hatta bazen güçlerine bile öfkelendiğini dile getirdi. Ancak trafikte her öfkelendiğinde kavga çıkaramadığı ya da öfkelendiği polislerle kavga etmediği hatırlatıldığında öfke ile ilgili daha gerçekçi bir algı geliştirmesi kolaylaştı. “Birçok ortamda öfkemi kontrol edebildiğim halde eşime öfkelendiğimde böyle bir zahmet içine girmiyor ve şiddet gösteriyorum.”

10- Eşlerden birinin öğretmen ya da terapist rolüne soyunduğunu gösteren ifadeler kullanmak

Eşlerden birinin öğretmen ya da terapist rolüne soyunması diğerini en çok rahatsız eden tutumlardan biridir. Böyle bir tutumun sempati ile karşılanmayacağı açıktır. Eşler arasında eğitim ya da deneyim farkı olduğunda daha da belirginleşen bu tutum, karşı tarafın küçümsenmesi anlamına gelir. “Senin rahatsızlığının farkındayım. Tedaviye gitmesi gereken sensin”, “Parası neyse ödeyeyim, siz onu tedavi edin Dr. Bey” ya da, “Sizin şimdi bizlere söylediğinizin aynısını ben karıma yıllardır söylüyorum” veya, “Onun sizin söylediklerinizi anladığını sanmıyorum. Ama ben buradan çıkınca onun anlaması için gereğini yapacağım” şeklindeki ifadeler kötü bir öğretmen ya da ehil olmayan bir terapist rolüne soyunmaktan öteye gitmeyecek ve dirençle karşılaşacaktır.

 

Yaz mevsiminde ilişkinizi beslemenin yolları


Yaz mevsimini ilişkiniz için bir fırsata dönüştürmek sizin elinizde. Nasıl mı? İşte yaz aylarında ilişkiniz için neler yapabileceğinize dair ipuçları… Yaz aylarında uzayan günler, aktivite sayısındaki artış, tatil fırsatlarının doğması, çiftlerin birbirlerine ve ilişkilerine vakit ayırabilmelerine olanak sunabiliyor. Ancak yaz mevsimini ilişkiyi beslemek için bir fırsata dönüştürme amacıyla dikkat etmeniz gerekenler var.

İlişkiyi beslemek için yaz iyi bir fırsat

“İlişkilerin her zaman ‘beslenmeye’ ihtiyacı var, taze ilişkilerin de yıllanmış ilişkilerin de. ‘Beslenme’yi bir metafor olarak ele alırsak, mevcut beslenme alışkanlıklarımız içerisinde eksik ya da fazla olan maddeleri dengelemek gibi, ilişkinin rutini içerisinde eksik ya da fazla olan noktaları dengelemek de önemlidir. Yaz, bu beslenmede çeşitliliği sağlamak adına bolca fırsatlar sunar. Uzayan günler, aktivite sayısındaki artış, tatil fırsatları çiftlerin birbirilerine ve ilişkilerine vakit ayırabilmelerine olanak sunabilir.”

Artan cinsel isteği kullanın

“Kışın olumsuz etkilerini bir kenarda bırakıp yaz mevsiminin tetiklediği hormonal değişim ve artan cinsel isteği ilişki için tekrar kullanmak da beslenmede önemli katkılardan biri olacaktır. İlişki içerisinde rutine dönüşen cinsel yaşantıda size iyi gelen ve gelmeyen noktaları karşılıklı paylaşıp iyileri artırmak ya da yenilikler eklemek yardım edecektir.”

Sorunları ertelemeyin

“Yaz ayları genellikle erteleme aylarıdır, özellikle de sorunlar ertelenir. ‘Yazı bir geçirelim de…’ sözünü bu dönemde sıkça duyarız. Yaz, halihazırda zaten olumlu, rahat, keyifli çağrışımları olan bir dönemdir. Biz de genellikle böyle bir dönemde sorunlarımızla uğraşmak istemeyiz. Ciddi ve önemli şeyleri gündeme almayı, sorumluluklarla yoğrulmayı tercih etmeyiz. Çözülmesi gereken acil ve ciddi problemler olmadığı sürece en azından şöyle bir eylül ayına kadar bunlara bir ara verebilmek isteriz. Bu çok da kötü bir fikir olmasa da, önemli başlıkları ertelememek gerekir. İlişkileri beslemeyi, ilişkiye yatırım yapmayı ve varsa sorunları çözmek üzere adım atmayı ertelememek iyi bir fikirdir.” Evlilik sezonu etkisinden yararlanın “Hem evli hem de bekar çiftler için her evlenen arkadaş veya akraba ile ‘düğün’ ve ‘evlilik’ konuları ilişkide tekrar gündeme gelebilir. Her yeni bir düğünle evlilik, ilişki doyumu, mutluluk, karı-koca olmak, aileler, sorumluluklar, gelecek planları, kendi düğünümüz gibi başlıklar açık ya da örtülü bir şekilde çiftlerin gündeminde yerini alır. Bunlar bazen gerginlik ve tartışmalara, bazen de ilişkiyi daha iyi tanıma fırsatlarına dönüşür. Neticede, ilişkinin büyümesi ve gelişmesi her zaman ‘evlenmek’ anlamına da gelmez. Diğerlerinin hızla evlendiği süreçte ilişkinizi evlenme baskısından koruyup kendi içinde gelişmesine odaklanabilmek oldukça önemlidir. Bunun yolu da birbirini daha iyi tanımak, değerlerini anlamak, birlikte üretmek, paylaşmak ve keyif almaktan geçiyor.”

Psikolog Doktor Serkan Özgün çiftlere yaz mevsiminde nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda şu ipuçlarını veriyor:

•“Tatile çıkmalıyız”, “eğlenmeliyiz”, “iyi vakit geçirmeliyiz”, “dinlenmeliyiz”le başlayan iyi niyetli cümleleri bir görev listesi haline getirmeyin.

•İyi bir tatil programı için birlikte karar verin.

•“Ne yapsak iyi bir yaz geçiririz” sorusu üzerine konuşun.

•Cinsel yaşantınızda size iyi gelen ve gelmeyen noktaları karşılıklı paylaşıp iyileri artırın.

•Ayrı ayrı geçirebileceğiniz zamanlar oluşturup bunlar üstünde teyitleşin.

•Ebeveyn rolüne kısa aralar verip eş rolünü öne çıkartın.

•Rutini kırıp ilişkinize farklılıklar ve sürprizler katın.

 

Tatili planlarken dikkat edilmesi gerekenler

“Farklılıkların olduğu noktada etkin karar alma süreçleri oldukça önemlidir. Orta noktayı bulmak farklılıkları çözmekte her zaman en etkin yöntem olmayabilir. Biri A şehrine diğeri B şehrine gitmek isteyen bir çift için coğrafi bir orta nokta hiçbir şey ifade etmeyebilir. Bazen sıraya koymak, bazen bir uzmana danışmak, hatta kura çekme bile bir yöntem olabilir. Yeter ki karar aldıktan sonra uygulama sürecinde bu karara misilleme niyetiyle eylemlerde bulunmayalım.”

Başbaşa kalın

“Tatile eşlik eden arkadaş grupları ya da aile bireyleri de bir ilişki krizi için zemin yaratabilir. Özellikle bir tarafın ailesinin yazlığına gidilerek geçirilen bir tatil mayın tarlasında yürümeye dönüşebilir. Bu noktada çift olarak sınırları korumaya ayrıca özen gerekecektir. Kararları hala çift olarak almak, tatilin içinde diğerlerinden ayrı bir zaman dilimi, çocuk varsa belki çocuktan da ayrı, çift olarak baş başa kalınabilecek zamanları yaratmak önemli olacaktır.”

Yatakta Söylenmemesi Gereken Sözler


Seks esnasında konuşmak, seksi sözler fısıldamak, partnerinizi kendi zevk noktalarınıza doğru yönlendirmek güzel. Ama bir de bu sevişme esnasında yapılan konuşmaları birer uyarıya, azarlamaya dönüştürmek var. İşte o sözler “yasaklı” olanlar. Çünkü onlar seksten soğutan, libidoyu düşüren, kendine güveni ortadan kaldıran cümleler…

 

“Bu kadar mıydı?”

Cinsel organının boyutundan tam olarak memnun kalmasanız da bunu belli etmemeniz gerekiyor. Büyüklükle ilgili her türlü olumsuz ifade partnerinizin libidosunu anında indirir. Şaka yoluyla bile yapılsa, bu tür bir cümle aklından asla silinmeyecektir.

“Burnundan nefes alabilir misin?”

Ağzının kötü koktuğunu ona bu şekilde ifade etmek kendini kötü hissetmesini sağlayacaktır. Tamam, ağız kokusu sizi rahatsız ediyor olabilir ama bu ifadeyle onun konsantrasyonunu tamamen bozabilirsiniz.

“Göbeğime/selülitlerime bakma!”

Herkesin kendine göre bir kusuru vardır, ama sevişme sırasında ilgiyi onun üzerinde toplamak hiç de isabetli bir karar değildir. Bu yüzden sevgiliniz sizi önyargılı ve saplantılı biri olarak değerlendirecektir. Seks esnasında sizin kusurlarınızı değerlendirmek aklına bile gelmez.

“Bitti mi?”

Sevişmeden hiç zevk almadığını belirten kadının şikayetidir bu söz. Bir an önce bitse de gitsek anlamında… Bu, erkeğin devam etme potansiyeli olsa bile tüm şevkini kıran, onu sevişmeden soğutan bir yaklaşımdır. Oysa sekste partneri yüreklendirmek önemlidir.

“Neden bu kadar suskunsun?”

Yatakta çok suskun kalan erkekten genelde şüphe duyulur. Gerçekten orada olup olmadığı merak edilir. Nedenini sormak olaya eleştirel bir yön verir. Bunu sormak yerine çeşitli pozisyonlardan hoşlanıp hoşlanmadığını sorun, daha iyi.

“Işıkları kapatsak?”

Özgüvensiz kadınların tekerlemesidir. Oysa erkekler özgüvenli kadınları daha çekici bulur. Yatak odası her iki tarafın da en çıplak olduğu yerdir. Birbirinize karşı en açık olduğunuz ya da olmanız gereken. Saklayacak neyiniz var ki? Fiziksel kusurlar mı? Boş verin, görmeyecektir bile.

Makyajımı bozmamaya çalış, olur mu?

Erkek için en sinir bozucu uyarılardandır. Evet, bakımlı olmaya her zaman özen gösterebilirsiniz ama yatakta makyajın ne işi var? Hem üstelik kendinizi zevkin kollarına bıraktıktan sonra o makyaj yeniden yapılamaz mı?

“Telefonuma bakmam gerekiyor”

Bırakın telefon çalsın! Sevişme esnasında kulaklarınızı dış dünyaya kapatın. Harika bir sevişmenin ortasında birden o dış dünyaya kulak verip telefonla gündelik meseleleri konuşmak kadar sevişmeden soğutan bir şey olamaz. Aynı şeyi partnerinizin de size yaptığını düşünün!

“Beni bunun için mi uyandırdın?”

“Berbat bir sevişmeydi” demek gibi bir şey. Her sevişmeden eşit şekilde tatmin olamayabilirsiniz ama bunu söylemenin de kibar bir yolu olmalı.

“Orama dokunma acıyor, buramı elleme ağrıyor”

Müdahaleci kadın modeli! her zaman söylüyoruz: Seks esnasında partneri yönlendirmek, onu zevk noktalarınıza ulaştırmak önemli. Ama bundan aşırı müdahaleyi kast etmiyoruz. Zira “sen bilmezsin, ben sana söyleyeyim” tarzı yönlendirme, erkeğin yatakta kendine güvenini söndürür.

 

Erkeğin Yatakta İyi Olmadığını Gösteren 7 Belirti


Erkeklerin hangi hareketlerini gözlemleyip yataktaki başarılarından kuşku duyabiliyoruz, bakalım. İşte, erkeklerin foyasını ortaya çıkaracak 7 belirti…

Hadi gelin, şu erkeklerin foyasını meydana çıkaralım. Hangi hareketlerini gözlemleyip yataktaki başarılarından kuşku duyabiliyoruz, bakalım.

İşte erkeklerin iyi seks yapamadıklarını gösteren işaretler…

Olur olmadık yerde, başkalarının yanında sürekli hayatından geçen kadınlardan imalı bir şekilde söz ediyorsa…

Seks konusunda ne kadar da harika olduğunu ima edip duran bir erkek aslında başarısızlığını örtmeye çalışıyordur.

Seks yapmayı sürekli erteliyorsa…

Seks yapmaktan sürekli kaçması, sekste başarısız olacağı korkusu taşıdığını gösterir.

Baston yutmuş gibi dans ediyorsa ve kıvrak bir vücudu yoksa…

Bu, onun yatakta da kıvrak hareketler yapamayacağını gösterir.

Işıklar açıkken onu çıplak görmemeniz için türlü bahaneler uyduruyorsa…

Özgüveni olmayan bir erkeğin yatakta iyi olması mucize gibi…

Siz yatakta keyif yaparken o erkenden kalkıp etrafı toparlamaya başlıyorsa…

Kucaklaşmanın en güzel tarafından zevk almıyor demektir. Ayrıca seks esnası kadar seks sonrasının da kadınlar için önemli olduğunu bilmiyordur.

Tam öpüşeceğiniz sırada saçlarına dokunmaya başladığınızda “Saçımı bozma” diye panikliyorsa…

Görünümü onun için her şeyden önemlidir ve bunun bozulmaması için kendini akışa kaptırmaya asla yanaşmayan tiplerdendir.

Kolunun en görünen yerinde “canım annem” yazan bir dövme taşıyorsa…

Anneci erkeklerin özgüvenlerinin fazla gelişemediğini, dolayısıyla sekste de ilerleyemediklerini düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

 

Ayrılıktan sonra neler yaşıyoruz?


Ayrılık kararının ardından karışık ruh halleriyle yüzleşiyoruz. Ayrılıktan sonra yaşadığımız duygularla nasıl baş edebilir, kendimizi nasıl toparlayabiliriz?

Ayrılık zor! Kırık bir kalbin yapamayacağı şey yok gibi… Kırık bir kalp; ayrılık kararına karşı şoke olur, kızar, kendi içine kapanır, depresyona girer, kabullenmekten başka çaresi olmadığını anlar… Ayrılık gelip kapıya dayanmışsa bu hislere karşı durmak imkansız gibidir. Ama en az yarayla kurtulmak da elimizdedir.

İşte bu ayrılık sonrası hallerimizi inceliyor: Bu hallerin üstesinden gelmek için yapmamız ve yapmamamız gerekenler… Hangi ruh halinde nasıl hareket etmemiz gerekir, birlikte irdeleyelim!

Şoka girme

Şok, vücudun acıya karşı verdiği doğal bir koruma tepkisidir. İlişkinizin bittiğini anladığınız o ilk anda sadece korku, yalnızlık, kafa karışıklığı hissedersiniz fazlasıyla. Ayrılık isteği karşı taraftan gelmişse, o ilk dakikalarda, hatta ilk haftalarda, belki aylarca süren bir inanamama sürecine girersiniz. Hislerinizde bir bulanıklık söz konusudur. Tam olarak ne hissettiğinizi, ne düşünmeniz gerektiğini bilemezsiniz. Nefesiniz azalmış gibidir. Uyumak ve uyandığınızda her şeyin eskisi gibi olduğunu görmek istersiniz.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, uzuuun bir yürüyüşle ya da meditasyonla kendinizi sakinleştirmek olmalı.

•Yapmamanız gereken ise uçuk hayallere kapılmak, sürekli geriye dönüp “neden” diye sormak.

 

İnkar etme

İnkar etme, gerçekliği reddetme anlamına gelir. Hem bu ayrılığı hem de kalbinizin kırıldığını kabul etmek istemezsiniz; çünkü kabul etme, kavuşma umudundan da uzaklaşma anlamına gelir. Her şey normalmiş gibi davranmaya devam edersiniz. Her zamanki gibi telefon açmak, e-mail göndermek gibi ilişkinizin “normal” gidişatını sürdürmek istersiniz. Kalp kırıklığını beklemede tutmak için elinizden gelen çabayı gösterir, bu gerçekle yüzleşmek istemezsiniz.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, güvendiğiniz arkadaşlarınıza ya da günlüğünüze hislerinizi açmak, korkularınızı serbest bırakıp, onlarla yüzleşmek.

•Yapmamanız gereken, durumunuzu önemsizmiş gibi düşünmek, kalbiniz kırılmamış gibi davranmak. Acıyı, onun üstüne gitmek, dibine kadar yaşamak ancak hafifletir.

 

Kendini izole etme

Ya da bir başka deyişle, “Sadece kendimle baş başa kalmak istiyorum” süreci. Bir defa tam da o anda ayrılıkla yeni tanışma, beraberinde ilişkinin dağılması, “nerede hata yaptık” sorgulaması, ilişkiyi zihinde defalarca baştan yaşama senaryoları başlar. Düşünceleriniz dağınık bir halde beyninizde uçuşur. Bu acı çekme aşamasında eski fotoğraflara bakar, sesli mesajları defalarca dinlersiniz. Perdeleri açıp ışığı içeri almak, evden dışarı adım atmak istemezsiniz. Sessizce karanlıkta oturup, belki de kendinize uzun zaman önce yasakladığınız şeyi yapıp, bir koca kase dondurmayı kaşıklar, kendinize ve bütün dünyaya ilan edersiniz: “Evet, her şey bitti!”

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, iş ya da sosyal aktivite gibi o güne ait yapılması gerekenleri ertelemeden hayata karışmak.

•Yapmamanız gereken, aklınızdan geçen, “Kimse beni bir daha asla sevmeyecek” gibi mantık dışı fikirlere müsamaha göstermek.

 

Kızgınlık

Hem de kısa süre öncesine kadar sevgi sözcükleri fısıldadığınız adama, “Kalbimi kırdığın için senden nefret ediyorum” diyebilecek kadar büyük bir kızgınlık. Bu, hislerinizin, hüzünden çılgınca bir öfkeye dönüşmesi için bir geçiş aşamasıdır. Artık “eski” haline gelen sevgilinize yönelttiğiniz öfke, kendinizi fotoğrafları yakarken, daha da kötüsü onu arkadaşlarına kötülerken bulmanıza yol açabilir. Eğer kızgınsanız, kendinizi, kendinizle konuşurken de yakalayabilirsiniz. Pişmanlık dolu düşüncelerden ve sinirli sözlerden oluşan diyaloglar… Tüm bunlar yerini suçlamalara bırakır zamanla.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, sizi öfkelendiren şey hakkında yazmak ya da konuşmak.

•Yapmamanız gereken, öfkenizi eyleme dönüştürmek.

 

Pazarlık

“Onu ne geri getirebilir?” düşüncesinin, insanın beynini kemirdiği bir ruh halidir. Tekrar geri gelmesi için dua etmekten tutun da, eğer siz bu ayrılığa neden olan bir şey yaptıysanız, kendinizi affettirmek için çabalama anlarınıza kadar her şeyi kapsar. Kendinizle ya da sevgilinizle pazarlık yapmak, başka biri haline gelmek için ekstra bir uğraş içine girmenize de neden olur. Daha az kıskanç, daha zayıf, daha kontrollü, daha az öfkeli… gibi. Bu, mevcut acınızı sizden uzaklaştırmak için başvurduğunuz bir yöntemdir.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, sevdiğiniz, sizi mutlu eden, gelecekte yapmak istediklerinizi içeren bir liste hazırlamak kendinize.

•Yapmamanız gereken, bu istekler listesine eski sevgilinizin adını koymak.

 

Depresyon

“Hiçbir zaman bu durumu atlatamayacağım” hissinin getirdiği bir sonuç depresyon. Derin bir üzüntü hali, yataktan bir türlü çıkamama, fiziksel acılar hissetme, sürekli ağrılar, umutsuzluk, çaresizlik ve hüzündür depresyonu var eden.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, çevrenizde pozitif insanların olmasına izin vermek ve güneş ışığından yararlanmak.

•Yapmamanız gereken, kendinizi aşırı yemek ya da içmek gibi sağlıksız davranışlara kurban etmek.

 

Erkekler iç çamaşırları hakkında ne düşünüyor?


SEVİMLİ

■ Belli ki, jartiyer eklenerek seksi bir hava verilmeye çalışılmış ama yine de şirinlikten kurtulamamış. Hiç beğenmedim.

Levent, 30, Mimar

■ Altında mutlaka beyaz çorap ve topuklu ayakkabılar olmalı. Kafada da hizmetçi başlığı hayal ediyorum. Ama sadece bunu giyerse, tek başına iş yapmayacağını söylemeliyim. Ancak dediğim gibi yan ürünlerle çekici bir hale getirilebilir.

Emir, 32, Lojistik Uzmanı

■ Aslında pijamaymış da sonra alt tarafı kesilerek bu hale getirilmiş gibi duruyor. Model olarak güzel diyebilirim ama keşke bu desende olmasaymış! Jartiyer gibi güzel bir şey de buna hiç yakışmamış.

Burak, 31, Tekstilci

■ Bu da şeker kız Candy havasında ama jartiyer beyaz bir çoraba bağlanırsa belki şeker olmaktan kurtulabilir.

Mesut, 33, Saç Tasarımcısı

■ Bunu beğendim. Jartiyerli olması şirin bir modeli bir anda seksi bir hale getirmiş.

Arda, 30, Yönetici

FARKLI RENKTE ALT-ÜST

■ Birbirinden farklı modeller gibi duruyor ama ikisinde de bulunan fırfır detayı hemen göze çarpıyor. O da küçük olduğu kadar, önemli bir detay. Beğendim.

Levent, 30, Mimar

■ Daha önce “Yüksek dekolteli sutyenler seksidir” demiştim ya, işte bunu demek istedim. Alt ve üstün farklı renkte olması çok hoşuma gidiyor. Fazla özenilmemiş gibi gözüktüğünden, bu tür modelleri tercih eden kadının doğuştan seksi olduğunu düşünüyorum.

■ İnce detaylar var ama sutyen hiç güzel değil. 90’lı yıllarda Madonna bunun siyahını ve sivrisini giyerdi. Daha yakın bir tarihte ise Janet Jackson bir şovunda buna benzer bir şey giymişti. O yüzden bana sahne kostümü gibi geldi. Alt tarafı ise fena değil. On üzerinden en fazla altı veririm.

Burak, 31, Tekstilci

■ Birbirinden farklı renklerde giyilen çamaşırlarını seviyorum. Ama yine de arada biraz uyum olmalı, renkler birbirini tamamlamalı. Örneğin kırmızı-beyaz olsaydı, “İğrenç” der geçerdim. Bu da o açıdan gayet güzel.

Mesut, 33, Saç Tasarımcısı

■ İç çamaşırına kalp gibi duygusal öğeler katmamak lazım. İkisini bir bütün olarak düşündüğümde ise, altı kaval üstü şişhane diyebilirim.

Arda, 30, Yönetici

ÇİÇEKLİ KOTON

■ Daha çok bikiniye benziyor. Markasının gözükmesi ise çok gereksiz olmuş.

Levent, 30, Mimar

■ Bunu beğenen erkek bence gay’dir. Çok çocuk işi. Üniversitede okuyan veya çalışan bir kadın lütfen bunu giymesin.

Emir, 32, Lojistik Uzmanı

■ Sütyen güzel ama altını beğenmedim. Bir bütün olarak bakarsak da pek güzel bir takım olmadığını söyleyebilirim.

Burak, 31, Tekstilci

■ Çok maskülen bir model. Alt kısmı, erkek çamaşırı gibi gözüküyor. Sadece çiçek deseni kadınlar için olduğunu hatırlatıyor. Boxer giyen kadınları çok beğendiğimden, bu da hoşuma gitti.

Mesut, 33, Saç Tasarımcısı

■ Sınıfı zor geçer. Çünkü alt tarafı çok kalın.

Arda, 30, Yönetici

KOMBİNEZON

■ Kombinezon deyince akla seksi şeyler geliyor. Tül ya da saten olması ise tercihimdir. Bu model ise çok anneanne işi.

Levent, 30, Mimar

■ Kombinezonu çok beğeniyorum ama bence bu güzel değil. Bunun kesinlikle kısa olması gerekirdi. Tahrik olmak için kollarına mı bakmalıyım?

Emir, 32, Lojistik Uzmanı

■ Kombinezon dediğin kısa olur. Uzun olunca daha çok elbiseye benzemiş.

Burak, 31, Tekstilci

■ Kombinezon giyenleri çok rüküş buluyorum.

Mesut, 33, Saç Tasarımcısı

■ Askılı ve düz inen modelleri çok beğeniyorum. Vücudun çok büyük bir kısmını örttüğünden, bende içinde ne olduğuna dair bir merak uyandırdı. O yüzden bunu tuttum.

Arda, 30, Yönetici

KORSE

■ Başlı başına ayrılma sebebi. Kız arkadaşım bunu hastayken bile giyse, kabul edemem.

Levent, 30, Mimar

■ Biz erkekler bu tip külotlara paraşüt deriz. Gerçi bu, paraşüt modelini de geçmiş. Charlize Theron giyse kurtarmaz.

Emir, 32, Lojistik Uzmanı

■ Dünyanın en seksi kadını bile giyse, göze güzel gözükecek bir model değil. Buna korse mi diyorsunuz, ne diyorsunuz bilmiyorum ama libidoyu düşüreceğinden eminim. Benim şu anda bile düştü!

Burak, 31, Tekstilci

■ Annemi hatırlattığı için direkt olarak es geçmek istiyorum.

Mesut, 33, Saç Tasarımcısı

■ Bridget Jones’un giydiğinin aynısı değil mi bu? Göbekli bir kadın bunu giyip fazlalıklarını saklamak isteyebilir. Ama ilk defa sevişeceğim birisi bunu giyerse, tatsız bir sürpriz olarak algılarım.

Arda, 30, Yönetici

SİYAH

■ Bir kadının günlük iç çamaşırı böyle olmalı. Yani sadece gece sevişme ihtimali olduğunda değil, her zaman böyle şeyler giymeli.

Levent, 30, Mimar

■ Siyaha hiçbir erkeğin hayır diyeceğini sanmıyorum. Kötü bir vücut bile siyahların içinde muhteşem gözükür.

Emir, 32, Lojistik Uzmanı

■ Fena değil. Siyah rengi severim ama bu pek iddialı gelmedi bana.

Burak, 31, Tekstilci

■ Siyah severim. Bu da oldukça güzel. Özellikle dantelli olması çok hoşuma gitti.

Mesut, 33, Saç Tasarımcısı

■ Biz erkekler iç çamaşırında danteli seviyoruz galiba. Bu da gayet güzel.

Arda, 30, Yönetici

CANLI RENKLER

■ Biraz ağır olacak ama tiksindim. Bunu görünce aklıma şişman kadınlar geldi. İnce bir kadın giydiğinde göğüsleri ve poposu iğrenç gözükür. Bir kadın çirkinleşmek veya karşısındaki erkeğin heyecanını öldürmek istiyorsa bunu giymeli.

Levent, 30, Mimar

■ Bunun mayo olmadığından emin misiniz? İç çamaşırların arasına karışmış olmasın? Hem rengi kötü hem de ucuz duruyor.

Emir, 32, Lojistik Uzmanı

■ Robin Williams’ın canlandırdığı Mrs. Doubtfire’ın giyeceği tarzda bir takım. Ancak kadın kılığına girmiş bir erkek tarafından giyilebilir.

Burak, 31, Tekstilci

■ Bunu sporda giyiyorlar herhalde derdim ama kim eşofmanın altından gözüken paçalı don detayını sever ki? Pazardan alınmış gibi duruyor.

Mesut, 33, Saç Tasarımcısı

■ Bir erkekle hiçbir şekilde sevişme olasılığı olmayan kadınlar tercih edebilir.

Arda, 30, Yönetici

SPORCU SUTYENİ

■ İnce belli ve güzel göğüslü bir kadını, altına düşük belli bir eşofman ve üstünde bununla görürsem aşık olabilirim. Bir de at kuyruklu ve terli olursa, harika olur!

■ Üstüne bir şey giyilmeyecekse, seksi olabilir. Spor salonunda veya yazın pijama niyetine giyilebilir. Ama sevişirken giyilecek bir şey değil.

Emir, 32, Lojistik Uzmanı

■ Kadınlar spor salonunda tişört giymek verine, keşke böyle şeyler giyseler. Ağırlık kaldırırken çok zorlanıyoruz ama bunu giyen kadınlar işimizi kolaylaştırır.

Mesut, 33, Saç Tasarımcısı

■ Bunu giyebilecek kadın çok seksidir, o yüzden çok çok beğendim.

Arda, 30, Yönetici

Yatak hariç her yerde seks!


ASANSÖR

Avantajı: Eğer evinize çıkan asansörse, asansörde ateşlenen bu kıvılcım, evinizde de unutulmaz bir gece yaşamanızı sağlayacaktır.

Dezavantajı: Klostrofobisi olan bir partnerle denemeye kalkmayın; fanteziniz kabusa dönüşebilir!

TAVSİYELER:

• Sadece oral seks denemek bile bu heyecanı yaşamanızı sağlayabilir, hem de ani bir durumda toparlanmanızı kolaylaştıracaktır.

• Etek giymiş olmak, hatta iç çamaşırınızın olmaması, emin olun, hızınıza hız katar.

• Aman plazaların asansörlerine dikkat! Kamera var mı, kontrol edin.

UÇAK

Avantajı: Gerçekten kendinizi bulutların üzerinde hissedeceksiniz.

Dezavantajı: Hostes tarafından yakalanırsanız, sizin için yolculuğun geri kalanı, bulutların üstünde değil de yerin dibinde geçebilir.

TAVSİYELER:

• Uçakta seks deneyenler için ‘Mile High Club’ adında bir sanal kulüp var. Araştırmaya değer!

• Tuvaleti deneyecekseniz, hosteslerin serviste olduğu anı seçmeniz, yakalanma riskinizi azaltır.

• Uzun yolculuklarda ışıklar sönüp herkes uyuduktan sonra, hele bir de uçak çok kalabalık değilse, battaniyeler yardımıyla unutulmaz anlar yaşayabilirsiniz.

ARABA

Avantajı: Kendinize ait bir alanın rahatlığı.

Dezavantajı: Vites kolu, el freni, direksiyon gibi akrobasi yapmanıza neden olacak araba aksesuarları.

TAVSİYELER:

• Ön koltukta başlayıp, ön sevişmeden sonra daha rahat hareket edebileceğiniz arka koltuğa geçebilirsiniz.

• O araba kullanırken oral seks yaparak, onu gerçek sürüş keyfiyle tanıştırabilirsiniz, ama kaza yaptıracak kadar değil tabii!

• Camların kapalı olması, seslerinizin çevreden dikkat çekmesini engeller.

MERDİVEN BOŞLUĞU

Avantajı: Yakalanma heyecanı var, ama insan trafiği nispeten az olduğundan yakalanma riski daha düşük.

Dezavantajı: Komşularınıza yakalanırsanız, bir daha aşure gününde, kapınızın çalınmasını boşuna beklemeyin.

TAVSİYELER:

• Sensörlü otomatların olmadığı apartmanlar daha ideal.

• Kapı zilinin ve otomat düğmesinin mümkün olduğunca yakınlarında olmayın.

OFİS

Avantajı: Bundan sonra ofisiniz sizin için sıkıntıyı değil, heyecanı çağrıştıran bir yer olacak.

Dezavantajı: Sizi tanıyan insanlarla çevrili bir yerde public sex denemesi, yakalanma durumunda, anlık bir utanç duygusundan fazlasına neden olabilir.

TAVSİYELER:

• Bill Clinton durumuna düşmemek için kameralara dikkat!

• Sürpriz yapıp partnerinizin ofisine gidin. Kapısını kilitleyin ve ona striptiz yapın.

• Araştırmalara göre, beş kadından biri iş yerinde seks yapıyor; demek ki iş hayatının stresinden kurtulmanın yolu bu.

DENİZ

Avantajı: Görülseniz bile ne yaptığınızın anlaşılması kolay değil.

Dezavantajı: Su yutma tehlikesi.

TAVSİYELER:

• Boyunuzu geçmeyen suda veya ikinizden birinin tutunabileceği batmayan bir şeyle (deniz yatağı, duba vb.) denerseniz çok daha tempolu olacaktır.

• Uzun sürdüğü takdirde, vücut üşüdüğü için, iki tarafın da vücudu hissizleşecektir; bu yüzden kısa tutmakta fayda var.

• Ön sevişmeye denizde başlayıp, serin sulardan kızgın kumlara doğru devam edebilirsiniz.

DENEYENLERDEN KÜÇÜK İTİRAFLAR

– Sevgilimle arabasında fantezi yapmak çok heyecanlıydı. Çevreden görülme korkusunun yarattığı adrenalin ikimizi daha da ateşlendirmişti sanki. Ama bu korkunun gerçeğe dönüşmesi pek hoş olmadı tabii. Polis cama ‘tık tık’ yapınca ne fantezi kaldı, ne ateş… Hissettiğimiz sadece “Eyvah şimdi yandık” korkusuydu. (Elif P. Art Direktör)

– Berbat geçen bir iş gününün hayatımın en heyecanlı deneyimiyle biteceğini nereden bilebilirdim! Aramızda hep bir elektrik olduğunu bildiğim, ama iş ortamının ciddiyetinden dolayı ilk adımı atamadığımız iş arkadaşım, gece geç saat işten çıkarken asansörde ‘stop’ düğmesine basınca her şeyin rengi bir anda değişti. O asansöre artık ne zaman binsem yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamıyorum. (Candan B. Ürün Müdürü)

– O gece her şey hızlı ilerliyordu. Arkadaşımın doğum gününde tanıştığım çocukla aramızdaki çekim inanılmazdı. Beni eve bırakma teklifini reddetmedim, ama onu eve sokarsam olacakları da biliyordum. O yüzden evimin kapısının önünde öpüşmeye başladık. Ama kendimizi fazla kaptırınca öpüşürken yanlışlıkla komşunun ziline bastık; tabii eve nasıl kaçacağımızı bilemedik. (Derya A. Pazarlama Direktörü)

İlişki yürütme stratejileri


İlişki iki kişilik danstır. Bu dans hiç bitmesin istiyorsanız ilişki yürütme stratejilerini dikkate alın!

İlişkileri derinlemesine anlamak için, severek evlenmiş 31 çiftle yapılan bir psikoloji araştırmasına göre “ilişki yürütme stratejileri” şu başlıklar altında toplanıyor:

Olumluluk (pozitif olma)

Çalışmada eşlere, “Kendinizi pozitif görüyor musunuz?” diye sorulduğunda, kendi kendilerini değerlendirmelerinden çok, karşı tarafın onları nasıl gördüğünün kendileri için önemli olduğunu söylüyorlar. Yani siz kendinizi çok fazla pozitif görmeseniz de, eşiniz sizi pozitif görüyorsa, bu, evlilik ilişkinizi ve mutluluğunuzu etkiliyor.

Açıklık

Eşlerin birbirlerine karşı açık olmaları, birbirleri hakkında düşündüklerini saklamadan dile getirmeleri ilişkinin gidişatı açısından önemli. Eşlerin birbirleri için olumlu ya da olumsuz düşüncelerini, karşıdakinin kendiliğinden anlamasını beklemek yerine açıkça söylemeleri, “beni anlamıyor” gerginliklerini azaltıyor.

Bağlılık

Bağlılık ilişkinin vazgeçilmez unsuru. Bağımlılığa dönüşmediği sürece… Birinin diğeri olmadan, tek başına işlerini yürütemediği, karar alamadığı bir bağımlılıktan ziyade; eşlerin birbirlerine karşı sevgi, saygı, yakınlık ve sadakat duyguları beslemesi ve bu duygularını göstermesi evlilik ilişkisini olumlu etkiliyor.

Sosyal çevre

Buna aile, arkadaş, sosyal grupların evliliğe katkısı da denilebilir. Erkekler için sosyal çevre kadınlardan daha önemli. Kadınların eşlerinin arkadaşlarını, ailelerini arada bir davet etmeleri ve onlarla birlikte olmaları çok önemli. Sosyal ilişkilerde kadınlar anlaşamazsa, erkeklerin 20 yıllık erkek arkadaşlarıyla bile birlikteliği zorlaşıyor. Bu da onları mutsuz kılıyor.

Sorumlulukları paylaşma

Ev işlerinde ya da maddiyat meselelerinde, yükün eşlerden sadece birinin üzerinde olmasından ziyade paylaşım varsa, sorunlar azalıyor. Ancak kadınlar sadece sorumlulukları paylaştıklarında değil, kendileri de ev içinde sorumlulukları yerine getirdiklerinde iyi hissediyorlar.

 

Mutlu bir ilişki hayal değil!


İdeal bir ilişkiye kavuşmak için sihirli değneğe ihtiyacınız yok. Sizin için küçük, ama ilişkiniz için büyük adımlar atmayı deneyin.

İdeal ilişkiyi hedefleyin, mükemmeli değil!

Evet, ideal ilişki diyoruz ama bundan mükemmel ilişkiyi kast etmiyoruz. Zira mükemmel ilişki ya da mükemmel eş diye bir şey yoktur. En mükemmelini beklerseniz, daima beklersiniz. Her konuda sizinle hemfikir olan, sizinle tıpa tıp aynı karakterde, her an sizi mutlu edebilecek biriyle karşılaşmayı beklemek yerine, sizi en fazla tatmin eden ilişkiyi yakalamayı deneyin.

Ortak bir hobiniz olsun

Ortak ilgi alanınız olmadığından yakınmayı bırakın, yeni bir ortak ilgi alanı yaratın. Balığa çıkmak, tenise başlamak, müzik kursuna gitmek gibi ikinizin zevk alacağı bir ortak alan bulmaya çalışın. Ortak ilgi alanı, eşler arasında pozitif iletişim, daha çok diyalog ve eğlence imkanı sağlar.

Açık ve dürüst olun

Yüzde yüz dürüstlüğe dayanan bir ilişki kurun. Şüphe, bir ilişkiyi başlamadan bitiren ya da başladıysa bile hiçbir zaman sağlıklı yürümesini sağlamayan bir mikrop gibidir. Partnerinizin, kuşkulandığınız tutumları varsa, gizli dolaplar çevirmek yerine bu kuşkuyla hem siz yüzleşin hem de partnerinizi yüzleştirin. Açık olmak, her zaman size puan kazandırır.

Her anın tadını çıkarın

Birlikte geçirdiğiniz zamanın süresi değil kalitesidir önemli olan. “Neden daha uzun yanımda kalmıyorsun?” diye şikayet etmekten vazgeçin, birlikte olduğunuz anları dolu dolu ve birbirinizden zevk alarak geçirin.

Geçmişi bir kenara bırakın, geleceğe bakın

İlişki, geçmişe değil, geleceğe doğru yapılandırılır. Geçmişte yaşadığınız tatsız anlar varsa, her tartışmada gündeme getirmek, durup dururken geçmişi deşmek yerine birlikte kuracağınız geleceğin planlarını yapmaya çalışın, hayallerinizi paylaşın.

İlişkinizi başkalarınkiyle kıyaslamayın

İlişkinizi başkalarınınkiyle kıyaslamak, onu daha iyi bir yere getirmez. Her ilişki kendine has özellikler taşır, çünkü ilişkinin tarafları da başkalarından farklıdır. Partnerinize başka ilişkileri örnek göstererek, sizin ilişkinizdeki eksiklikleri ortaya koymaya çalışmak yerine, ilişkinizi kendi içinde yükseltmeye çalışın.

Açık konuşun, paylaşın

Kimse kimsenin aklından geçenleri okuyamaz. Canınızı sıkan bir şey olduğunda ya da partnerinizin yaptığı bir şeye sinirlendiğinizde, onun kendiliğinden sizi anlamasını beklemeyin. Derdinizi açıkça dile getirin. Ancak ses tonunuza dikkat edin, tartışma tonuna dönüşmesin. Zira yüksek perdeden dile getirdiğiniz her sorun, partnerinizin zihninde ‘dırdır’ olarak algılanabilir.

Sevdiğinizle önce arkadaş olun

İster karı-koca olun, ister sevgili, ilişkinizin temelini sağlam bir arkadaşlığa dayandırın. İyi birer arkadaş ve sırdaş gibi her şeyi konuşabilmeniz, birlikte iyi zaman geçirmeniz, uzun vadeli bir ilişki yaşamanızı sağlar.

Kendinizi ve sevgilinizi dinleyin, başkalarını değil

Etraftan gelen sesleri kendi iç sesiniz ve partnerinizin sesi kadar dikkate almayın. Hiç kimse sizin ilişkinizi sizden daha iyi tanıyamaz. Şu da bir gerçek ki, insanlar başkalarının ilişkileri konusunda kendi ilişkilerine göre daha olumsuz düşünür, daha kolay olumsuz yorum yapabilirler

İşinizi eve taşımayın

İşi işte bırakın ve sorunlarınızı eve taşımayın. Kafanızın sürekli iş meseleleriyle meşgul olması, partnerinize sürekli iş sorunlarından bahsetmeniz, onun açısından sıkıcı olacak, belki tartışmalara yol açacaktır.

 

Düzenli seksin faydaları…


Düzenli seks hayatı sağlığımızı olumlu etkiliyor. İşte, seksin sağlığa kattığı 10 sürpriz yarar!

Düzenli bir cinsel yaşam ve seks hayatıyla stresten kurtulabileceğinizi, genç ve güzel kalabileceğinizi, bağışıklık sisteminizi güçlendirebileceğinizi, samimiyeti ve kendine güveni geliştirebileceğinizi biliyor musunuz? İşte seksin bilinen ve bilinmeyen yararları…

Stresi yenmenizi sağlıyor

Uzmanlar, stres testleri yaparak daha iyi ve düzenli seks hayatı olanların stresle baş etme güçlerinin daha fazla olduğu tespit etti. Bir başka araştırmaya göre de çiftlerin birbirine sarılıp kucaklaşmayı başarabilmeleriyle, özellikle kadınların daha sakin ve dingin olmaları arasında bağlantı olduğu tespit edildi. Nihayetinde sevişme stresi yendi!

Bağışıklığı güçlendiriyor

İyi bir seks hayatı, bedenen sağlıklı olmak anlamına geliyor. Haftada bir ya da iki kez düzenli seks yapmak, vücudu soğuk algınlığı ve enfeksiyonlardan koruyan antibiyotik kadar güçlü bir etki bırakıyor bedende. İşte bu yüzden özellikle bu soğuk günlerde haftada bir ya da iki kez şeklindeki seks düzeninizi korumaya çalışın.

Samimiyeti geliştiriyor

Seks yapmak ve orgazma ulaşmak, bağ ve güven duygusuna hizmet eden ve “aşk hormonu” olarak da adlandırılan oksitosinin artmasına neden oluyor. Eşleriyle seks öncesinde ve sonrasında sarılabilen, birbirleriyle iletişim kurabilen çiftlerde aşk hormonu seviyesi daha yüksek oluyor. Bağ kurmaya teşvik eden oksitosinin yükselmesi, aynı zamanda fedakarlık duygusunun artmasına da neden oluyor. Yani kendinizi partnerinize karşı aniden çok cömert ve fedakarlık yapmaya hazır hissediyorsanız bilin ki aşk hormonunuz hormonunuz yükselmiştir!

Kalori yaktırıyor

30 dakikalık seks 85 kaloriden daha fazlasını yakmak demek! Tabii her bir sevişmenin süresini uzatmak elinizde… Seksin mükemmel bir egzersiz şekli olduğunun aksini kim iddia edebilir ki!

Kalp sağlığını koruyor

İngiliz araştırmacılar, haftada iki ya da daha fazla sayıda sevişen çiftlerde, özellikle erkeklerin, ayda birden daha az sıklıkla seks yapanlara oranla kalp krizi geçirme risklerinin yarı yarıya daha az olduğunu ortaya koydular. Kalbinizi korumak için de düzenli bir cinsel yaşam şart!

Kendine güveni güçlendiriyor

Teksas Üniversitesi’nde 237 kişi üzerinde yapılan araştırmada, kendine güveni olan kişiler seksle birlikte bu güven duygusunu daha da arttırdıklarını söylediler. Bazıları ise kendilerini iyi hissetmek için seks yapıyor ve bu, işe yarıyor. Sonuç olarak mükemmel seks, kendine güvenle başlıyor ve bu güven seksle birlikte artıyor. Sevgi, bağlılık ya da daha fazla ne bekliyorsanız partnerinizden, seks bunların artmasına da neden oluyor.

Prostat kanseri riskini azaltıyor

Son yıllarda yapılan araştırmalar, erkeklerin 20 yaşından sonra prostat kanseri riski içine girdiklerini belirtiyor. Düzenli bir cinsel yaşamı olan ve seks yapan erkeklerde prostat kanseri riskinin, cinsel yaşamı durgun erkeklerle karşılaştırıldığında daha az olduğunu ortaya koyuyor.

Pelvis kaslarını güçlendiriyor

Pelvis (leğen kemiği hizası) kaslarının güçlenmesi için Kegel gibi birkaç pelvik egzersizi yapmanın yararlı olduğunu söylüyor doktorlar. (Kegel egzersizi yapmak için pelvis tabanı kaslarınızı 5 saniye süreyle kasıp sonra 5 saniye rahat bırakın ve bunu 10 kez tekrarlayın).

Kegel egzersizleri, seksten daha çok zevk almanızı sağlar, pelvis bölgenizi güçlendirir, hayatınızın ileriki aşamasında idrarınızı tutamama sorunuyla karşılaşma riskini minimum seviyeye indirir. Tabii haftada üç ya da daha fazla kez seks yaptığınızda da pelvis kaslarınız en az Kegel egzersizindeki kadar güçleniyor.

Daha iyi uyumanızı sağlıyor

Araştırmalara göre aşk hormonu orgazm süresince artıyor ve uykuya geçişi kolaylaştırıyor. Yeterli sağlıklı uyku uyumak da aşırı kilo problemi ve yüksek tansiyon gibi sağlık sorunlarını önlüyor. Seksten hemen sonra uykuya geçip, rahatlamamızın sırrı da bu hormonda yatıyor…

Güzelleştiriyor

Seks sırasında kan basıncının artması, kasların çalışması ve mutluluk hormonunun aşırı derecede salgılanması, kalıcı güzellikte önemli etkenler arasında. Araştırmalar, haftada üç defa seks yapan kadınların, en az 10 yaş daha genç ve güzel göründüklerini ortaya koyuyor.