Hipnozla cinsel terapi


Kadın Hastalıkları-Doğum Uzmanı ve Psikolog Dr. Cenk Kiper, psikolojik ve psikosomatik sorunların giderilmesinde, geleneksel yöntemlerin yetersiz kaldığı durumlarda tıbbi hipnozun güvenle, kolayca uygulanabilen bir metot olarak her geçen gün daha çok hekim tarafından tercih edildiğini belirtiyor. 

Düşünce, inanç ve değer sistemlerimiz duygularımızı, kişiliğimizi etkilediği gibi cinsel hayatımız için de belirleyici olabiliyor. Eğer bu inançlar olumlu ve pozitifse, mutlu ve doyumlu bir cinsel hayattan bahsedilebileceği gibi, olumsuz ve negatif düşüncelerin etkisi altındaki bir cinsel yaşam için ‘işlerin yolunda gittiği’ pek söylenemez, özellikle son 20-25 yılda hız kazanan tıbbi hipnoz çalışmaları, cinsel sorunlar alanında da kullanılmaya başlandı.

Cinsel problemlerde hipnozun kullanımı hakkında bilgiler veren Dr. Kiper, erken çocukluk döneminden başlayarak ailenin, bugüne dek gelen eğitim programının ve toplumsal, kültürel yapının kişinin cinsel yaşamına da yön veren inançlarını oluşturduğunun altını çiziyor. Eğer cinselliğin kötü, ayıp bir şey olduğuna dair bir inanç geliştirilmişse, kişinin cinsel hayatının da kötü gitmesinin sürpriz olmayacağını söylüyor ve ilave ediyor: “Cinsel problemler üç şekilde bulunabilinir: Bedensel, psikolojik, bedensel+psikolojik (bedensel problemlere eşlik eden veya onların yarattığı psikolojik problemler). Yaklaşımda ve tedavide en önemli adım, problemin bedensel mi psikolojik mi olduğunun kesin teşhisidir. Kesin teşhis yapıldıktan sonra hastaya tedavi için yaklaşılabilir. İlgili testlerle sorun fizyolojik çıkarsa (herhangi bir hastalık, ilaçlar, hormonlarla ilgili sorunlar, vs) bu rahatsızlık ilgili uzmanlarca tedavi edilir.
Cinsel problemler nasıl ortaya çıkıyor?
Cinsel problemler cinselliğin evrelerinin hepsinde veya bazı bölümlerinde yaşanabileceği gibi, ilişki sonrası kendini kötü, suçlu, pis hissetme gibi şekillerde de ortaya çıkabilir. Yetersizlik (penis boyu, erken boşalma, vücudunu beğenmeme), kötü hissetme gibi hisler de zaman içerisinde kişiyi cinsellikten soğutur ve uzaklaştırır.

Hipnozun yaygın kullanıldığı kadın cinsel problemleri

– İlk ilişki korkusu
– Cinsel isteksizlik
– Zevk alamama
– Orgazm olamama
– Cinsel ilişkiye girememe (vajinusmus)
– Ağrılı cinsel ilişki
– İlişki sonrası suçluluk hissi
Sorunun kaynağı bilinçaltı

Cinsel problemlerde hipnoz daha çok davranışsal öğrenmelerle ortaya çıkan yapıları düzeltmek için veya derin bir problem, bir belirti olarak ortaya çıkmışsa bu problemi baskılamak veya değiştirmeye çalışmak şeklinde uygulanıyor.

Bedensel nedene bağlı olmayan cinsel problemlerin tedavisinde hipnoz uygun yaklaşımlarla başarıyı artırıyor. Aslında cinsel problem terdeki sıkıntıların kaynağı, bilinçli düşünce değil bilinçaltındaki problemler olarak gösteriliyor. Bu nedenle hipnozla, bilinçaltına telkinler verilmesi yoluyla, bu gerçek dışı inanışlar ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.”
“Hipnoz bilimsel bir yöntemdir”

Hipnoz tıbbın her alanında tedavi, tedaviye destek, tedavi öncesi ve sonrasında hastanın hazırlanması ve tedavinin devamlılığının sağlanması aşamalarında bir yan etki olmaksızın kullanılan, bilimsel bir yöntemdir.

Hipnoz birçok alanda uygulanabilmesine ve faydalı olmasına rağmen, bazen tek başına kullanılması yeterli sonuç vermez. Bu durumlarda uygun tedavi yöntemleri ile eşleştirilerek kullanılmalıdır. Unutulmamalıdır ki; her zaman inandığımızı yaşarız ve hipnozda da başarı buna bağlıdır.
Hipnoz hakkında merak ettiklerimiz!

Hipnoz, çevresel ve düşünsel uyaranlardan, bir süreliğine uzaklaşarak telkin alabilme düzeyi olarak tanımlanıyor. Hipnozun etki etme mekanizması ise basitçe; o kişinin etrafına bir fanus koyarak o an için çevre koşullarından (kapı zili, akşamki yemek, arkadaşına yardım sözü, ev arama problemi gibi) etkilenmemesi sağlanarak, çözümlenmesi gereken konuya odaklanması, kendisine aydınlatıcı ve yol gösterici telkinler verilmesi olarak tarif ediliyor.
Hipnozun dereceleri

Hafif trans: Hipnozun başlangıcında görülür. Hafif bir gevşeme halidir. Deneğin gözleri kapandığında göz kapaklarında titremeler olur. Deneğin zihinsel faaliyetlerinde zayıflama, kol ve bacaklarda ağırlaşma, fizyolojik faaliyetlerde yavaşlama görülür. Bütün bunlara rağmen deneğin bilinci yerindedir. Orta trans: Denek, hipnotizörün sesine tam olarak şartlanır. Duygular hipnozun bu safhasında kesinlik kazanır.
Tam ve derin trans: Trans hali bozulmaksızın deneğin gözleri açtırılabilir. Deneğin gözleri açık olmasına rağmen, donuktur. Çevresindeki gürültülerin hiçbirini duymaz. Kendisine hipnotizörün verdiği şekli bozmadan korur. Gözlerin bakışı sabittir. Tam uyuşukluk hali tüm vücuda yayılmıştır.
Kimler hipnotize olabilir?

Hipnoz olmak isteyenlerin yüzde 80’i belirli ölçüde hipnotize edilebilir. Bu, bireyin telkin alma derecesine bağlıdır. İnsanların yaklaşık yüzde 25’i derin hipnoza girebilir. Zeki ve hayalgücü zengin olanlar çok iyi hipnotize olurlar.

Kimlere uygulanamaz?

5 yaşından küçük çocuklarla, 70 yaşın üzerindeki kişilerin hipnoz olması zordur. Zihinsel rahatsızlığı olan kişiler, konsantrasyon zorluğu yaşayanlar, hipnoz olmak istemeyen, korkan, oto kontrolü elden bırakmak istemeyen kişiler de hipnoz olamazlar.

 

Hamilelikte cinselliğe bakış değişiyor


Araştırmalara göre hamileliğin ilk 12 haftasında kadınların cinsel isteklerinde azalma oluyor. Bu durumla beraber hamilelik ve sonrasındaki süreç eşlerin hayatlarını her yönden olduğu gibi cinsel yönden de etkiliyor.

VKV Amerikan Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Psikolog Aslı Akkan, hamilelik boyunca yaşanan cinsel sorunların kolayca aşılabilmesi için çiftlerin birbilerine anlayış, şefkat, ilgi ve sevgiyle yaklaşması gerektiğini söylüyor.

Evlilik kurumunun ve çiftler arasındaki ilişkinin sağlığının test edildiği önemli noktalardan biri de çocuk sahibi olunmaya karar verilmesi, hamilelik ve hamilelik sonrası sürecin eşler üstündeki etkisidir. Hamilelik ve hamilelik sonrası süreç eşlerin duygusal süreçlerini etkilediği kadar, cinsel hayatlarını da etkilemektedir. Her ne kadar bu süreç cinsel hayatı eskisinden farklı kılacaksa da bu farklılığın bireylerin ilişkilerini etkilemesine ve zorlamasına en az düzeyde izin verilmesini sağlaması önemlidir.

Hamilelik süresince jinekoloğu tarafından medikal, fizyolojik herhangi bir sorun görülmeyen ve cinsel hayatı yaşamasına izin verilen kadının, yaşadığı hormonal ve fiziksel değişiklikler cinsel isteksizliğine sebep olduğu kadar kadının kendi inanç sistemi de bu durumu tetikler. Araştırmalara bakıldığında sağlıklı bir hamilelik yaşamakta olan kadınların ilk 12 haftada cinsel isteklerinde azalma olduğu görülmekteidir. Yaşadığı fiziksel yorgunluk, bulantı, kilo alımı, rahat bir pozisyon bulamama gibi sebepler bu durumu açıklayabilmekle beraber, kadının kendindeki değişime adapte olma sürecinde yaşadığı kaygılar, bebeğime zarar verir miyim endişesi, ve fiziğindeki değişime bağlı olarak eşinin onu eskisi gibi istemeyeceği inancı da çok büyük rol oynamaktadır. Benzer düşünceler erkeği de etkilemektedir ve onu da cinsellikten soğutmaktadır. Hamilelik boyunca cinsellikle ilgili yaşanılabilecek bu çeşit sorunları engellemenin en önemli yolu ise çiftlerin bir birleriyle mümkün olan en açık şekilde konuşmalarıdır. Kaygılarını ve isteklerini dile getirdikleri zaman sağlıklı cinselliklerini neyin etkilediğini bulacaklar ve sorun odaklı çözüme ulaşacaklardır.

Hamilelik süresince çiftlerin cinsel hayatlarında yaşayabilecekleri sorunlar doğum sonrası da devam edebilir ve bu konunun önemi unutulmamalıdır. Doktorunun izin verdiği zaman itibariyle kadının cinsel ilişkiye girmesinin herhangi bir sakıncası yoktur ancak cinsel ilişkiyi etkileyebilecek psikolojik faktörler yine ortaya çıkabilir. Doğum ve bebek bakımının kadın için son derece yorucu olması nedeniyle doğum sonrası ilişki sıklığında azalma beklenen bir durumdur. Ancak doğum sonrası depresyon veya başka sağlık problemi olmadığı taktirde genellikle doğumdan 3 ay sonra hamilelik öncesi cinsel ilişki sıklığına dönülmesi beklendiktir. Bebeğin bakım ihtiyaçları azaldıkça, uykusu düzene girdikçe cinsel aktivite de normale dönmeye başlar.

Doğum sonrası fiziksel yorgunluk dışında cinselliği etkileyebilecek durumlar :

Ağrı Korkusu : Bir çok kadının doğum sonrası ilişkiye girmekten çekinme nedenin ağrılı ilişkiden korkmaları ve kaygıları arttıkça da girdikleri ilişki sırasında disparoni (ağrılı cinsel beraberlik) ve vajinismus (vajinal kasların kasılması sonucu cinsel beraberliğin olamaması) gibi sorunlar yaşayabildikleri araştırmalarda gözlemlenmiştir.

Estetik Kaygılar : Vücudundaki değişim ve/veya aldığı kilolar yüzünden kendini beğenmeyen kadının cinsellik sırasında zihnini sürekli bedeniyle meşgul etmesi cinsel ilişkiden zevk almasını önleyebilir. Bununla bağlantılı olarak, eşini eskisi kadar bakımlı bulmayan erkek de cinsel yaşamdan uzaklaşabilir.

Rol Değişimi : Çocukları olan kadar sadece birbirine odaklanan çiftler, doğumun ardından neredeyse tüm ilgiyi çocuğa yöneltmeye başlayabilir. Bir yandan yeni bir yaşama uyum sağlamaya çalışmanın gerginliği, bir yandan da birbirlerinden eskisi kadar ilgi görememenin yarattığı sıkıntı cinsel isteksizliğin oluşmasına yol açabilir.

Bu sorunların en az seviyede yaşanması ve ilişkiyi en az ölçüde etklilemesini sağlamak için çiftlerin, özellikle erkeğin eşine şefkat, ilgi, sevgi ve anlayış ile yaklaşması, beğenisinin devam ettiğini belli etmesi, kadının ise bu geçiş döneminin özelliklerini bilerek eski haline döneceğini sorun olmadığını bilmesi gereklidir. Ayrıca çiftlerin haftada l yada 2 kez bebek yanlarında olmadığı zamanlarda bir arada olmaya özen göstermeleri gereklidir. Bu birbirleri için ayrılmış özel zamanlarda ev ya da bebek hakkında konuşmayıp, kendileri ve bir birleri hakkında konuşmaları, eskisi gibi ortak paylaşımlar yaşamaları tavsiye edilebilir. Bunların yanı sıra okşamak, dokunmak veya kucaklaşmak gibi cinsel duyguları tetikleyebilecek davranışlarda bulunmak cinsel hayatlarının canlanmasına yardımcı olacaktır. Tüm bunlara rağmen sıkıntılar yaşanıyorsa bir uzmandan yardım almak da faydalı sağlayacaktır.

 

Eğitimli kadında cinsel isteksizlik daha fazla


Psikolojik faktörler ve stresi daha sık yaşamaları nedeniyle, cinsel isteksizlik özellikle yüksek okul mezunu ve kariyer sahibi kadınlarda daha sık görülüyor.

Aile Sağlığı Araştırma Derneğinin “Cinsel Danışmanlık Hattı”nı arayan kadınların katılımıyla yapılan araştırmaya göre, aile kararıyla evlenen kadınların cinsel sorunları, kendi kararıyla evlenenlere göre daha yüksek oranda.

Derneğin “0212 282 01 01” numaralı cinsel danışmanlık hattını 5 yıl içinde arayan kadınlara, isim ve adres istenmeden “Sosyo Kültürel Faktörlerin Kadınının Cinselliğine Olan Etkisi” konulu bir araştırmaya ilişkin sorular yöneltildi. Hattı arayan 26 bin kadından sadece 3 bin 513′ü bu araştırmada yer almayı kabul etti.

Sonuçlara ilişkin bilgi veren Avrupa Cinsel Sağlık Birliği Başkanı İrem Hattat, katılımcı kadınların, “cinsel istek kaybı“, “orgazm problemi“, “ağrı sorunu“, “seksten keyif alamamak“, “performans endişesi” ve “lübrikasyon” sorunu yaşadığını dile getirdiğini bildirdi.

Hattat, araştırmaya katılan ve “orgazm problemi“, “istek kaybı” ve “lübrikasyon sorunu” yaşadığını belirten kadınların ağırlıklı olarak üniversite ve yüksekokul mezunu olduğuna dikkati çekti.

Araştırmaya göre, “Cinsel ilişkiden keyif alamama sorununun” eğitimi ilkokul düzeyindeki kadınlarda yüzde 31 oranında olduğuna işaret eden Hattat, bu sorunun en az yüksek lisans seviyesindeki kadınlarda görüldüğünü belirtti.

Hattat, bu eğitim düzeyindeki kadınların yüzde 20′sinin yüksek lisans eğitimi aldıklarını kaydetti.

İrem Hattat, evliliklerde yaşanan cinsel sıkıntıların yüksekliğinin, özellikle eşler arasındaki iletişim problemine işaret ettiğini, evlilik kararının kişiye danışılmadan aile tarafından verildiği durumda bu sorunların daha da öne çıktığını belirtti.

Araştırmaya katılan evli kadınlardan yüzde 43′ünün kendi kararıyla, diğerlerinin aile kararıyla evlendiğinin belirlendiğini kaydeden Hattat, “Aile kararıyla evlenen kadınların cinsel problemleri, kendi kararıyla evlenenlere göre çok daha yüksek. Özellikle ailenin kişiye danışmadan evlilik kararı verdiği durumlarda, tüm cinsel sıkıntıların en üst seviyeye çıktığını gözlemledik” dedi.

DUYGUSAL SORUNLAR

Aile Sağlığı Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat da, kadınlarda cinsel fonksiyon problemi olarak, “cinsel isteksizlik, orgazm sorunları, ağrı hastalıkları ve uyarılma rahatsızlıklarının” görülebileceğini bildirdi.

Bu sorunlardan bir veya birkaç tanesinin bir arada bulunabildiğine dikkati çeken Hattat, sağlık sorunları, psikolojik ve sosyal etkileşimler ile hayat tarzının cinselliği etkilediğini belirtti.

Hattat, cinselliğin sadece fiziksel hareketler değil, sevgi, paylaşma ve güven olduğunu vurgulayarak, “Kadın cinselliğinde duygusal sorunlar, ekonomik değişimlerden daha önemli” görüşünü dile getirdi.

Araştırma kapsamında, “istek azlığı, uyarılma problemleri ve cinsel ağrı sıkıntısı çeken” kadınların, “psikolojik, sağlık ve ekonomik durumları” göz önüne alındığında, özellikle “duygusal sorunların” cinsellik üzerinde gelir düzeyindeki azalmadan daha etkili olduğunun görüldüğünü anlatan Hattat, sağlık sorunlarının daha sık ağrı problemi yarattığını, duygusal sorunların diğer konularda hep ön planda olduğunu kaydetti.

Halim Hattat, araştırmanın, kadınlarda cinsel sorunların genellikle birden fazla olduğunu ve bir arada görülebildiğini ortaya koyduğunu da belirtti.

Çalışmaya katılan kadınların yalnızca yüzde 35′inin bir cinsel sorun yaşarken, yüzde 31′inin iki sorun, yüzde 18′inin üç sorun, yüzde 8′inin dört sorun, yüzde 6′sının beş sorun ve yüzde 2′sinin altı sorunu birden yaşadığının ortaya çıktığını ifade eden Hattat, “Bu da cinsel fonksiyon bozukluğu yaşayan kadınlarda, tanı ve tedavi süreçlerinin daha zor olacağı ve birden fazla tedavinin gerekebileceği anlamına geliyor” dedi.

ÇALIŞMA HAYATININ ETKİSİ

Prof. Dr. Halim Hattat, kadınlarda cinsel sorunların duygusal, psikolojik ve organik pek çok farklı sebebi bulunduğunu söyledi. Yapılan çalışmayla, özellikle “stres, ekonomik düzeyde düşüşler, çalışma hayatı, eğitim düzeyi ve evlilik kararlarının kadınları nasıl etkilediğini” araştırdıklarını kaydeden Hattat, şu bilgileri verdi:

“Psikolojik faktörler ve stresi daha sık yaşamaları nedeniyle, cinsel isteksizlik özellikle yüksek okul mezunu ve kariyer sahibi kadınlarda daha sık görülüyor. Aynı şekilde büyük şehirlerin kıyaslanmasında da cinsel isteksizlik özellikle 3 büyük şehirden (Ankara, İstanbul, İzmir) arayan kadınlarda daha yüksek oranlarda. İsteksizlik yaşayan kadınlar, kendilerini mutsuz, yetersiz, eşini yarı yolda bırakmış, kadınlığı azalmış ve cinsel yönden başarısız hissediyor. Bu nedenle bu sorunlarını gizlemeyip uzmanlara başvurmaları çok önemli.”

Genelde düşük eğitim seviyesine sahip olan kadın ve erkeklerde tatminkar bir cinsel deneyim yaşama şansının azaldığını ve cinsel endişe seviyelerinin arttığını dile getiren Hattat, yaptıkları araştırmanın sonuçlarına şaşırmadıklarını, eğitim düzeyi düşük kadınların jinekolojik problemleri için dahi doktora başvurmaktan çekindiklerini kaydetti.

Halim Hattat, kadın cinselliğinde risk faktörleri arasında yaşla beraber organik faktörlerin de göz önüne alınması gerektiğine işaret ederek, araştırmaya katılan kadınların yüzde 21′inin jinekolojik problemler, yüzde 24′ünün idrar yolu enfeksiyonu, yüzde 7′sinin kalp-damar hastalıkları, yüzde 2′sinin sinir sistemi sorunları yüzde 4′ünün şeker hastalığı, yüzde 19′unun psikolojik problemler, yüzde 12′sinin hormonsal sorunlar, yüzde 3′ünün diğer problemlerle karşı karşıya olduğunu bildirdi.

 

Cinsel ilişki sırasında zevk alamıyor musunuz?


İlişkinizi değerlendirerek, neye ihtiyacınız olduğunu söyleyerek, seks hakkında konuşarak cinsellikten zevk almayı öğrenebilirsiniz.

Hiç diğer kadınların da cinsel problemlerden yakındığı aklınıza geldi mi? Bir ilişkinin başlangıcında tutkuyla seven ancak daha sonra geri çekilen tek kadının siz olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Belki de eşinizi seviyorsunuz ancak cinsel ilişki sırasında zevk alamıyorsunuz? Eğer bunlar size tandık geliyorsa yalnız değilsiniz…

Cinsellikten memnun olmayı engelleyen bariyerler

Her ne kadar cinselliğin doğal ve kolay olması gerektiğine inanılsa da gerçek farklıdır. Aileden, dinden, okullardan ve medyadan alınan mesajlar ile özellikle de kadın cinselliği sürekli saldırı altındadır. Toplumun cinselliğe yönelik tutumu bu konuda yaşanılan huzursuzlukların ve belirsizliklerin temelini oluşturur.

Farkındalık ve sabır

Cinsellik konusunda zorluklar yaşandığında sabırlı olmak, deneyimi anlamaya çalışmak ve karşılaşılan olası baskı, suçlama ve eleştirilerin etkisini anlamak önemli bir adım olacaktır.

Cinsel ilişki sırasında rahatsızlık veren bir durum ortaya çıkar çıkmaz yaşanılan duyguların ne olduğunu farketmek için içe dönmek gerekmektedir. Bu durumda kişinin kendisine sorabileceği sorulardan bazıları:

Vücudunuz nasıl tepkiler veriyor?

Ne tür duygulanımlar yaşıyorsunuz?

Nefesinizi tutuyor musunuz?

Kalbiniz hızlanıyor mu?

Aklınızdan ne tür düşünceler geçiyor?

Kendinizi uyuşmuş ya da huzursuz hissettiğiniz zamanlarda tam olarak neler hissediyorsunuz?

Kendi yaşantılarınızın ve tepkilerinizin farkında olmak ve kendi bedeninizi tanımak daha sonra rahatlamak ve cinsellikten zevk almak için esas unsurlardır. Farkında olmayı denemek sekste birden bire çok iyi hissedeceğiniz anlamına gelmez, hatta başlangıçta duygularınız ve düşüncelerinizin farkında olmak sizi daha fazla rahatsız edebilir. Eğer üzgün ve huzursuz hissederseniz bu durumda hislerinizle birlikte olmaya devam edin ve derin nefes alın ve kendinize bunun işe yarayacağını hatırlatın.

Sizin ve partnerinizin bu duruma yaklaşımının hassas ve sevgi dolu olması önemli olacaktır. Farkında, kabullenici ve hassas olmak cinselliğinizi ve kendinizi anlamak için esaslı adımlardır. Bununla beraber cinselliğinizi anlamak için kendinize geçmişinize ve ilişkinize yönelik bazı sorular sorabilirsiniz.

Geçmişle bağlantılar…

İlk kez ne zaman böyle hissettiniz?

Başka durumlarda da bu şekilde hissettiğiniz oluyor mu?

Bu şekilde konunun geçmişle nasıl bir bağlantısı olup olmadığını düşünün. Cevaplar durumun nasıl tetiklendiğini anlamanıza yardımcı olacaktır.

Ne zamanlar böyle hissettiğinizi düşünmek ve bunun hislerinizle bağlantısını anlamak da açıklayıcı olabilir. Geçmiş yaşantılarla ilgili duygusal tepkiler, tamamiyle çözümlenmiş olmayabilirler. Bu durumların altında geçmişte yaşanmış bir cinsel taciz veya kaotik bir ailede yetişme gibi durumlar yatıyor olabilir.

İlişkiniz nasıl?

Seksten kendinizi uzak tutuyorsanız bu durum ilişkinizi nasıl etkiliyor?

İlişkinizde cinsellik dışında değiştirmek istediğiniz alanlar var mı?

Partnerinizle tutkunuzu kaybetmenize sebep olacak kadar çok mu vakit geçiriyorsunuz?

Cinsel faaliyetlerinizi azaltacak kadar az vakit mi geçiriyorsunuz?

Önceki ilişkilerinizden taşıdıklarınız şimdi ki ilişkinizi engelliyor mu?

Çocukluk yaşantılarınız peşinizden geliyor mu?

Eşinizden ne gibi durumlarda uzaklaşıyorsunuz? Mesafe almak, korkularınızı ve kaygınızı azaltmaya yarıyor mu?

Belki de endişenin azalmasının tek yolu eşinizden uzaklaşmak değildir. Mesafe hissetmeye başladığınız zaman eşinize bu durumu açıklayabilir, hissettiklerinizden ve istediklerinizden ona bahsedebilirsiniz.

Yavaşlayın ve sakin olun

Bu belirtilerin ortaya çıkmaya başladığını gördüğünüz zaman bazı stratejiler kullanarak daha iyi hissedebilirsiniz. Stratejilerden birisi daha yavaş olmak ve kendinizi daha iyi hissettirecek cinsel aktivitelere daha fazla zaman ayırmaktır. Partnerinizle konuşmaya ve göz teması kurmaya özen gösterin.

Neye ihtiyacınız olduğunu söyleyin

Duygusal, tensel ve cinsel ihtiyaçlarınız her zaman aynı olmayabilir. Daha sert ya da daha hafif bir dokunuş istiyor olabilirsiniz. Neye ihtiyacınız olursa bunu fark etmeyi deneyin ve karşı tarafa iletin. Nasıl hissettiğinizi en iyi siz bilebilirsiniz ve devam edip etmemeye karar verebilirsiniz.

Kendi ihtiyaçlarınızın farkında olmanız ve partnerinizin buna saygı duyması önemlidir. Bu durum bazen ikinizi de gerginleştirebilir, ancak sakinliğinizi korumanızın, sabretmenizin ve gerektiğinde yavaşlamanızın cinsel hayatınızı geliştirmede faydalı olacağını hatırlayın. Partnerlerin birbirlerinin yaşadıkları zorlukları ve sorunları bilmesi ve bunların birlikte çözülmesi gereken durumlar olduğunu düşünmesi iyi sonuçlar alınmasını kolaylaştırır.

Seks hakkında konuşun

Cinsellik hakkında konuşmak her ilişkide önemlidir. Eğer sevişirken nelerden hoşlandığınızı söylemekten utanıyorsanız, bunu partnerinizle başka bir zamanda da konuşabilirsiniz. Neşeli olun; bunları konuşurken çok ciddi olmak zorunda değilsiniz. Cinsel fantezilerinizi paylaşırken kendinizi pek rahat hissetmeseniz de kendiniz için iyi olanı yapın, seks sırasında hoşlandıklarınız ve hoşlanmadıklarınızı anlamaya çalışın ve karşı tarafa iletin.

Cinsel isteği artırmak için 11 öneri


Seks arzunuz azaldı mı? Kendinizi eskisi kadar sekse hazır istemiyor musunuz? Sevişmek aklınızdan bile geçmiyor mu? Dönem dönem herkesin yaşadığı bu duyguları yenip, seks arzunuzu geri getirmek elinizde…

Cinsel isteksizliği ortadan kaldıracak öneriler…

Arzuyu azaltan hastalıkları ortadan kaldırın

Cinsel güç kaybına ve isteksizliğe yol açan nedenlerin yüzde 80’i bedensel rahatsızlıklardan kaynaklanır. Kalp, böbrek ya da karaciğer yetmezliği; şeker hastalığı; kansızlık; tiroit yetmezliği ve damar sertliği gibi hastalıklarınız olup olmadığını kontrol ettirin, varsa tedaviyi ihmal etmeyin.

Beyninizi sekse hazırlayın

Seks, cinsel organda değil beyinde başlayan bir eylemdir. Dolayısıyla beyninizi seks yapmaya ve seksten zevk almaya odaklayarak cinsel arzu eksikliğinin üstesinden gelebilirsiniz.

Spor yapın ama abartmayın

Spor yapmak zindelik kazanmanızı, kendinizi iyi hissetmenizi ve kendinize güvenmenizi sağlar. Bu nedenle egzersiz yaparak cinsel arzunuzu artırabilirsiniz. Ancak vücudunuzun sınırlarını zorlayan abartılı bir spor; örneğin kilometrelerce durmaksızın koşmak, bacaklarınıza, ciğerlerinize giden damarlarınızı genişletir ki bu da genital bölgeye giden kanı azaltır.

Spontane sekse yönelin

Partnerinizin erkek dergilerinden çıkan mükemmel vücutlu, seksi erkeklere benzemediğini, giyim kuşamının seks için davetkar olmadığını düşünmek sizi seksten soğutabilir. Tüm bunlar hazırlanmış, doğallıktan uzak seksiliktir. Oysa devir, spontane seks devri. Yani üzerinde çalışılmış, önceden hazırlanmış görüntüden ziyade; konuşma, davranış, bakış, nefes alıp verişler ve ilişki kurma esnasındaki doğal davranışların içerdiği seks unsurlarını yakalamaya çalışın.

Afrodizyak etkili bitki çayı için

Tarçın, susam, nane, kekik ve vanilya, afrodizyak etkili bitkilerden bazıları. Bitki çayı içeceğiniz zaman tercihinizi bu seçeneklerden yana kullanın.

Çikolata yiyin

Çikolata, beyindeki serotonin yapımını artırır ve bu nedenle kendinizi mutlu hissederek sekse yönelmenizi sağlar. Çikolatanın içindeki yüksek şeker ve kalori de cinsel uyarıcı ve keyif verici özelliğe sahiptir.

Bir kadeh şarap için

Özel bir afrodizyak etkisi olmasa da bir kadeh şarap, üzerinizdeki baskıyı atmanıza yardımcı olup daha rahat hissetmenizi sağlar. Cinsel arzunun üzerinde büyük baskı yaratan stresi yendiğinizde sekse yönelmeniz kolaylaşır, cinsel uyaranlara karşı daha duyarlı olursunuz.

Testosteron hormonunuzu artırın

Testosteron, cinsel arzuyu sağlayan hormonlardandır. Testosteron hormonunu artırmak için yulaf ve ginseng; çinko açısından zengin olan istiridye, istakoz, karides, soya fasulyesi, buğday kepeği ve kabak çekirdeği tüketin. Unutmayın, kilo vermek de kandaki testosteron düzeyini artırır. Ciddi bir cinsel isteksizlik sorunuyla karşı karşıyaysanız, doktor kontrolünde testosteron hormonu almalısınız.

Erotik film izleyin

Her ne kadar erkekler görerek, kadınlar ise dokunularak cinsel uyanışı yaşasalar da erotik video görüntüleri ve erotik sahneler içeren filmler, kadınların da cinsel arzusunu artırmasına yardımcı olur. Bir Kadının Seks Günlüğü, Okuyucu gibi cinsellik içeren filmleri öneririz.

Sıcak su ile banyo yapın

Sıcaklık, kaslarınızın gevşemesine, bu gevşeme de dokunmaya karşı daha hassas hale gelmenize yardımcı olur. Sıcak bir banyo ile kendinizi sekse hazırlayın.

Seks terapisi alın

Cinsel fobi, eşler arasında uyumsuzluk, cinsellikten zarar göreceğim endişesi, hamile kalma korkusu, cinsellikten dolayı suçluluk duyma, daha önce cinsel şiddete uğramış olma, erkeğin sürekli erken boşalması ya da sertleşme probleminin olması, kadının seks arzusuna ket vurur. Bu durumda çift olarak seks terapisine başvurmak gerekir.

Kadınlar neden aşırı cinsel istek duyar?


Sosyal yaşamınızı zora sokacak cinsel aktivite sıklığı içindeyseniz altında yatan nedenleri sorgulamalısınız.

Haz alıyorsanız, cinsel istek duymayı mutlaka bir sorun gibi algılamayın. Çünkü zaten cinsel isteğin ne kadar “aşırı” olduğunu tartan bir ölçüm cihazı yok.

Ancak sosyal yaşamı zora sokacak kadar cinsel istek duymak ve cinsel ilişki yaşamak, bazı fizyolojik ya da psikolojik rahatsızlıkların belirtisi olabiliyor. Bu konuda merak edilenleri Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cem İncesu anlatıyor…

Nemfomani nedir?

Bir kişinin aşırı cinsel istek duyması ve bu aşırı isteği günlük hayatına yansıtması anlamına gelir. Halk arasında, neredeyse önüne gelen herkesle cinsel ilişki yaşamayı istemek gibi algılanıyor. Ancak böyle tanımlanmış bir psikiyatrik hastalık ya da bir cinsel işlev bozukluğu yoktur. Aşırı cinsel isteği olan kadınlar ya da erkekler vardır ve bu da bazen özel yaşamlarında sorunlara neden olabilir.

Kadınlar neden aşırı cinsel istek duyar?

Aşırı cinsel isteğin net olarak tanımlanmış objektif bir ölçütü yoktur. Bir kadının cinsel isteğinin fazla olmasının, hayatını olumsuz etkilemediği sürece çok da büyük bir zararı yoktur. Bazen kadınlarda ya da erkeklerde ciddi sorunlara yol açabilecek cinsel aktivite sıklığı görülebiliyor. Bunun psikiyatrik nedenleri olabilir. Örneğin duygu durum bozukluğunda (mani), epilepsi (sara) hastalıklarında, uyuşturucu kullanımında, beyin tümörlerinde ve hastalıklarında, ağır kişilik bozukluklarında aşırı cinsel istek ve cinsel aktivite, bunun doğrultusunda sosyal yaşamda sorunlar görülebiliyor.

Kadınlarda aşırı cinsel isteğin sebebi nedir?

Beyin tümörleri, epilepsi gibi hastalıklar ve uyuşturucu madde kullanımında aşırı cinsel istek olabiliyor. Bu durumda temel hastalığın tedavisine yöneliyoruz. Cinsel istek beyinde yaşanan ve tamamen beynin ürettiği bir şeydir. Vulvadaki bir durumdan ya da vücudun herhangi başka bir yerinden kaynaklanmaz.

Aşırı cinsel istek duymak ne zaman sorun olarak görülmeli?

Aşırı cinsel istek duyan, bundan haz alan bir insanın “mutlaka bu bir sorundur” deyip doktora koşmasına gerek yoktur, bu son derece doğal bir şeydir. Kimi insan için ayda bir-iki kez cinsel ilişki yeterliyken, kimi insan için günde iki-üç kez ilişki yeterlidir. Aşırılık konusunda kesin bir norm yoktur. Her gün cinselliği istemek, aşırı cinsel istek anlamına gelmez. Tek sıkıntı, kişinin kendisinin ya da partnerinin bu durumdan rahatsız olmasıdır.

Toplumsal kurallara karşı çıkma isteği nemfomaniye neden olur mu?

Bunu söylemek zor; ancak “border line” denilen bazı kişilik bozukluklarında, ağır histrionik kişilik bozukluğunda, antisosyal kişilik bozukluğunda, topluma karşı çıkmak adına değil ama kişiliğin bir parçası olarak, öfke gibi nedenlerle aşırı cinsel aktivite içine girilebiliyor.

Özellikle erkeklerde cinsel isteğin aşırı olması, çok aktivite içinde olmak, çok kadınla birlikte olmak; başarının, iyi bir erkek olmanın ölçütüymüş gibi toplumsal olarak ödüllendirilen bir öğe gibi görülüyor. Bu da erkekleri cinselliklerini sergileme konusunda daha çok motive edebiliyor. Ancak böyle etkenler nedeniyle insan bir anda aşırı cinsel istek duymaz ve çılgınca bir cinsel aktivite içine girmez.

Kadınlarda aşırı cinsel istek tedavi edilmesi gereken bir durum mu?

Çoğunlukla değil. Kadının cinsel isteği var ve bundan haz alıyorsa, böyle tanımlanmış bir cinsel işlev bozukluğu ve tedavi olmadığını hatırlatmak gerekiyor. Ancak çok aşırı cinsel istek ve bunun cinsel aktiviteye dönüşmesi, bu nedenle kişinin hayatında güçlüklere yol açıyorsa; toplumsal sorunlar yaşaması, kişinin bundan rahatsızlık duyması nedeniyle tedavi için doktora başvurabiliyorlar.

Bu durumda aşırı cinsel isteğe neden olan fiziksel ya da psiklolojik bir hastalık olup olmadığına bakıyoruz; varsa tedavisini gerçekleştiriyoruz. Madde kullanımı varsa, alışkanlığın bırakılması gerekiyor. Bunun dışında cinsel terapi ve danışmanlık ile kişinin cinsel yaşamında bir dizi düzeneleme yaparak, düzenli ilişkilerin desteklenmesi ile bu sorunun aşılmasını sağlıyoruz.

 

http://www.gecegiyim.com

Azalmış cinsel işlev bozukluğu


• Bireyde devamlı olarak ya da ara ara tekrarlayan dönemler halinde cinsel fantezi kurmak ve cinsel eylemde bulunmak yolunda isteğin az ya da hiç olmaması halidir. Bu durum kişide önemli bir miktarda gerilim, sorun ya da kişiler arası ilişkilerde güçlüklere yol açar.

• Bu sorun başka bir psikiyatrik hastalığın etkişine bağlı olmayıp, asal olarak bir madde, ilaç ya da başka bir vücutsal hastalığın doğal etkilerine bağlı olmamalıdır.

• Azalmış cinsel işlev bozukluğundan etkilenen kişiler genellikle cinsel aktiviteyi kendileri başlatmazlar, karşı tarafın başlatması halinde ise isteksizce eslik edebilirler. Eşlerinin baskısı ile cinsel eylemin miktarını, başka nedenlerle (eslerinin kendilerini terk etmemesi, hediyeler alınması, kendilerine değer verilmesi gibi amaçlarla) arttırabilirler.

• Bu kişilerin düzenli cinsel aktivitelere isteksizlikleri nedeniyle evlilik ya da arkadaşlıklarında bozulmalar, boşanmalar görülebilmektedir. Bu bireylerde eşini görünüm ve duygusal olarak itici olarak algılama da görülebilmektedir.

• Cinsel istekteki azalma uyarılma ya da orgazm sorunları tarafından oluşturulmuş da olabilir. Bazı kişilerde istek aşamasında bozukluk varken, diğer aşamalar normal de olabilir. Bu durumu olan erkeklerde bir araştırma sonucuna göre daha düşük testesteron düzeylerine rastlanmıştır.

• Araştırmalara göre beş kişiden birinde bu durum mevcut olup, kadınlarda daha çok rastlanmaktadır. İstek azlığı kişinin cinsellik hakkındaki bilinç dışı korkularından kendini korumak üzere geliştirdiği bir savunma mekanizmasıdır. azalmış cinsel işlev bozukluğu uzun suren stres, kaygı ve depresyona başka vücutsal hastalıklara bağlı olarak ta gelişebilmektedir.

• Uzun süre cinsel aktivitenin olmaması da cinsel istek bozukluğuna yol açabilir. Ayrıca bozulan bir ilişkiye karşılık olarak ve bir öfke- düşmanlık ifadesi olarak ta karşılaşılabilir.

• Cinsel istek azlığının gelişmesine yol açabilecek etkenler arasında biyolojik dürtünün olmaması, yeterli özgüvenin yokluğu, cinsel acıdan geçmişteki kötü deneyimler, tacizlerin varlığı,uygun bir esin olmaması, es ile cinsellik dişi alanlarda iyi bir iletişimin olmaması sayılabilir.

• Rahatsızlık genellikle erişkinliğe geçiş döneminde başlar. Tedavide bilişsel, davranışçı tedavi ve aile terapisi kullanılır.

 

Hiç cinsel istek duymamak sorun mudur?


Aseksüellik sekssiz bir hayatı “tercih” etmek anlamına geliyor.

Cinsel istek, şehvet, sevişmek, arzu… Bunların hiçbirinin olmadığı, tamamen reddedildiği bir hayat düşünün. “Pek çok kadın için aslında cinsellik böyle değil mi?” dediğinizi duyar gibiyiz. Evet, seksin kadını mutlu etmediği pek çok mutsuz evliliğe ya da ilişkiye şahidiz hepimiz. Görünürde eşler arasında seks yaşanıyor olsa da, gerçekte, erkek kadına zevk vermediğinden, kadını düşünmeyip kendine öncelik tanıdığından ya da gerek erkek gerekse de kadın açısından cinselliği iyi bilinmediğinden yaşanır genelde sorunlu cinsellikler.

Ama bu defa bahsettiğimiz, cinsel hayatın en uç boyutu: Aseksüellik… Yani tamamen sekssiz bir hayat… Psikolog Ayşe Kayhan’ın tanımlamasıyla, “seçerek, bilerek, isteyerek, partneri olsa da olmasa da cinsel ilişkide bulunmamak.”

Aseksüellik bir tercih

Daha çok kadınlarda yaşandığını bildiğimiz cinsel isteksizlikle karıştırmamak gerekiyor aseksüelliği. Zira libido sorunu yaşayan kadınlar, aslında iyi bir cinsellik yaşamak istiyorlar ama hormonal durumları, belki de psikolojik tutumları onlara mutlu bir seks hayatı için fırsat vermiyor. Oysa, aseksüellikte tam manasıyla “tercih” söz konusu. Psikolog Ayşe Kayhan, “Aseksüeller arasında libidoları düşük olanlar da olmayanlar da var” diyor. Üstelik bunun az ya da çok sevişmeyle de bir ilgisi olmadığını söylüyor. Dolayısıyla sevişmeye partneri kadar sıcak bakmayan, ama eninde sonunda isteyerek seks yapan kadın ya da erkek için aseksüellik söz konusu değil.

Aseksüel çiftler

Dünyada ve yakın zamanda Türkiye’de de aseksüeller sanal ortamda birbirlerini buluyorlar artık. Dolayısıyla buraları takip ederek pek çok aseksüel yaşam hikayesine rastlamak mümkün. Bireysel olarak değil, evliliklerinde karşılıklı olarak aynı kanıya vararak cinselliğe yer olmaması kararını verip ona göre yaşayan çiftler var dünyada. Elbette birbirlerine karşı sevgi duyup birbirlerine sarılıp sevgilerini gösteriyorlar. Ancak hiçbir zaman sekse varan bir yakınlaşma yaşamıyorlar. Kendi seçimleri olan bu hayat biçiminden mutlu olduklarını söylüyorlar.

Psikolog Ayşe Kayhan, “Hiç cinsel istek duymamak ciddi bir psikolojik sorundur” diyor, “Hormonal olarak libidonun düşüklüğü söz konusudur ve cinsel terapi ile tedavi edilmesi gerekir.”

Yaşamının başından sonuna kadar libidosu düşük olan ya da belli bir yaştan sonra cinsel isteksizlik duymaya başlayan insanların da bir sorunla karşı karşıya olduklarını söyleyen Kayhan, “Cinsel isteksizlik aseksülliğe neden olur, ama her cinsel isteksizlik aseksüelliğe götürmez” diyor.

Cinselliğe ara verme dönemi yaşanabilir

Birçok çiftin cinsel isteksizlik olmasına rağmen seks yaşamlarını sürdürdüğünü, ancak zamanla bu birliktelikte kalite düşüşü, ilgi azalması ve bir süre sonra kopma başlanacağını belirtiyor. Aseksüelliğin bu şekilde yaşanan cinselliğin bir adım ötesinde olduğunu söyleyen Kayhan, bunun bir tercihle olabildiği gibi, bir travma sonucu ya da ara veriş şeklinde de karşımıza çıkabildiğini anlatıyor. Örneğin bir dönem cinsel isteksizlik yaşadığınız için ya da yaşadığınız bir ilişki bittikten sonra içsel kırgınlık ve onarım sürecinde seks hayatına ara verirsiniz. Yani aseksüellik, insan hayatında geçici bir süre baş gösterebilir.

Kimlerde aseksüelliğe daha sık rastlanır?

Bu soruyu Ayşe Kayhan, “Egoları yüksek, benmerkezci insanların aseksüel olma oranları fazla” şeklinde yanıtlıyor. Ancak bunun yanı sıra özgüven problemi olan, çok silik, kendini çok aşağılayan, yok sayan insanlarda da görülebildiğine dikkat çekiyor. Buradan çıkarabileceğimiz sonuç, kişilik özelliği açısından marjinal uçlardaki insanlarda aseksüelliğin daha çok görülebildiği gerçeği.

Aseksüellik daha çok hangi yaşlarda görülüyor?

Aseksüelliğin daha sık görüldüğü yaşları 37-47 arası olarak gözlemlediğini söylüyor Ayşe Kayhan. “Çoğunlukla aseksüellik, uzun süreli bir ilişki sonrasında karşımızda çıkıyor” diyor.

Yeni nesle bakınca aseksüelliğin daha sık görülebileceği endişesi taşıdığını söyleyen Kayhan, nedenini şöyle açıklıyor:

“Şimdilerde yaşı 21-22 olan, cinsel deneyimi olmamış ve böyle bir merakı da olmayan genç sayısı çoğaldı. Bir yandan cinsel birleşme yaşı küçülürken, bir yandan da sadece kendi dünyasında yaşayan, birey olma noktasında kısılmış kalmış ama bireyselliği yanlış anlamış genç sayısı oldukça fazla.”

“Cinsellik düşünmeden yaşanılamaz”

Aseksüelliği bir yaşam biçimi olarak seçmiş ve bunun bir hastalık olmadığını savunan aseksüellere rağmen Ayşe Kayhan, aseksüel sayısının artmasını “endişe verici” olarak nitelendiriyor. Çünkü cinselliği düşünmeden yaşanmaz. Her birimizin bir cinsel kimliği var, buna göre giyinip, buna göre hareket ediyoruz. Hayattaki bütün rollerimizde cinsel kimliğimiz rol oynuyor.

Sekssiz evlilik mümkün mü?


Seks olmadan yaşanan birlikteliğe evlilik denir mi, yoksa “biz böyle de iyiyiz” diyenlere mi inanmalı?

Sağlıklı bir evlilikte çiftlerin ortalama haftada iki kez cinsel ilişkiye girdikleri düşünülüyor. Bu durumda seks olmadan evliliği sürdürenlerin durumu sağlıklı mı?

Elbette sekssiz yaşanan evlilik örnekleri var. Ama psikiyatristlerin bir kısmı bunun pek doğal bir durum olmadığını, bir kısmı ise seks olmadan aynı çatı altında yaşamanın adının evlilik olmayacağı görüşünü savunuyor. Belki de ilerleyen yaşlarda sekssiz bir evlilik kabul edilebiliyor ama orta yaşlarda seksi reddetmek doğal karşılanmıyor.

Sekssiz evlilikler

Bir evlilik düşünün… Neredeyse son beş yılı hiç seks olmadan geçmiş. Ya kadın ya da erkek sevişme fikrinden nefret ettiği için hayatlarına aynı çatı altında sekssiz devam etmeye başlamışlar. Ortada çocuklar, dışarıdan bakıldığında mutlu bir yuva görüntüsü var. Peki, bu çift gerçekten mutlu mu dersiniz?

Konuya bir de şu açıdan bakalım: Uzun süren ve yine dışarıdan bakıldığında iyi giden bir evlilik… Bu defa seks de var. Ama bu seks kadın için hiçbir anlam ifade etmiyor, hiçbir tat vermiyor. Görünürde seks var ama aslında kadın için yok! Kadın hiçbir zaman seks yapmaya istek duymuyor ve eşini mutlu etmek ya da evliliğin sürdürülmesi için bir gereklilik olarak düşündüğünden sürdürüyor ‘ruhsuz’ bedensel sevişmeleri.

Bir başka sekssiz evlilik türü de, seks olduğu halde orgazmın olmadığı evlilik. Hayatında hiç orgazm duygusunu tatmamış kadınları düşünün! Bu kadınlar için evlilik içinde seks yaşanıyor gibi görünse de sizce gerçek seks mi bu?

Cinsellik şart!

Prof. Dr. Arif Verimli, bedensel, sosyal, hukuksal ve psikolojik bir bütünlük olan evliliğin bu dört ayağının olması durumunda huzurlu bir evlilikten söz edilebileceğini söylüyor. Yani bu fikre göre evlilik bir sosyal güvenlik kuruluşu olarak korunma amaçlı kullanılmadığı sürece bu dört işlevi de yerine getirmeli. Prof. Dr. Verimli, “Cinsellik, evlilik için esastır, şarttır” diyor.

Her tür evlilik mümkün

Doç. Dr. Armağan Samancı ise “Her türlü evlilik mümkün. Çünkü her evlilik parmak izi gibi birbirinden farklı” dese de tam olarak “Sekssiz evlilik mümkün” demiyor. Bazı çiftlerin cinselliği evliliğin ön planına, bazılarının ise geri planına koyduğunu belirterek, evlilikte seksin hangi durumlarda sorun yaratacağını şöyle anlatıyor:

“Cinsellik evlilikte ön plandayken ve bireyler mutlularken, hayatlarındaki diğer önceliklerden dolayı gittikçe seks ikinci plana düşmeye başlıyorsa, kişiler de bunu bir seçim olarak kabul ediyorsa problem olmayabilir. Ancak cinsellik evliliğin başlangıcından beri yoksa ya da çok az yaşanıyorsa, 30’lu yaşlara gelindiğinde eşlerden biri bunun eksikliğini hissetmeye başlıyor.”

Ayrılık ya da aldatma

İşte bu noktada duygusal yoksunluk da söz konusuysa ya ayrılık ya da başka ilişkilerde teselli arayışı kaçınılmaz oluyor. Orta yaşlarda, ki cinselliğin en yoğun yaşanması gerektiği yaşlarda, eşlerden biri cinsellikten kaçıyorsa, normal bir evlilik sürdürmek kolay değil. Bu durumda duygusal hırpalanmalar da yaşanıyor ve bitmez sanılan sevgiler bitme noktasına gelerek çifti birbirinden uzaklaştırabiliyor.

Seksten kaçan erkek

Biz her ne kadar cinselliği yoğun yaşayan tarafın erkek olduğunu düşünsek de pek çok evlilikte seksten kaçan taraf erkek olabiliyor. Yetiştirilme tarzı açısından baskı altında kalmış, içe kapanık, sosyal fobisi olan erkeklerde cinsel kaçınganlık, kapanma ve kaçma belirtileri görülebiliyor.

6 aydır sevişme yoksa…

Her evlilikte belli sürelerde sevişme sıklıkları azalabilir. Ancak burada önemli olan bu sürenin ne kadar uzun sürdüğü. Psikolog Övül Mengüloğul, “Evlilikte altı aydan uzun bir süre sekssiz geçiyorsa, mutlaka doktora başvurmak gerekir. Ancak bu süre bazı uzmanlarca iki aya kadar çekilebilir” diyor.

Kadın neden seksten uzaklaşır?

Erkekte sertleşme ya da erken boşalma sorunu olması, kadın hiç orgazm yaşayamadığından, sevişme eylemi, zamanla kadın için anlamsızlaşıyor ve isteksizlik başlayabiliyor. Ya da kadında vajinusmus hastalığı, cinsellik esnasında ağrı duyma gibi sorunlar olabiliyor.

Erkek neden seksten uzaklaşır?

Erkekte kolesterol yüksekliği, şeker gibi hastalıklar nedeniyle sertleşme sorunu olabileceği gibi, testosteron seviyesinin düşmesi nedeniyle de cinsel isteksizlik görülebiliyor. Bu durumda erkek, bir üroloğa gittiğinde altta yatan organik neden olup olmadığı araştırılıyor önce. Eğer bir organik neden yoksa, eşiyle aralarında psikolojik ya da fizyolojik uyum olup olmadığına bakılıyor. Unutmamak gerekiyor ki birlikte seksten konuşabilen, fantezilerini paylaşabilen, birlikte seks filmi seyredebilen çiftlerde cinselliğin ölmesi pek kolay görülmüyor.

Cinsel uyum sorunu

Erkek, kadın cinselliği konusunda bilgilendirilmemişse, cinselliği kadını düşünmeden yaşıyorsa, bir süre sonra cinsellik, kadın için sadece evliliği sürdürmek adına devam eden bir eylem haline geliyor. Bu durumda erkeğin kadını uyarmayı, tatmin etmeyi, orgazma ulaştırmayı başarması; kadının da kendi cinselliğini tanıması, cinselliği reddetmesini sağlayan organik bir sorunu varsa bunu dile getirmesi gerekiyor. Her iki bireyde de organik sorun olmadığı halde seks olmadan evlilik sürüyorsa, bu durumda ortada kişisel ya da cinsel uyum sorunu olduğu düşünülmeli ve sorunu çözmek için psikiyatriye başvurulmalı.

 

Cinsel işlev bozukluğu


Kadınlarda vajinusmus ve orgazm bozukluğu yaygın ancak tedavisi mümkün.

Memorial Hastanesi’nden Uz. Klinik Psikolog Ayşe Elif Orhon, “Cinsellik, sosyal kurallar, değer yargıları ve tabularla belirlenmiş, biyolojik, psikolojik, sosyal yönleri olan özel bir yaşantı olarak tanımlanır. Cinsel ilişki hiçbir zaman cinsel birleşmeden ibaret değildir. Cinsel ilişki bir iletişim ve yakınlaşma sürecidir. Çiftlerin birbirleriyle en mahrem zamanlarını paylaştıkları doğal bir iletişim ve ilişki biçimidir” diyor.

Cinsel ilişki kadın ve erkekte aynı döngüde ilerliyor ve buna ‘cinsel yanıt döngüsü’ deniyor. Cinsel yanıt döngüsü; istek, uyarılma, plato, orgazm ve çözülmeden oluşuyor. Bu döngülerden birinde bir aksama olduğunda cinsel işlev bozukluğu söz konusu olmuş oluyor. Bu durumlar cinsel birleşme dışında da, eşle beraberliğin, ilişkinin kalitesini etkiliyor ve ilişkide sorunlar yaşanmasına neden olabiliyor. Genelde partnerler karşı tarafın kendisini istemediğini düşünmeye başlıyor ve sorun yaşayan partner de giderek kendini suçlu hissederek uzaklaşmaya başlıyor.

Uz. Klinik Psikolog Ayşe Elif Orhon toplumumuzda normal cinsel hayatı olduğunu belirten kadınların %63’ünün orgazm bozukluğu, %47’sinin gevşeyememe ve %35’inin istek azlığı yaşadığını belirtiyor. Cinsel hayatlarında çok mutlu ya da mutlu olduğunu belirten çiftlerde ise cinsel işlev bozukluğu oranlarının %83 olduğunu söylüyor.

Kadınlarda cinsel işlev bozuklukları

Vajinusmus: Vajen kaslarının istemsiz kasılması cinsel birleşmeyi engeller. İstemsizdir ve bu yüzden isteyerek geçmez. Terapi süreci 8–10 haftadır, tam iyileşme oranları %100’e yakındır.

Disparoni: Toplumumuzda çok az görülür; cinsel birleşmenin ağrılı olmasıdır.

Uyarılma ve orgazm bozukluğu: Vajinusmusdan daha sık görülmesine rağmen başvuru oranları çok düşüktür, çünkü cinsel birleşmeye engel teşkil etmez.

İstek bozukluğu: Vajinusmustan daha sık görülür. Cinsel birleşmeye engel olmadığı için kadınlar tedavi için başvurmaz, ama partnerleriyle ilişkileri ciddi şekilde etkilenir.

Erkeklerde cinsel işlev bozuklukları

Erektil İşlev Bozukluğu: Erektil yetmezlik, cinsel aktiviteyi tamamlamak için gerekli ereksiyonun oluşmasında veya sürdürülmesinde ortaya çıkan tekrarlayıcı yetersizliktir. Bu yetmezlik ancak tekrarlayıcı ve inatçı özellikler gösterdiği zaman tedavi edilmesi gerekmektedir.

Erken Boşalma (Prematür Ejakülasyon): Erken boşalma, genellikle eşin cinsel doyuma ulaşmasından önce oluşan ejakülasyon olarak tanımlanabilir. Genellikle birincil bir sorundur. Erken boşalma, gerginlik, stres ve seyrek cinsel ilişki sonucu geçici ve ikincil bir sorun olarak da ortaya çıkabilir.

Boşalma Yetmezliği (Retarde Ejakülasyon): Yoğunluğu ve süresi yeterli bir cinsel etkinlik sırasında, olağan bir cinsel uyarılma evresi sonrası, sürekli ya da yineleyici bir biçimde orgazmın gecikmesi ya da olmaması şeklinde tanımlanır.

Ağrılı Boşalma ve Dispareni: Nadir görülen bir bozukluktur. Ağrılı ejakülasyon genellikle uretra, prostat ve mesane infeksiyonu gibi durumlarda oluşur.

Diğer Sorunlar

Cinsel Fobiler: Tek bir sorun olarak ortaya çıkabileceği gibi cinsel ilgi, istek ve uyarılma bozukluğu ile birlikte de görülebilir. Korkular, sınırlı olabileceği gibi, her türlü fiziksel yakınlaşmadan kaçınma gibi yaygın biçimlerde de görülebilir. Bu tür yaygın fobiler cinsel uyarılmayı tümüyle engellediğinden cinsel doyumu belirgin olarak azaltırlar. Cinsel fobilerin çoğu yanlış bilgi ve abartılı beklentilerle ilişkilidir.

Cinsel Doyum Bozuklukları: Cinselliğin önemli bir boyutu da verdiği doyumdadır. Araştırmalar, cinsel doyum eksikliğinin, cinsel işlev bozukluklarından çok çeşitli cinsel güçlüklerle (yetersiz sevişme, zevke konsantre olamama gibi) daha yakından bağlantılı olduğunu ortaya koymaktadır.

Maskelenmiş Bozukluklar: Depresyon, çeşitli ilaçlar, bazı jinekolojik hastalıklar, anksiyete bozuklukları ve infertilite gibi durumlar cinsel işlev bozukluklarına neden olabilecekleri gibi mevcut cinsel işlev bozukluğunu da maskeleyebilirler.

Hemen hemen yaşanan tüm cinsel işlev bozukluklarının temelinde yanlış bilgilendirme ve psikolojik nedenler yatar. Çözümü kolaydır ve yeniden öğrenme süreci ile kısa zamanda çözümlenir. Sadece bu konunun uzmanı terapistlere başvurmanız yaşamınızda ve ilişkinizde cinsel hazzın ne kadar fark yaratacağını görmeniz için yeterli olacaktır.