Sevgilinizin Sanal Flörtü Varsa !


sanal-flört

 

Artık telefonumuz ve laptop’umuz olmadan yaşayamaz hale geldik. Birkaç yıl öncesine kadar büyüklerimizin bizi elimizden düşmemekle suçladığı telefonlar artık onların da tutkusu! Yeni teknolojiyle birlikte sürekli sanal iletişimde olduğumuz arkadaşlarımızla ilişkilerimiz sıkı mı yoksa aksine tehlikede mi tartışıladursun, biz sizinle sanallığın aşk ilişkilerini nasıl etkilediğine dair bir anket sonucunu paylaşalım.

Erkekler “Hem sevgilim hem de sanal flörtüm olsun” diyor.
Sevgilisi haricinde anlık mesajlaşma uygulamalarıyla gizlice flört edenler ya da etmeye sıcak bakanların oranının erkeklerde çok daha fazla olması dikkat çekti. Kadınların yüzde 37’si anlık mesajlaşma uygulamalarıyla gizli flörtlere karşı pozitif bakarken, erkelerde yüzde 63 gibi yüksek bir oran “Hem sevgilim hem de sanal flörtüm olsun” dedi!


İyi haber! Gizlice flört etmeyenler çoğunlukta

Ankete katılanların yüzde 61’i sevgilisi haricinde anlık mesajlaşma uygulamalarıyla gizlice flört etmeye pozitif bakmadığını belirtti. Bu sevgililer için sevindirici bir haber. Ancak kötü haberi sona sakladık. Sevgilisi haricinde gizlice flört etmeyen grupta erkeklerin oranı kadınlara göre düşük çıktı. Bu grubun yüzde 55’ini kadınlar oluştururken erkekler yüzde 45’te kaldı.

Erkekler hangi yaşta en çok flört ediyor?
Anlık mesajlaşma uygulamalarıyla gizlice flört eden ya da etmeye sıcak bakan erkeklerin yüzde 61’inin 18-24 yaş aralığında olduğu görüldü. Gizlice flört eden ya da etmeye sıcak bakan kadınların yüzde 86’sı da 18-24 yaş aralığındaydı.

 

 

Seks hakkında 10 yeni sır!


Seks hakkında bütün ezberlediklerinizi bir kenara bırakın. Mutlu cinselliğe yaklaşmanızı sağlayacak sırlarla tanışmaya hazır mısınız?

1- Emziren bir arkadaş libidonuzu artırabilir

Kokuların cinsel hayatımız üzerinde güçlü bilinçaltı etkileri olduğunu biliyor muydunuz? Süt veren kadınların yaydığı koku, etraflarındaki tüm kadınların libidosunu yüzde 50 artırabiliyor. Feromon hormonları kadınlara, “Artık senin de hamile kalma zamanın geldi” mesajı veriyor ve sekse yönlendiriyor.

2- Kadınlar zihnen daha çok aldatıyor

Araştırmalar kadınların erkekleri zihnen daha sık aldattıklarını ortaya koyuyor. Kadınların yüzde 80’i tanıdıkları bir erkekle ilgili fanteziler kurarken, erkeklerin yüzde 75’i yalnızca pornografik görüntüleri hayal ediyor. Erkekler için beğendikleri bir kadınla seks yapmayı hayal etmek zor değil, ancak porno dergilerinde gördükleri kızlar dururken o kadar çaba sarf etmeye değmez. Kadınlar ise fantezi nesnelerine kanlı canlı bir karakter eklemek istiyorlar.

3- Yaşlanmak orgazmda zirve yapmaktır

Yaşlanmak seks hayatının bitmesi değil, orgazm olma şansının zirve yapması anlamına geliyor. Yeni bir araştırma, 36-45 yaş aralığındaki kadınların yüzde 63’ünün her seks yaptıklarında orgazma ulaştıklarını gösteriyor. Daha genç kadınlardaysa bu oran yüzde 28. 65-74 yaş arasındaki kadınların bile yüzde 53’ünün cinsel hayatları aktif şekilde devam ediyor.

4- Kadınlar da porno sever

Tahmin edilenin aksine kadınlar da cinsel hayatlarını renklendirmek için erkekler kadar porno izliyorlar. Üstelik pek çoğu porno eşliğinde sevişecek kadar cesaretli. Eğer siz de merak ediyor ama aşırı şiddet içeren görüntülerle karşılaşmaktan korkuyorsanız, seçim konusunda eşinizden yardım alın.

5- Cinsel güdüleriniz genetik olabilir

Boş bir beyaz sayfa gibi değil, bazı donanımlarla doğuyoruz. Dolayısıyla seks güdülerimizin genetik olma ihtimali var. Kadınların yüzde 30’u kolay, yüzde 60’ı zor tahrik olurken, yüzde 10’u da ortalama bir tahrik olma kapasitesine sahip. Siz bu yelpazenin neresindesiniz?

6- Evli erkek kadın avcılığını bırakır

Bilimsel araştırmalar erkeklerin evlendikten sonra kadın avcılığı isteklerinin düşüşe geçtiğini gösteriyor. Çünkü testosteron seviyesi evli erkeklerde, evli olmayanlara kıyasla daha düşük oluyor. Uzmanlar bu düşüşü, evli erkeklerin, kadınıin diğer erkeklerle rekabete girmek zorunda olmamalarına bağlıyor.

7- Nezaket tutkunun katilidir

Çiftler yatak odası dışında bir yerde sevişmeyi başlatmak ya da yatakta oral seks yapmak istediğinde, birbirlerine çekinmeden açıkça izin verirlerse, cinsel iletişimdeki duvarlar yıkılıyor. Cinsel düğümün çözümü ‘izin’den geçiyor.

8- Seks değil öpüşmek evliliği kurtarır

Bir araştırmaya göre her gün öpüşen çiftlerin boşanma olasılığı, her gün seks yapanlardan daha düşük. Dolayısıyla seks değil, öpüşmek ilişkiyi onarıyor. Zira öpüşmek, aşk ve sevgi belirtisiyken; seks spor, basit bir rahatlama ya da egemenlik kurma yöntemi olarak algılanabilir.

9- Cinsel isteksizliğe karşı tropikal meyveler

Tropikal meyvelerin büyük bölümünün afrodizyak etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Hindistan cevizinin testosteron aktivitesini artırdığı, ananasın cinsel bir uyarıcı olduğu ve zencefilin cinsel organlarda kan dolaşımını hızlandırarak kadınlar üzerinde Viagra benzeri bir etki yarattığını biliyor muydunuz? Ayrıca çinko bakımından zengin olan kabuklu deniz ürünleri de sperm üretimine yardımcı oluyor.

10- Seksin duraklama dönemi vardır

Seks hayatında üç aylık bir duraklama normaldir. Hatta çiftlerin yüzde 24’ü hayatlarının bir döneminde üç ay ilişkiye girmiyorlar. Seks, günlük hayatlarının bir parçası olmaktan çıkıyor. Bu durumda eşlerin birbirine masaj yapması ve nelerden hoşlandığından söz etmesi, uyuyan duyguları yeniden harekete geçirmeye yardımcı oluyor.

Ayrılıktan sonra neler yaşıyoruz?


Ayrılık kararının ardından karışık ruh halleriyle yüzleşiyoruz. Ayrılıktan sonra yaşadığımız duygularla nasıl baş edebilir, kendimizi nasıl toparlayabiliriz?

Ayrılık zor! Kırık bir kalbin yapamayacağı şey yok gibi… Kırık bir kalp; ayrılık kararına karşı şoke olur, kızar, kendi içine kapanır, depresyona girer, kabullenmekten başka çaresi olmadığını anlar… Ayrılık gelip kapıya dayanmışsa bu hislere karşı durmak imkansız gibidir. Ama en az yarayla kurtulmak da elimizdedir.

İşte bu ayrılık sonrası hallerimizi inceliyor: Bu hallerin üstesinden gelmek için yapmamız ve yapmamamız gerekenler… Hangi ruh halinde nasıl hareket etmemiz gerekir, birlikte irdeleyelim!

Şoka girme

Şok, vücudun acıya karşı verdiği doğal bir koruma tepkisidir. İlişkinizin bittiğini anladığınız o ilk anda sadece korku, yalnızlık, kafa karışıklığı hissedersiniz fazlasıyla. Ayrılık isteği karşı taraftan gelmişse, o ilk dakikalarda, hatta ilk haftalarda, belki aylarca süren bir inanamama sürecine girersiniz. Hislerinizde bir bulanıklık söz konusudur. Tam olarak ne hissettiğinizi, ne düşünmeniz gerektiğini bilemezsiniz. Nefesiniz azalmış gibidir. Uyumak ve uyandığınızda her şeyin eskisi gibi olduğunu görmek istersiniz.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, uzuuun bir yürüyüşle ya da meditasyonla kendinizi sakinleştirmek olmalı.

•Yapmamanız gereken ise uçuk hayallere kapılmak, sürekli geriye dönüp “neden” diye sormak.

 

İnkar etme

İnkar etme, gerçekliği reddetme anlamına gelir. Hem bu ayrılığı hem de kalbinizin kırıldığını kabul etmek istemezsiniz; çünkü kabul etme, kavuşma umudundan da uzaklaşma anlamına gelir. Her şey normalmiş gibi davranmaya devam edersiniz. Her zamanki gibi telefon açmak, e-mail göndermek gibi ilişkinizin “normal” gidişatını sürdürmek istersiniz. Kalp kırıklığını beklemede tutmak için elinizden gelen çabayı gösterir, bu gerçekle yüzleşmek istemezsiniz.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, güvendiğiniz arkadaşlarınıza ya da günlüğünüze hislerinizi açmak, korkularınızı serbest bırakıp, onlarla yüzleşmek.

•Yapmamanız gereken, durumunuzu önemsizmiş gibi düşünmek, kalbiniz kırılmamış gibi davranmak. Acıyı, onun üstüne gitmek, dibine kadar yaşamak ancak hafifletir.

 

Kendini izole etme

Ya da bir başka deyişle, “Sadece kendimle baş başa kalmak istiyorum” süreci. Bir defa tam da o anda ayrılıkla yeni tanışma, beraberinde ilişkinin dağılması, “nerede hata yaptık” sorgulaması, ilişkiyi zihinde defalarca baştan yaşama senaryoları başlar. Düşünceleriniz dağınık bir halde beyninizde uçuşur. Bu acı çekme aşamasında eski fotoğraflara bakar, sesli mesajları defalarca dinlersiniz. Perdeleri açıp ışığı içeri almak, evden dışarı adım atmak istemezsiniz. Sessizce karanlıkta oturup, belki de kendinize uzun zaman önce yasakladığınız şeyi yapıp, bir koca kase dondurmayı kaşıklar, kendinize ve bütün dünyaya ilan edersiniz: “Evet, her şey bitti!”

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, iş ya da sosyal aktivite gibi o güne ait yapılması gerekenleri ertelemeden hayata karışmak.

•Yapmamanız gereken, aklınızdan geçen, “Kimse beni bir daha asla sevmeyecek” gibi mantık dışı fikirlere müsamaha göstermek.

 

Kızgınlık

Hem de kısa süre öncesine kadar sevgi sözcükleri fısıldadığınız adama, “Kalbimi kırdığın için senden nefret ediyorum” diyebilecek kadar büyük bir kızgınlık. Bu, hislerinizin, hüzünden çılgınca bir öfkeye dönüşmesi için bir geçiş aşamasıdır. Artık “eski” haline gelen sevgilinize yönelttiğiniz öfke, kendinizi fotoğrafları yakarken, daha da kötüsü onu arkadaşlarına kötülerken bulmanıza yol açabilir. Eğer kızgınsanız, kendinizi, kendinizle konuşurken de yakalayabilirsiniz. Pişmanlık dolu düşüncelerden ve sinirli sözlerden oluşan diyaloglar… Tüm bunlar yerini suçlamalara bırakır zamanla.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, sizi öfkelendiren şey hakkında yazmak ya da konuşmak.

•Yapmamanız gereken, öfkenizi eyleme dönüştürmek.

 

Pazarlık

“Onu ne geri getirebilir?” düşüncesinin, insanın beynini kemirdiği bir ruh halidir. Tekrar geri gelmesi için dua etmekten tutun da, eğer siz bu ayrılığa neden olan bir şey yaptıysanız, kendinizi affettirmek için çabalama anlarınıza kadar her şeyi kapsar. Kendinizle ya da sevgilinizle pazarlık yapmak, başka biri haline gelmek için ekstra bir uğraş içine girmenize de neden olur. Daha az kıskanç, daha zayıf, daha kontrollü, daha az öfkeli… gibi. Bu, mevcut acınızı sizden uzaklaştırmak için başvurduğunuz bir yöntemdir.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, sevdiğiniz, sizi mutlu eden, gelecekte yapmak istediklerinizi içeren bir liste hazırlamak kendinize.

•Yapmamanız gereken, bu istekler listesine eski sevgilinizin adını koymak.

 

Depresyon

“Hiçbir zaman bu durumu atlatamayacağım” hissinin getirdiği bir sonuç depresyon. Derin bir üzüntü hali, yataktan bir türlü çıkamama, fiziksel acılar hissetme, sürekli ağrılar, umutsuzluk, çaresizlik ve hüzündür depresyonu var eden.

Modern Kadın önerisi:

•Yapmanız gereken, çevrenizde pozitif insanların olmasına izin vermek ve güneş ışığından yararlanmak.

•Yapmamanız gereken, kendinizi aşırı yemek ya da içmek gibi sağlıksız davranışlara kurban etmek.

 

Öfke nedir? Öfkeyle nasıl baş edilir?


Öfke aslında sağlıklı, çoğu zaman hayvanların ve insanların yaşadığı doğal ve yapıcı bir duygudur. Ancak bireyler bazen öfkelerini farklı şekillerde ortaya koyup etrafa zarar verme şeklinde yıkıcı ve sanki kontrol edemiyormuşcasına yaşarlar. Bu durum ise kişilerin gündelik hayatlarını sekteye uğratır.. Kişi ailesiyle, çocuklarıyla, kız veya erkek arkadaşıyla problemler yaşar ve belki bazen iş yerinden çıkarılma, işe gidememe gibi uyum bozuklukları da yaşarlar. Kısaca bu tür öfke deneyimleri yaşayan kişiler hem çevreyle uyum bozuklukları yaşarlar hem de kendilerine zaman zaman zarar verirler.

Öfkelenmemize neden olan çeşitli faktörler vardır. Bunları düşünsel süreçler, fizyolojik süreçler ve kültürel etkiler olarak öne sürebiliriz. Yıkıcı öfke dediğimiz duygu, bu faktörlerin bir ürünüdür.

Düşünsel süreçler :

• “Beni adam yerine koymuyorlar”

• “Hakkımı yediler ve yemeye devam ediyorlar” vb.

Aynı zamanda; karşı tarafı saldırı halinde algıladığımızda, kışkırtıldığımızı düşündüğümüzde, zaman zaman hayal kırıklıkları yaşadığımızda, stres altındayken, kendimizi ifade edemediğimiz zamanlarda öfke ortaya çıkar.

Fizyolojik nedenlere gelince, hormonlarımızın bize oynadığı bir oyun olarak karşımıza çıkabilir ya da öfke bazı rahatsızlıkların yan kolu olarak ta ortaya çıkabilir. Buna örnek vermek gerekirse; depresyon, bipolar bozukluk vb.

Kültürün etkisi ise şöyledir; özellikle ataerkil toplumlarda erkeklerin halk diliyle maço olması, zaman zaman öfkeli davranışlarda bulunması, normal görülen bir davranış türüdür.

Ancak neden herkes aynı olay olsa dahi; aynı ayarda öfkeli davranışlarda bulunmuyor. Olay aynı olsa da kişilerin verdiği öfke tepkileri birbirinden çok farklı olabiliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri; her kişinin olaylara bakış açısının farklı olmasıdır. Eğer bakış açımızı değiştirirsek davranışlarımızı da değiştirebiliriz.

Kimi zaman bakış açımızı değiştirmek kolay olmaz çünkü yerleşmiş inançlarımız ve vardır ve bunların farkında bile değilizdir. Uzman psikologlar ve psikiyatristler bu noktada devreye girer. Psikiyatristler normal olarak nitelendirmediğimiz öfke davranışının fizyolojik boyutunu ele alırken, psikologlar ise, terapi boyutunu ele alırlar yani, nelerin bizi öfkelendirdiğini ve bunlarla nasıl baş edeceğimizi ele alırlar.

Baş etme yolları ise çeşitlidir.

1. Düşünsel boyutu inceleme ve olaylara bakış açımızı değiştirmek için alternatif yollar arama

2. Relaksasyon dediğimiz gevşeme teknikleri bize bu konuda yardımcı olur

3. İletişim kurma becerilerini geliştirme ve bu konu üzerinde deneyim kazanma

4. Her ne kadar olaylardan uzak duramasak ta ve hoşumuza gitmeyen olaylarla karşılaşsakta; yine de kontrol gücümüzün bizde olduğunu fark etme ve öfkelenmemize vesile olan olaylardan uzak durma

5. Öfkelenmemize vesile olan bir problem varsa; buna yönelik mantıksal çözümler üretmek

İlk başta da belirttiğim gibi; öfke, normal, zaman zaman güvenliğimizi sağlayan bir duygudur ama hayatımızı olumsuz yönde etkiliyor ve bizi çevremizden işimizden hayatımızdan alıkoyuyorsa bir uzmana gitmekte fayda var.

Ne demişler; “keskin sirke küpüne zarardır”

Kendinizi öfkeli hissettiğinizde aşağıdaki fiziksel belirtileri hissedersiniz.

• kas gerginliği

• hızlanmış kalp atışı

• midenizde değişik hisler

• nefes alıp vermede hızlanma

• titreme

Kalp atışınızı hızlandıran, sesinizin daha yüksek çıkmasına neden olan, adrenalinizi kontrol alma yolları için bazı ipuçları sunuyorum:

• Derin, uzxun ve yavaş burundan alınan nefes ve nefese konsantre olma

• Kendinizi mutlu ve huzurlu hissedeceğiniz bir yerde hayal etme

• Daha önce öfkenizi dindirmeye yaramış teknikleri uygulayabilirsiniz

Kendi kendinize:

• “Sakin ol”

• “Kendimi ispat etmeme gerek yok”

Durun ve yapacağınız davranışlarınızın sonuçlarını düşünün. Davranmadan önce düşünün. Sizi tahrik eden biri var ise; kendi kendinize positif düşünceler üretmeye çalışın. Problemi mantıklı yollarla çözmeye yönelik adımlar atın. Diğer insana karşı öfkeli adımlar atmak işinize yaramayacaktır.

Size nelerin sinirlenmenize vesile olduğunu düşünün ve bunları not edin.Kontrolü kaybetmeden önce kendinize düşünme fırsatı yaratın. İnan ki; kendi kendinize saldırgan davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz. Öfkenin sizi yönetmesine izin vermeyin.

Huzurlu günler

Bir erkeğin aldatma belirtileri


Bir erkeğin sizi aldattığını bazı hareketlerinden çıkarmanız mümkün. İşte o belirtiler…

Eşinizin ya da sevgilinizin sizi aldatıp aldatmadığını mı merak ediyorsanız? Sadakatsizlik nasıl başlar, ihanet nasıl anlaşılır? Bahsedeceğimiz davranış değişikliklerinin hepsi değilse bile bazılarının mevcut olup olmadığını gözlemlemelisiniz.

Kendine daha çok bakar

Aldatan erkeği anlamanın en bildik yolu, onu gözlemleyip kendine eskisinden daha çok bakıp bakmadığını anlamaktır. Çünkü erkekler kadınlara göre dışarıdan nasıl görüneceklerini kestirmek, ince hesaplar yapmak konusunda daha başarısızdırlar.

Erkekler aldattığında dikkatsizdirler… Kendilerine daha fazla bakmaya başlar, yeni kıyafetler alır, sık banyo yapar, yeni parfümler alır, rejim ya da egzersize başlar, akşam eve beklenmedik saatlerde gelip, işte sürekli bir toplantı hali yaşadıklarını ifade ederler… Dolayısıyla birlikte olduğunuz erkeğe bir de bu açıdan bakmakta yarar var.

Cep telefonunu sakınır

Günlük hayatımızın vazgeçilmez unsuru haline gelen cep telefonları, aldatma sinyallerini de almak için işe yarıyor. Şöyle ki, aldatan erkek, daha önce sakınmadığı telefonunu sizden kaçırmak için can atar. Sizin yanınızda konuşmamak için elinden geleni yapar. Olur da telefon sizin elinize düşer ve mesajlara bakarsınız diye zamanını mesajlarını silerek geçirir. Ama bu arada aldattığı kişinin adı mutlaka bir erkek adı olarak ya da “… hanım” olarak kayıtlıdır telefonunda. Bu sayede bir iş arkadaşı ya da resmi olarak görüştüğü bir kişi imajı vermeye çalışır erkek.

Çocuklarına daha az ilgi gösterir

Evlilik içinde bir aldatma söz konusuysa, erkek, eviyle ve çocuklarıyla daha az ilgilenmeye başlar. Ailece geçirilen hafta sonları ona sıkıcı gelmeye başlar. Aklı sürekli birlikte olduğu diğer kadında olduğundan, bedenen eşi ve çocuklarıyla birlikte olsa da ruhen orada olmayı başaramaz. Sonuçta birlikte geçirilen zamanı tatsız hale gelir.

Kredi kartı ekstresini saklar

Kredi kartı ödemelerinin ekstresi aldatan erkeği anlamak için en uygun yoldur. Ama biliyorsunuz, artık kredi kartı ekstreleri e-mail yoluyla iletilebiliyor. Eşiniz o zamana kadar eve zarfla postalanan kredi kartı ekstresi için online ekstre talimati verdiyse, hareketlerini takip etmekte yarar vardır.

İsteksiz ve hızlı sevişir

Yatak odası, aldatan erkeğin kendini ele verdiği yegane yerdir aslında. Düşünsenize, tüm bahanelerden ne kadar uzaktadır oradayken… Sevişmeye ne kadar gönüllü olduğu, sevişirken ne kadar şehvetli davrandığı, sizin için ipucudur.

Eşiniz sizi aldatıyorsa, sizinle sevişme konusunda eskisi kadar istekli davranmayacaktır elbette. Seks stilinde bir değişiklik olduğunu, bazen seksi daha çabuk bitirmeye çalıştığını fark edebilirsiniz. Ama yine de kendini ele vermemek adına, sizinle olan ilişkisini normalmiş gibi sürdürebilmek için ruhsuz sevişmelerden de geri kalmayacaktır. Sizin için en belirleyici tavır, sevişmeden hemen sonra size ne kadar yakın olduğudur. Gerçekten içten öpüşler, sarılmalar var mı, bunu gözlemlemelisiniz. Aklı ve kalbi bir başkasında olan erkek, size karşı ne kadar içten olabilir ki!

Panik atak yaşar

Uzman Psikolog Yıldız Burkovik, eşlerini aldatan erkeklerin genellikle panik atağa maruz kaldıklarını söylüyor. İki veya üç ya da birkaç kişiyi birden idare etmeyi başardıkça haz duyan ve kendini güçlü hisseden erkeğin, yasak bir ilişkiden başlangıçta tatlı bir heyecan duyacağını, ama zamanla bu duygunun sıkıntıya dönüşeceğini ve kaygı haline geleceğini söylüyor. “Kimi zaman nefesler tutulur; sık ya da tutuk alınan nefesler düzeni bozar ve iç sıkıntısı derin düşünceyle birlikte karşılaşınca hatalı nefeslerle birlikte panik atak kendisini göstermeye başlar” diyor Burkovik. Dolayısıyla her şey normalken panik atak rahatsızlığı yaşamaya başlayan sevgilinizin ya da eşinizin durumunu daha yakından gözlemlemeye çalışın.

Hiperaktif erkekler

Evlilik ve Aile Terapisti İlkim Öz, aldatan erkeklerle ilgili farklı bir bakış açısı getiriyor. “Davranış ve kişilik bozukluğu olan erkekler aldatır. Hiperaktif erkekler, tek eşli olamazlar. Kompleksli erkekler, kendilerini ispat için sürekli aldatırlar.’’ Bu seçeneği de göz önünde bulundurarak, gerçeği anlamaya çalışıp bir yol ayrımına girmeniz belki de en doğrusu olacaktır!

 

Aldatılan kadın ne hisseder?


Aldatıldığınızı öğrendiğinizde gitmek mi zor, kalmak mı? Ona tekrar güvenebilmek mümkün mü?

Aldatılmak, günümüzde ilişkilerdeki en önemli sorunlardan biri. Birbirini seven, birlikte mutlu olan, insanlar bir araya gelip “çift” oluyorlar. Ancak, zamanla insanlar değişiyor. Aradan geçen yıllar, hayata bakışı değiştirebiliyor, sevgiyi de alıp götürebiliyor.

Çoğu ilişkide aldatma olayının etkisi altında kalıyor. Aldatma söz konusu olduğunda kadınlar çok büyük bir travma yaşıyor. İlişkiye ve kendine olan güveni sarsılıyor ve pek çoğumuz ne yapacağımızı düşünür hale geliyoruz…

Aldatılan kadın ne yaşar, neler hisseder, bu olayın üstesinden nasıl gelebilir? Yanıtları pudra.com araştırdı…

“Yuvanı koru” baskısı

İlişkide sadakatsizlik durumunda, aldatıldığını öğrenen bir kadın için açık ya da bastırılmış öfke, kaygı bozukluğu ya da depresyon oluşma ihtimali çok yüksek. Çevreden gelen baskılar da ruh halini fazlasıyla etkiliyor. Bu baskıyı yaratan çevre, özellikle aile tabii. Çoğunlukla geleneksel ailelerde, “yuvanı koru” şeklinde yapılan baskı, bazen “boşan” dayatmasına da dönebiliyor. Oysa aldatıldığınızda, her ne kadar öfke de duyuyor olsanız, onca yılı geçirdiğiniz insanı bir çırpıda bırakıvermek söylendiği kadar kolay olmayabiliyor.

Sakinleşmeyi bekleyin

Aldatıldığınızı öğrendiğinizde evliliği sürdürmek de isteyebilirsiniz. Ancak, dikkate almanız gereken bir konu var: Eğer evlilik dışı ilişkide eşinizle o üçüncü şahıs arasında duygusal bir bağ varsa, bu şahsın uzaklaştırılmasında sorun yaşanma ihtimali yüksek.

İlişkiyi bitirmek, boşanmak, ekonomik bağımsızlığı olmayan, özellikle çocuk sahibi kadınlar açısından daha zor, kabul etmek gerek. Bazen imkansız bile olabiliyor. Ancak, henüz yeni yaşanmış bir üzüntü durumunda, daha olayın sıkıntısını ve öfkesini üzerinizden atmadan karar vermeniz doğru olmaz. Psikologlar ve ilişki terapistleri karar vermeden önce biraz sakinleşmek gerektiğini söylüyor. Bu esnada tedavi edilmesi gereken bir depresyon ya da kaygı bozukluğu varsa, onun çözülmesi de yerinde olur. Aksi takdirde karamsar bir bakış açısına sahipken verdiğiniz karar, sizi ileride mutlu etmeyecektir.

Kendi kararınızı kendiniz verin

Aldatıldığını öğrenen bir kadının yaşadıklarını, arkadaşlarıyla ve ailesi ile paylaşması doğal. Ancak, burada önemli nokta, son kararı kişinin kendisinin vermesi.

Aile de arkadaşlar da iyi birer dinleyici olabilirler, ancak aynı zamanda “akıl veren” konumuna da gelebilirler. Çevreniz, erkeğin tek gecelik aldatmasının cinselliğe olan zaafından dolayı olduğunu ve makul görülmesi gerektiği söyleyebilir. Gerçek şu ki, aldatılan kadın için, tek gecelik ilişki ya da duygusal ilişki, yaşanan sıkıntılar açısından bir fark olmuyor.

İlişkiyi sorgulayın

Aldatılma sonrasında en sağlıklı düşünme biçimi, partnerinizle birbirinizi değil, aldatılmayı sorun olarak görebilmeniz. Aldatılma, ilişkinin hastalığı aslında. Bir de tabii, kırılan, incinen benliğiniz… Tüm bunları göz önünde bulundurarak ilişkinizi sürdürmek için yeterli sebebiniz olup olmadığını sorgulamanız gerekiyor.

Ona nasıl güvenebilirsiniz?

Evliliğinizi ya da ilişkinizi bitirip bitirmeme kararı aslında duygularınızdan çok, düşüncelerinize ve inançlarınıza bağlı. Onu hala seviyor olabilirsiniz. Aranızda koparılamayacak bir bağ olduğuna da inanabilirsiniz.

Elbette ayrılığı, boşanmayı düşünmüyor olabilirsiniz. Ancak, şu soruyu kendinize sormalısınız: İlişkime gerek cinsellik gerekse de duygusal olarak kaldığı yerden devam etmem mümkün mü? Her ne kadar ilişkinizi her şey ‘normal’miş gibi sürdürmek isteseniz de cinsellikten soğumanız gayet doğal. Bu durumda cinselliği bir süre askıya alıp güven duygusunu yeniden geliştirecek kucaklaşmalara ağırlık vermek, cinsel olarak ona karşı yaşadığınız soğumayı aşmanıza yardımcı olabilir.

Elbette bu dönemde eşinizin tutumu ve desteği de ilişkinin sürüp sürmeyeceği konusunda netleşmeniz açısından size yol gösterecektir.

Bu sorunun üstesinden gelmek için aldatmaya yol açan nedenleri anlamaya çalışabilirsiniz. Bazı durumlarda bu tür sorunlu bir dönem yaşamak ilişkiyi gözden geçirmek ve hem sizi, hem eşinizi mutsuz eden konuları değiştirmek için de fırsat da olabilir. Ancak, bunu kadın ve erkek olarak konuşarak başarmak çok zor olduğu için bir psikologdan yardım almanız çok yararlı olacaktır.

Aldatılma konusundaki düşüncelerinizi yorum yazarak bizlerle paylaşabilirsiniz? Aldatılma sonrası sıkıntılı dönemi nasıl atlattınız? Hayatınızda neler değişti? Yorumlarınızı bekliyoruz…

Kadınlar neden kıskanır?


Bu yazımız erkek okuyucularımıza… Kıskanç bir kadını sakinleştirmenin yolu nedir merak ediyor musunuz?

Kıskanç bir eşiniz ve sevgiliniz var diyelim… Onun bu yönünden dertlisiniz. İlişkinizdeki bu kıskançlık durumuyla nasıl baş edeceksiniz? Kadını kıskanç hale getiren erkek tavırlarında değişiklikler yaparak elbette! İşte erkeklere ipuçları…

Çoğu erkeğin espri konusudur sürekli eşi tarafından denetlendiği, eşinin kıskançlık krizleriyle baş etmek zorunda kaldığı. Sohbetin sonuç cümlesi de genelde, “Kadınlar ne kadar kıskanç oluyor!” benzeri bir şey oluverir.

“Kıskançlık kadınların doğasında var” iddiasında bulunanların sayısı da az değildir. Ama hayır, buna itirazımız var. Kıskançlık doğamızda falan yok! Hem baksanıza, araştırmalara göre, erkeklerin eşlerini öldürmelerinin yüzde 90’ı kıskançlık yüzündenmiş.

Ayna ne söylüyor?

 

Kıskançlık krizlerinde, “Sana güveniyorum ama etrafa güvenmiyorum” diye açıklama yapan erkeklerin aksine; kadınlar kıskandıklarında, bu kadar kolay bir yalanın ardına saklanmak yerine, “Kendime güvenim tam ama sana güvenmiyorum” derler.

Evet, işte anahtar kelime bu: “Güven.” Erkek arkadaşlarıyla her bir araya gelişinde karısının kıskançlığından dem vuran bir erkeğe tavsiyemiz, şikayet etmek yerine aynaya bir bakması olacak. Aynaya bakıp, “Acaba ben güvenilir biri miyim?” sorusunu sormak ve yanıtı dürüstçe vermek, aslında kıskanç bir kadını anlamanın ilk adımı. Belki de tek adımı!

“Beni ne kadar seviyorsun?”

Kıskançlığın önemli bir nedeni sevilmeye ihtiyaç duymak olduğuna göre, kadınına sevgisini göstermekten çekinmeyen erkek, kazançlı çıkar.

Sevgili erkekler, “Nasılsa onu sevdiğimi biliyor” düşüncesini aklınızdan çıkarın ve sevginizi özel günleri beklemeden, aklınıza gelen her an dile getirmekten çekinmeyin. Eşinize, etrafınızdaki kadınlardan farklı olduğunu her fırsatta hissettirecek sevgi gösterilerinde bulunun.

Kadınlar zaman zaman “Beni seviyor musun?” diye sormaktan, buna “Evet” yanıtı aldıklarında da” Ne kadar?” diye uzatmaktan zevk alırlar. Bir nevi ruhunun okşanmasına duydukları ihtiyaçtandır bu sorular. Tabii arkadan gelen soru da “Hangi özelliklerimi seviyorsun?” benzeri bir şey olur genelde. İşte bu demek oluyor ki, onu diğer kadınlardan ayırt eden taraflarını söze dökmeniz sayesinde “biricik” olduğu hissini yaşatarak, sizi diğer kadınlardan kıskanma olasılığını en aza indirebilirsiniz!

 

“Tutun beni, her an aklım kayabilir”

Her arkadaş toplantısında sohbeti çapkınlık konusuna getirip, bunu bir aldatma değil de sanki sevimli bir şeymiş gibi anlatan erkekler; kusura bakmayın ama bu hataya düştüğünüzde eşinizin kıskanç ve öfke dolu bakışlarından sizi biz bile kurtaramayız.

Sürekli olarak “Her türlü teklife açığım, her an aklım başkasına kayabilir” mesajı verdiğinizin farkında değil misiniz? Derhal bu huyunuzu terk edin ve çevrenizde eşini aldattığını bildiğiniz erkekler varsa onların hikayelerini, onaylamadığınızı vurgulayarak anlatın eşinize.

“Asayiş berkemal!”

Kıskanç eşinin “Neredesin?”, “Kimlesin?”, “Ne zaman geleceksin?” gibi kontrol telefonlarından bıkan erkekler! Şikayet edeceğinize, eşinizi buna zorlayacak sebebi ortadan kaldırmayı deneyin!

Eşiniz veya sevgiliniz sormadan, nerede, kimlerle olduğunuzu, ne zaman döneceğinizi söyleyin. Tabii bunu komutanına ezberden sıralayan bir asker gibi değil, gündelik sohbet sırasında yapın. Zira ezberlenmiş gibi sıralamanız da karınızın içini rahatlatmaya yetmez. “Bu işte bir iş var” şeklinde huylanmasına engel olamazsınız.

Zararlı arkadaşlar listesi

Her programınıza eşinizi dahil etmek istemeyebilirsiniz elbette. Sadece erkek arkadaşlarınızla birlikte olmak isteyebilirsiniz. Ya da kadınlı erkekli arkadaş grubunuzla eşiniz veya sevgiliniz olmadan da plan yapabilirsiniz. Ama her seferinde sevgilinizin kıskançlık krizlerine girip arıza çıkarmasından dolayı kavga etmek yerine sorunu steril bir şekilde çözmeye çalışın.

Mesela, sevgilinizi arkadaşlarınızla tanıştırın. Zaman zaman hep birlikte organizasyon yaparak kız arkadaşlarınızın zararlı olmadığını, erkek arkadaşlarınızın da sizin aklınızı muzır işlere kaydıracak cinsten insanlar olmadıklarını ona gösterin. Hatta zaman zaman evde arkadaşlarınızla ilgili meseleleri eşinize de anlatın ki, o da kendini arkadaşlarınıza yakın hissederek onları “zararlılar” listesinden çıkarsın.

Kaybetme korkusu

Sevgili erkekler, hem kıskançlık krizleriyle eşinize hayatı zindan edin hem de onun sizi kıskanmasından şikayet edin… Bu hiç adil değil! Önce kendi duygularınızı kontrol altına almayı öğrenseniz hiç fena olmaz.

Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur aslında. Sahip olduğunuz şey “birbiriniz” ise, kaybetme korkusu yaşamak sevgiyi dinamik tutmak için biraz gereklidir. Ama bu korkuyu hastalık derecesinde içinizde büyüterek karşılıklı olarak birbiriniz için hayatı zorlaştırmaktansa, kontrolü elinizde tutmaya çalışın. Eğer bu duyguyla baş etmek mümkün görünmüyorsa ilişki terapistinden yardım alın.

Aldatılan kadın ne hisseder?


Aldatıldığınızı öğrendiğinizde gitmek mi zor, kalmak mı? Ona tekrar güvenebilmek mümkün mü?

Aldatılmak, günümüzde ilişkilerdeki en önemli sorunlardan biri. Birbirini seven, birlikte mutlu olan, insanlar bir araya gelip “çift” oluyorlar. Ancak, zamanla insanlar değişiyor. Aradan geçen yıllar, hayata bakışı değiştirebiliyor, sevgiyi de alıp götürebiliyor.

Çoğu ilişkide aldatma olayının etkisi altında kalıyor. Aldatma söz konusu olduğunda kadınlar çok büyük bir travma yaşıyor. İlişkiye ve kendine olan güveni sarsılıyor ve pek çoğumuz ne yapacağımızı düşünür hale geliyoruz…

Aldatılan kadın ne yaşar, neler hisseder, bu olayın üstesinden nasıl gelebilir? Yanıtları araştırdı…

“Yuvanı koru” baskısı

İlişkide sadakatsizlik durumunda, aldatıldığını öğrenen bir kadın için açık ya da bastırılmış öfke, kaygı bozukluğu ya da depresyon oluşma ihtimali çok yüksek. Çevreden gelen baskılar da ruh halini fazlasıyla etkiliyor. Bu baskıyı yaratan çevre, özellikle aile tabii. Çoğunlukla geleneksel ailelerde, “yuvanı koru” şeklinde yapılan baskı, bazen “boşan” dayatmasına da dönebiliyor. Oysa aldatıldığınızda, her ne kadar öfke de duyuyor olsanız, onca yılı geçirdiğiniz insanı bir çırpıda bırakıvermek söylendiği kadar kolay olmayabiliyor.

Sakinleşmeyi bekleyin

Aldatıldığınızı öğrendiğinizde evliliği sürdürmek de isteyebilirsiniz. Ancak, dikkate almanız gereken bir konu var: Eğer evlilik dışı ilişkide eşinizle o üçüncü şahıs arasında duygusal bir bağ varsa, bu şahsın uzaklaştırılmasında sorun yaşanma ihtimali yüksek.

İlişkiyi bitirmek, boşanmak, ekonomik bağımsızlığı olmayan, özellikle çocuk sahibi kadınlar açısından daha zor, kabul etmek gerek. Bazen imkansız bile olabiliyor. Ancak, henüz yeni yaşanmış bir üzüntü durumunda, daha olayın sıkıntısını ve öfkesini üzerinizden atmadan karar vermeniz doğru olmaz. Psikologlar ve ilişki terapistleri karar vermeden önce biraz sakinleşmek gerektiğini söylüyor. Bu esnada tedavi edilmesi gereken bir depresyon ya da kaygı bozukluğu varsa, onun çözülmesi de yerinde olur. Aksi takdirde karamsar bir bakış açısına sahipken verdiğiniz karar, sizi ileride mutlu etmeyecektir.

Kendi kararınızı kendiniz verin

Aldatıldığını öğrenen bir kadının yaşadıklarını, arkadaşlarıyla ve ailesi ile paylaşması doğal. Ancak, burada önemli nokta, son kararı kişinin kendisinin vermesi.

Aile de arkadaşlar da iyi birer dinleyici olabilirler, ancak aynı zamanda “akıl veren” konumuna da gelebilirler. Çevreniz, erkeğin tek gecelik aldatmasının cinselliğe olan zaafından dolayı olduğunu ve makul görülmesi gerektiği söyleyebilir. Gerçek şu ki, aldatılan kadın için, tek gecelik ilişki ya da duygusal ilişki, yaşanan sıkıntılar açısından bir fark olmuyor.

İlişkiyi sorgulayın

Aldatılma sonrasında en sağlıklı düşünme biçimi, partnerinizle birbirinizi değil, aldatılmayı sorun olarak görebilmeniz. Aldatılma, ilişkinin hastalığı aslında. Bir de tabii, kırılan, incinen benliğiniz… Tüm bunları göz önünde bulundurarak ilişkinizi sürdürmek için yeterli sebebiniz olup olmadığını sorgulamanız gerekiyor.

Ona nasıl güvenebilirsiniz?

Evliliğinizi ya da ilişkinizi bitirip bitirmeme kararı aslında duygularınızdan çok, düşüncelerinize ve inançlarınıza bağlı. Onu hala seviyor olabilirsiniz. Aranızda koparılamayacak bir bağ olduğuna da inanabilirsiniz.

Elbette ayrılığı, boşanmayı düşünmüyor olabilirsiniz. Ancak, şu soruyu kendinize sormalısınız: İlişkime gerek cinsellik gerekse de duygusal olarak kaldığı yerden devam etmem mümkün mü? Her ne kadar ilişkinizi her şey ‘normal’miş gibi sürdürmek isteseniz de cinsellikten soğumanız gayet doğal. Bu durumda cinselliği bir süre askıya alıp güven duygusunu yeniden geliştirecek kucaklaşmalara ağırlık vermek, cinsel olarak ona karşı yaşadığınız soğumayı aşmanıza yardımcı olabilir.

Elbette bu dönemde eşinizin tutumu ve desteği de ilişkinin sürüp sürmeyeceği konusunda netleşmeniz açısından size yol gösterecektir.

Bu sorunun üstesinden gelmek için aldatmaya yol açan nedenleri anlamaya çalışabilirsiniz. Bazı durumlarda bu tür sorunlu bir dönem yaşamak ilişkiyi gözden geçirmek ve hem sizi, hem eşinizi mutsuz eden konuları değiştirmek için de fırsat da olabilir. Ancak, bunu kadın ve erkek olarak konuşarak başarmak çok zor olduğu için bir psikologdan yardım almanız çok yararlı olacaktır.

Aldatılma konusundaki düşüncelerinizi yorum yazarak bizlerle paylaşabilirsiniz? Aldatılma sonrası sıkıntılı dönemi nasıl atlattınız? Hayatınızda neler değişti? Yorumlarınızı bekliyoruz

Erkekler hakkında bilmediğimiz 5 sır!


Erkekler flört, aldatma ve eski sevgili konusunda ne düşünüyorlar, biliyor musunuz?

Erkeklere dair merak ettiğimiz bazı soruların yanıtlarını arıyoruz… İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre erkekler hakkında bilmediğimiz 5 sır modern kadın da…

1- FLÖRT

Erkeklerin yüzde 84’ü potansiyel eş olabilecek kız arkadaş arıyorlar kendilerine. Pek çok yalnız erkek, kendisine bir sevgili ararken hayal ettiği müstakbel eş özelliklerine sahip biri olmasını istiyor. Erkekler, tanıştıkları kadın, aradıkları özelliklere sahip değilse, kendilerine göre yanlış kadınlarla flört ederek boşa zaman geçirmek istemiyor. Şaşırtıcı değil mi? Biz hep kadınların flört etmek üzere tanıştığı erkeklerde potansiyel eş özellikleri aradığını düşünürdük…

2- ALDATMA

Erkeklerin yüzde 70’i eşlerini aldatmıyor, sadece yüzde 13’lük bir kısmı seks hayatlarına başka kadınları dahil ediyor, kalanı ise fikir beyan etmiyor. Yüzde 70, düşündüğümüzden oldukça yüksek bir rakam, değil mi? Belki de bu araştırmaya katılan evli erkekler yanlış seçildi! Erkeklerin sadece yüzde 13’ünün aldatmaya meyilli olduğunu göz önünde bulundurarak, evli erkeklerin daha dikkatli olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

3- ESKİ SEVGİLİ

Erkeklerin yüzde 50’si partnerlerinin eski erkek arkadaşlarıyla görüşmesinden rahatsız olmuyor. Bu demek oluyor ki, iki erkekten biri“arkadaş kalma” olgusuna inanıyor! Araştırmaya katılan ve kız arkadaşının eski sevgilisiyle arkadaş kalmasından rahatsız olmayan erkekler, ortada dürüstlük varsa ve şüphe uyandıracak herhangi bir şey yoksa sorun da olmadığını belirtiyorlar.

4- DOĞUM KONTROLÜ

Erkeklerin yüzde 60’ı eczaneden doğum kontrol hapı satın alıyor. Prezervatifi erkeklerin satın aldığını bilirdik, ama doğum kontrol hapı alan erkeklerle yeni tanıştık! Araştırmaya katılan erkekler, doğum kontrol hapının her şeyden daha fazla güvenli olduğuna inandıklarını, böylece birlikte oldukları kadınla seks yapmanın sonuçlarından korkmak yerine tadını çıkardıklarını söylüyorlar. İngiliz erkekler işi ne şansa ne de kadınların insiyatifine bırakıyor!

5- HESAP ÖDEME

Erkeklerin yüzde 85’i flört dönemleri boyunca, en azından ilişkileri kurulu düzene geçene kadar, dışarıda yemek yedikleri ya da başka aktivitelerde bulunduklarında hesabı ödüyor. Bu erkekler, flört döneminin başlangıcında hesabı kendilerinin ödemesinden rahatsız olmuyor. Ancak, ilişki ilerledikçe bu işin nöbetleşe yapılması ya da kız arkadaşlarının hesabı ödeme teklifinde bulunması gerektiğini düşünüyorlar. Kadınların toplumda pek çok konuda eşitlik talebinde bulunup haklarını elde ettiği bir dönemde, hesabı erkeklerin ödemesine ses çıkarmamalarını, haksızlığa göz yummak olarak görüyorlar.

Teknoloji aşkınıza gölge düşürmesin!


E-postayla biten arkadaşlıklar, sms’le sonlanan aşklar

Erkek arkadaşınızın, internette kendini bir başkası gibi göstererek sizi tavlamaya çalıştığını öğrenirseniz ne yaparsınız? Ya da eşinizin e-posta şifrelerini kırıp acı gerçekle yüzleşirseniz? 4 kadının, teknolojinin tuzaklarında sonlanan ilişkilerinin hikayesini dinledik ve sağlıklı bir ilişkide neler yapılması gerektiğini uzmanlara sorduk…

Elektronik postalar, Messenger yazışmaları, sms’ler, mms’ler, arkadaşlık siteleri… Teknoloji, hayat şeklimizi değiştirirken aşklarımızı, arkadaşlıklarımızı da etkiliyor kuşkusuz. Bu yeni, hızlı ve kısaltmalarla dolu iletişim biçimi, birçok problemi de beraberinde getiriyor.

Öncelikle teknoloji, yapılan her şeyi, atılan her adımı bir yerlere kaydediyor. Artık gömlekte ruj izi aramaya gerek yok, zaten e-postalar, telefon kayıtları her şeyi söylüyor. Dedektif olmak bu günlerde çok kolay; internette e-postaların şifresini kırmak ya da partnerinizin telefon görüşmelerini dinleyebilmek için programlar satılıyor. İşin ajanlık boyutu bir tarafa, teknolojinin bir handikabı da eskiden yapılan uzun sohbetlerin yerini alıp, işi sadece mesajlara indirgemesi. O kadar meşgulüz ki her şeyi kısa ve hızlı bir şekilde halletmek istiyoruz. Üstelik bazı mesajları ”ignore” edip görmezden gelebiliyoruz, ya da hoşumuza gitmeyen sorulara yanıt vermemiz gerekmiyor. Birinin gözlerine bakıp söyleyemediğimiz şeyleri ekranın soğukluğunda kolaylıkla yazıp ”enter” tuşuna basabiliyoruz. Yaptığımız bir şaka, karşı tarafça anlaşılamayıp kriz çıkabiliyor. Sonuçta ona giden ses tonunuz, şen şakrak gülüşünüz değil, birkaç harf, birkaç simge. İşin kötüsü, karşımızdakini gerçekten ne kadar üzdüğümüzü, incittiğimizi de bilmiyoruz. Facebook listeleri, ne kadar sosyal insanlar olduğumuzu göstermek için aslında hiç alakamız olmayan, 10 yılda bir görmeyeceğimiz yüzlerce insanla dolup taşarken, gerçek arkadaşlarımızla bir fincan kahve içmek için bir türlü zaman bulamıyoruz.

 Tuzağa düşmemek için

Şifrenizi kimseye söylemeyin.

Doğum tarihiniz ya da ikinci isminiz gibi başkalarının kolayca tahmin edebileceği bilgilerinizi şifre yapmayın.

Kimden geldiği belli olayan chat davetlerini kabul etmeyin.

E- postalarınızı kontrol etmek istediğinizde şifrenizi her seferinde tekrar girin, beni hatırla seçeneğini kullanmayın.

Arkadaşınızdan kibirli bir mesaj alırsanız

L.A.’nın (31) arkadaşı bir süreliğine onun evine taşınmak zorunda kalmıştı. L.A., bu süre içerisinde elinden gelen misafirperverliği gösterdi. Ancak arkadaşının uyuması için verdiği hava yatağı yerine salondaki kanepede yatmakta ısrar etmesi üzerine ona bir SMS yollamaya karar verdi. Ricasını sonu gülümseme işaretiyle biten bir mesajla iletti. Karşılığında gelen mesaj, L.A.’nın yanıtı derken kanepe yüzünden iki kadın arasında kablolar aracılığıyla bir tartışma başladı. Sonunda arkadaşı evden ayrılacağını bildiren mesajıyla işi sonlandırdı. İki kadın o günden beri bir daha görüşmedi.

NEREDE HATA YAPILDI?

Ultra kısaltılmış metinlerde mesajın tonu, yazanın duygularına ilişkin çok az ipucu vardır. Birkaç es geçilmiş söz, hatta karşınızdakinin ruh hali, mesajın anlamını tamamen değiştirebilir. Arkadaşlıklarda itilaflı konuları yüz yüze konuşmak yerine mahkeme celbi gibi gönderilen mesajlarla halletmeye çalışmak işi çığırından çıkarabilir.

SAĞLIKLI BİR İLİŞKİDE

NASIL OLMALIYDI?

Kibirli bir tonda yazıldığını hissettiğiniz, sinirinizi bozan bir mesaj aldığınızda yanıtlamakta acele etmeyin. Bunun yerine telefon açıp ”Uzun zamandır arkadaşız, anlaşılan birbirimizi anlayamamışız, hadi gel bu meseleyi konuşalım” demeyi tercih edin.

Sevgiliniz rol yaparsa

22 yaşındaki S.K.’nın erkek arkadaşı, birkaç aylığına şehir dışındaydı. S.K. bu sıralarda internette biriyle konuşmaya başladı. Aslında S.K’nın ne buluşmak, ne de bu ”chat” arkadaşlığını bir adım ileri götürmek gibi bir düşüncesi vardı. Ancak bir gün karşısındaki kişi onunla illa ki görüşmek istediğini söyledi. SK, ”Kesinlikle hayır”dan, günler süren ısrarlar üzerine, ”Tamam, ama benim bir ilişkim var, kesinlikle dostça bir görüşme olacak” aşamasına geldi. O anda konuştuğu kişi ‘çevrimdışı’ olarak, sevgilisi ‘çevrimiçi’ oldu. Evet, aslında bir aydır chatleştiği kişi sevgilisinden başka biri değildi. Onu bu kadar eğlendirmesinin nedeni de onu çok iyi tanıyor olmasıydı. S.K.’nın içinde bir şeyler koptu. Aradan birkaç ay geçmeden ayrıldılar. Terk eden S.K.’ydı.